Suad Kerim
TT

Lübnan ipeği ve İpek Yolu

Miras, halkların tarihi, uygarlığı ve kültürü içinde yaşayan canlı bir organizmadır. Bir önceki, şimdiki ve gelecekteki nesillerin alıştığı ve geleneklerden, adetlerden, dillerden, sanatlardan, el sanatlarından, teknolojiden ve diğer halk folkloru türlerinden oluşan, derslerin ve ibretlerin alındığı bir miras olan ağacın kökleri gibidir. Bazen nesilden nesile aktarılan hikayeler, efsaneler ve lirik şiirlerle ifade edilir.

Bu konuşma bizi ülkem Lübnan’a götürüyor. Burada “Köyü Canlandırma Derneği”, Şuf- Deyr Kuşe’deki okulunda “ipek kozası toplama” mevsimini kutladı. Bu, Enise Ravda ve Evelyne Bustros tarafından 1951’de kurulan “Dernek” tarafından 20. yüzyılın altmışlı yıllarından günümüze kadar her yıl Mayıs sonu veya Haziran başında kutlanan yıllık, geleneksel bir etkinlik. Okul, ipekböceklerini ve sıcak suda kaynatıldıktan sonra kozanın rengine göre kozadan beyaz ya da sarı ipek ipliğinin nasıl çıkarıldığını izlemeleri için kapılarını okul öğrencilerine açtı. İpek böceğinin kozasını örerken ürettiği protein liflerinden oluşan bu ipliğin uzunluğu 500 ila 1.600 metre arasında değişiyor.

İpeğin Lübnan'daki tarihinde 2 bin yıldan fazla geriye gidersek, Tyrian moru boyası dönemine ulaşırız. Fenikeliler, Sayda ve Sur (Lapillus Purpuna) şehirlerinde imparatorlar, patrikler, krallar ve kraliçeler için özel olarak üretilen imparatorluk ipeği için "murex cinsi deniz kabuğundan” değerli mor-kırmızı rengi üretmişlerdi. Bu rengin keşfi, M.Ö. 1400 yılında eski Fenike uygarlığında yaygın olan bir efsanede şöyle anlatılır; Tanrı Melkart Herakles, su perisi Tyros ve köpeğiyle birlikte Tire sahilinde gezinirken, "murex" kabuğunu çiğnedikten sonra köpeğinin çenesindeki kırmızılığı fark eder. Tyros bu güzel renge hayran olur ve Melkart'tan kendisi için bu renkten bir elbise yapılmasını ister.

İpeğin tarihinde Çinli filozof Konfüçyüs'ün M.Ö. 2700'den kalma lirik şiirlerinde anlattığı başka bir efsane daha vardır. İmparator Huang Di'nin eşi Prenses Si-Lung çay içerken, bir dut ağacından sıcak çay bardağına bir koza düşmüş. Çinliler o andan itibaren ipeği tanımış ve ipek ipliğini elde etmenin temel aşamalarını keşfettikten sonra önemini anlamışlar. Temel aşamaların en önemlisi, koza içindeki "pupa"nın ya da "tırtıl”ın kelebeğe dönüşüp kozadan çıkmak için ördüğü ipten ağı delmeden önce toplama aşamasıydı. Çinliler yaklaşık bin yıl boyunca bu büyük ticaretin tek hâkimi olmayı ve onu tekellerinde tutmayı sürdürdüler.

Bu nedenle, İmparator Büyük Kiros döneminde (M.Ö. 580 veya 590 – M.Ö. 529), Pers İmparatorluğu Fenike'ye uzanan Çin- dokuma ve ham- ipek kervanları yollarını açtı. Lübnan ipeği böyle tanındı. Peki ipekböceği Ortadoğu'ya nasıl ulaştı?

Bizans İmparatoru Büyük Justinianus (M.S. 482 – M.S. 565) Çin’deki ipek üretimini duyduğunda, Nasturi münzevilerine ipek ipliğinin gizemini keşfetmeleri için Doğuya gitmelerini emretti. Münzeviler Orta Asya'dan bambu çubuklarının içine sakladıkları büyük miktarlarda ipekböceği yumurtalarıyla geri döndüler. "İpekböceği" o dönemde Bizans İmparatorluğu'nda, özellikle Suriye ve Lübnan'da yayıldı. Burada dut ağaçları dikildi ve ipekböcekleri yetiştirildi. "Çiftçi Emir" lakaplı Emir İkinci Maanoğlu Fahreddin (M.S. 1572 – M.S. 1635) döneminde dut yetiştiriciliği gelişti ve Emir ipeğe dayalı bir endüstri kurdu. İtalya’daki Toskana ve Modena ile yapılan karşılıklı ticaret sayesinde bu endüstri, Cebel-i Lübnan Emirliği'ndeki milli gelirin yüzde 50’sini oluşturarak ekonomik bağımsızlığı güvence altına aldı. Bu tür ipeğe “yerli” ipek adı verildi. Bu şekilde 19. yüzyılda Lübnan endüstrisinin bel kemiğini oluşturan ipek, ekonominin ve sosyal dokunun temeli haline geldi ve ipek mevsimi “ihtişam mevsimi” olarak tanımlandı.

