Inaam Kachachi
Iraklı gazeteci ve yazar
TT

Yeni açlar

Diğer halklar gibi Fransızlar da sıkıntı içerisinde. Yaşam Koşullarını İzleme Araştırmaları Merkezi’nin birkaç gün önce yayınladığı rapor, endişeleri daha da artırdı. Rapora göre Fransızların yüzde 16’sı artık doyacak kadar beslenemiyor. Bu “aç insanların” çoğu, çocuklarını tek başlarına büyüten gençler ve kadınlar. Bu hadise, dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ülkeler arasında yedinci sırayı işgal eden bir ülkede yaşanıyor.

Yaşadığım mahalledeki ayakkabı mağazası kapanarak yerini ihtiyaç sahiplerine bedava gıda malzemeleri dağıtan bir merkez aldı. Sabahları oradan geçerken yaşlıları ve bebek arabalarını iten anneleri sıraya girmiş, kapının açılmasını beklerken görüyorum. Sebze kasaları, konserveler, yağ, süt, tahıl çuvalları ve kahve kutuları dolu kamyonlar geliyor. İşçiler aceleyle onları içeri taşıyor. Merkez çalışanları, gönüllü emekliler. Yorganın altına yatma ya da televizyon karşısında oturma lüksünü bırakıp başkalarına karşılıksız yardım için gelen altın kalpli insanlar…

İki saat sonra malzemeler tükenmiş oluyor. Geç kalanlar, ertesi gün geri dönme umuduyla hayal kırıklığı yaşıyor. Bu merkez, Fransa’nın başkentine ve şehirlerine dağılan onlarcasından biri. Bundan önce Fransa’da yirmi yıldır yoksullara ve evsizlere sıcak yemek dağıtan ve “Kalbin Lokantaları” diye bilinen aşevleri vardı. Komedyen Coluche tarafından kurulan bu aşevleri, onun talihsiz bir kazada hayatını kaybetmesinden sonra da adını korudu.

Ekonomik kriz ile Ukrayna’daki krizin başlamasından bu yana Kalbin Lokantaları, milyonlarca öğün sunmasına rağmen ihtiyacı karşılayamaz oldu. Ev ve iş sahibi olanlar bile artık kendilerinin ve çocuklarının geleceği için emin değiller. Milyonlarca aile yaz tatili için seyahat etmekten feragat etti. Orta sınıftaki insanların satın alma alışkanlıkları değişti. Daha alt tabakadakilerden hiç bahsetmiyorum bile.

Makalenin başında bahsedilen rapora göre bir Fransalının bütçesi birkaç kısma dağılıyor: konut kirası, sigorta taksitleri, ulaşım giderleri; su, elektrik ve telefon faturaları ile elbette yeme-içme masrafları. Ev ve zorunlu sigorta taksitlerini ya da su ve telefon faturalarını ödemekten vazgeçemeyeceği için de yemekten tasarruf, geriye kalan tek çıkış yolu oluyor.

Tüketici, iyi kalitede et ve sebze çeşitlerinin bulunduğu dükkânlara bakmayıp daha ucuz ve daha az taze olanla yetinmeye başladı. Sıradan vatandaşın yemek tabaklarının içeriği değişti ve sofrasında peynir, balık, meyve ve tatlı artık yok ya da belki pazar günü sofralarında var. İlk kez dükkânlarda gıda hırsızlığı olgusu yayıldı. Müşteri, kasaya ulaşmadan önce gizlice ağzına bir parça çikolata ya da bir peynir keki atıyor.

Devlet, krizin yıl sonuna kadar biteceğini söyleyerek vatandaşları rahatlatmaya çalışıyor. Bu, “kimyon vaadi” (yani oyalama mahiyetinde asılsız vaat). Kimyon demişken, hardal sosu geçen aylarda pazarlardan kalktı. Bilen bilir ki Fransız sofralarında hardal, tuz ve biberden sonra üçüncü çeşnidir. Ama Ukrayna bu konuda masum. Burada suç, kuraklık dönemi yüzünden Kanada’da. Nitekim Kanada, hardal tohumlarının ana kaynağı.

Arap diyarında kimse aç kalmaz deriz. İnsanlar, dayanışma içerisindedir ve tok aça karşı duyarlıdır. Hatta biz, onurunu korumak adına yoksula “mahrum” nitelemesini icat ettik. Bir Fransız, parfüm ve kıyafete on milyarlar harcayan zengin Batı Avrupa’nın kalbinde doyamıyorsa Yemen, Lübnan, Suriye ve Sudan’da durum nicedir? Mısır filmlerinde akşam öğünlerini uyuyarak tamamlayan insanlar olduğunu görüyoruz. Muhakkak ki açlık, tek millettir!.