Eğitim ve öğretim kavramları arasındaki farkı anlamamız önemlidir. İki kavramı da bugün sıklıkla kullanıyoruz ve çoğu insan bunların aynı olduğunu düşünüyor. Ancak eğitim öğretimden farklıdır; Eğitim anlam ve boyutları bakımından öğretimden daha kapsamlıdır. Eğitim, maddi ve sembolik birçok kurum tarafından verilir ve bireyin yaşamı boyunca devam eder. Öğretim ise anaokulundan üniversiteye kadar eğitim kurumlarına gitmekle ilgilidir.
Doğru deneyimler, bir insanın varlığını bilgi ve değerler açısından yontup işleme yaklaşımının, eğitim düşüncesine ve bunun geniş ufkuna dayanması gerektiğini göstermiştir. En iyisi eğitim düşüncesini benimsemektir. Çünkü bu, zihin, kültür ve değerler bakımından kâmil bir varlık ortaya çıkarmakla ilgilidir. Bu yetiştirme sürecinde bir bütün olarak toplumsal projeyi ve barışı, bir arada yaşamayı ve hoşgörüyü sağlamak için bireyde ne olması gerektiğini dikkate alırız.
Bu yüzden; Arap Birliği Eğitim, Kültür ve Bilim Örgütü’nün (ALESCO) yakın zamanda öğretimde dönüşüm çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için vatandaşlık eğitimi ve hoşgörü, barış ve birlikte yaşama değerleri üzerine düzenlediği uluslararası sempozyum bugün çoğu ülkemizin yapmakta olduğu şeyin özünü yansıtmaktadır. Arap ve Müslüman toplumların terörizm ve şiddetten zarar gördüğü onlarca yıl geçti ve kendimizi yakıcı sorularla karşı karşıya bulduk: Bu teröristler nereden geldi ve yetiştirme sürecindeki yaklaşımımızın payı nedir?
Bu sorular, eğitim programlarına önemli materyaller ve konular eklemek ve sembolik ve kültürel durumun çocuğun yetişmesindeki etkisine dikkat çekmek için önemliydi. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, hızlı ekonomik ve teknolojik değişimleri göz önüne alan evrensel ve kapsayıcı bir yaklaşıma göre kamu politikalarının belirlenmesi için bir referans çerçevesi oluşturup odak noktasına çocuğu almaktadır.
Nitekim ilgili istatistikler, Arap dünyasının neredeyse üçte birinin çocuklardan oluştuğunu göstermektedir. Bu nedenle, erken çocukluk dönemine maksimum derecede özen göstermek ve tüm çocukların okul öncesi eğitim haklarını almasını sağlamak önemlidir. Zira okul öncesi eğitimi almayan çocuklar, okulu bırakmaya daha yatkındır ve akademik başarı açısından daha zayıf olup dışlanma ve toplumsal kin duygularını hissetmeye daha açıktır. Eğitim verme konusuna da dikkat çekmek aynı şekilde önemlidir. Bugün okula kayıt oranının 99,8 olduğu Tunus ve Mısır gibi eğitim alanında niteliksel bir başarı elde etmiş ülkeler gördüğümüz kadar, bazı ülkelerin hala eğitimi genelleştirme dosyasını kapatmak için adımlar attığını görüyoruz.
Zihniyet çocukluktan itibaren oluşmaya başlar. Çocukların adaletsiz koşullarda ve fırsatların eşit olmadığı yerlerde büyümeleri toplumun çıkarına olmaz. Büyük finansal kaynaklara mal olsa bile, toplumun çıkarı temelde ayrımcılık yapmamada yatmaktadır. Dengeli benlikler oluşturmak için çocukluktan itibaren insan sermayesine yatırım yapmak, teröre ve şiddete eğilimli olup toplum çıkarlarını tehdit eden insanların ortaya çıkması gibi sonuçlar doğuran senaryolardan kaçınmayı sağlar.