Böylece ipek, İran ve Irak üzerinden Çin'den Lübnan'a getirildikten sonra, Lübnan'da ipek endüstrisi gelişti. Buradaki Fenike şehirlerinde üretilip boyandıktan sonra başta Roma olmak üzere Akdeniz şehirlerine yeniden ihraç edildi. İpek Yolu, Emir Maanoğlu Fahreddin’in yönetimi döneminde tarihin en uzun ticaret yoluydu. Ancak Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sırasındaki biyolojik, ekonomik ve siyasi krizler nedeniyle Lübnan’da ipek üretimi ve endüstrisi çok geçmeden gerilemeye ve yok olmaya başladı. Küresel ekonomik buhran (1929-1939) sırasında, dut ağaçları kökünden söküldü ve yerini başka ürünler aldı. Ancak Lübnan, ölmeyen bir Anka Kuşu gibidir, bu nedenle ipek endüstrisi de her zaman krizlerin üstesinden gelip yeniden canlandı. Ama direnme gücü yavaş yavaş zayıflamaya ve kendisi de yok olmaya başladı. Lübnan'ın Bsous köyünde eskiden ipek fabrikası olan ve 2001 yılında müzeye dönüştürülen Bsous Müzesi'nde sergilenen eski bir miras hatırası haline gelerek, neredeyse tamamen ortadan kalktı. İpekten bahsetmek bize İpek Yolu’nu hatırlattığından şunu da soralım: Antik İpek Yolu neydi? Yeni İpek Yolu nedir?

Almanca adı Seidenstrasse olan "İpek Yolu", 19. yüzyılda Alman coğrafyacı Ferdinand von Richthofen tarafından ortaya atılan bir terim. Çin’in Şanghay şehrinden başlayan bu yol,  kuzey ve batı Çin bölgeleri ile Asya kıtasından geçerek, Afrika ve Avrupa'ya kadar uzanır. Şanghay'ı Türkiye ve Ortadoğu'ya bağlayan kadim ve tarihi bir kara ve deniz iletişim hattıdır. M.Ö. 2. yüzyıldan M.S. 16. yüzyıla kadar ticaret ve mal taşımacılığı için kullanıldı. Çin gemileri Hint Okyanusu sularındaki Çin limanları ile Batı Hindistan limanları arasında dolaşırken, Arap Körfezi ve Yemen kıyılarından yola çıkan Arap gemileri de batı Hindistan limanlarına ve güney Hindistan kıyılarına yönelirlerdi. Burada Arap tüccarlar Çinli ve Hint tüccarlarla buluşup ticaret yaparlardı. Araplar, Arap Yarımadası'nın inci, tütsü, güzel kokular, sığla ve bakır gibi değerli mallarını satarken, Hintler baharat ve diğer mallarını satarlardı. "İpek Yolu" adı ise Çin'den gelen en ünlü ticari emtia olan ipekten geliyordu. İpek Yolu sayesinde dünyadaki altın stoku Çin'de birikti. Çin’in sahip olduğu altın miktarı Avrupa ülkelerindeki toplam altın miktarından fazlaydı.

Her şeyden önce İpek Yolu geçtiği tüm ülkeler için önemli bir etkendi. Bu yol M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren düzenlendi ve bu bölgelerde derin etkiye sahip bir kültürel geçit haline geldi. En güvenli ve emniyetli kara ve deniz yolu ağları, sadece ticari amaçlarla mal taşımakla kalmadı, aynı zamanda küresel ekonomiyi aşarak fikirlerin, bilgilerin ve inançların aktarımına izin veren başka bir ufka ulaştı.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Eylül 2013'te Kazakistan'a yaptığı ziyarette Çin'den Avrupa'ya uzanacak “Tek Kuşak Tek Yol” adlı yeni İpek Yolu planını sundu. Bu plan, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ile 21. Yüzyılın Yeni Deniz Yolu’nu içeriyordu. Güzergâh değişikliği ile birlikte 15 Şubat 2016'da Çin’in doğusundaki Zhejiang'dan yola çıkan ilk tren Tahran'a ulaştı. Çin'i İstanbul üzerinden Avrupa'ya bağlayan bir demiryolu hattı da inşa edildi. Acaba Anka kuşu bir gün yine silkinip kendine gelir ve Lübnan'daki ipek üretimi ve endüstrisi yeniden canlanıp bu yeni yolun duraklarından biri olur mu? Fransa, ipliğinin sağlamlığı ve dayanıklılığı nedeniyle şemsiye yapımında kullanmak için             bu ipekten büyük miktarlarda ithal ederdi.