Bu noktadan hareketle; bir çocuğun dünyaya geldiği andan altı yaşına kadar elde ettiği kazanımların ve becerilerin, akademik ve yaşam yolunun geri kalanında önemli bir etkisi olduğuna inanıyoruz. Yapılan araştırmalarla da kanıtlandığı üzere okul öncesi eğitim, çocuğun düşünme yeteneklerini ileriye taşımaya, temel zihinsel becerilerini artırmaya ve çoklu zekasını geliştirmeye katkıda bulunur. Bu da çocuğun dünyaya açılmasını, kendini ifade etme yolları edinmesini, barışçıl bir şekilde bir arada yaşama değerlerini kazanmasını ve farklılıkları kabul etmesini sağlar. Ayrıca, erken ve adil farkındalık önemli bir fikri içerir: Tanıma fikri. Bu, olumsuz düşüncelerin yolunu keser ve çocuğun sosyal çevreyle sağlıklı bir ilişki kurmasını sağlar.
Aynı şekilde ‘vatandaşlık değerleri eğitimi’ yaklaşımının eğitim ve öğrenim yollarına entegre edilmesi, büyüyen ve öğrenmeye açık bir varlık olarak çocuğun davranışlarını ve seçimlerini etkileyecek yeni öğrenimleri öne çıkaran en önemli seçeneklerden biri olarak kabul edilir. Özellikle vatandaşlık değerleri üzerine terbiye etmek, temel olarak vatandaşlık, sürdürülebilir kalkınma, sağlık, güvenlik, çevre, bilgi, medya ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili toplumları tehdit eden tehlikeler ve sorular üzerine çalışır. Amaç özgürlük, adalet, demokrasi, eşitlik, insan hakları, görev bilinci ve vatandaşlık gibi toplumsal ve insani değerlerle donanmış bir insan ve vatandaş olarak çocukta toplumsal ve etik beceriler oluşturmaktır. Vatandaşlık terbiyesinin verilmesi, basitçe cinsiyet, din veya ırk temelinde ayrımcılık yapmamak üzere çocuğa terbiye verilmesidir. Bu, çocuğu terbiye etme projesinin özünü oluşturur ve bizi şiddete sürükleyen ve gerilimin yaşam tarzı haline gelmesine sebep olan ayrımcılık kültüründen korur.
Eğitim süreci sadece öğrenimlerle sınırlı kalmaz, aynı zamanda toplumsal gelişimi sağlayan çok sayıda müessesenin katıldığı kapsamlı bir yetiştirme sürecini de içerir: Devlet yapıları, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi de aile, okul ve erken çocukluk eğitimi veren kurumlar. Bunlar çocuğa ilişkileri düzenleyen ve rolleri dağıtan değerleri aşılar. Örneğin toplumsal cinsiyet rolleri söz konusu olduğunda ataerkil temele dayalı mevcut ayrımcılıkları tanımayan bir değer sistemi içinde yetişir.
Bilginin ekonomik ve sosyal kalkınmanın ana itici gücü haline geldiği bir çağda bugün gerçek zorluklar ve meydan okumalarla karşı karşıyayız. Bilgi ekonomisi, ekonomi politikalarının merkezine girdi ve nitelikli ve katma değer yaratabilen insan kaynağı gerçek sermaye haline geldi. Bu, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yanıt vermek ve vatandaşlık, hoşgörü ve ortak yaşam kültürünü inşa etmek de dahil olmak üzere güçlü bir ekonomik ve kurumsal sistem, sağlam ve iyi bir eğitim sistemi, bilgi altyapısı ve yeniliğe teşvik programları şeklinde dört temel dayanağı gerektirir.
Eğitimde dönüşüm artık bir seçenek değil, bireyin simgesel inşasına katkı sağlayan tüm ayrıntılara dikkat edilmesini ve her dönemdeki eğitim tercihlerinin gözden geçirilmesini gerektiren bir zorunluluktur. Burada özellikle erken çocukluk dönemi önemlidir. Barış, hoşgörü, farklılıkların kabulü, bir arada yaşama ve şiddete başvurmama değerlerinin iyice yerleşmesi ve devam etmesi adına öğretimde ve vatandaşlık eğitiminde fırsat eşitliği ilkesini dikkate alan bir yaklaşım benimsenmeli. Böylece kimse kervanın arkasında kalmaz.