Bu yılki hac farizasını yerine getirmek üzere “Rahman’ın Misafiri” olarak seçtikleri arasından biriyle karşılaştım.
Bir Arap ülkesinden eski bir arkadaşım olan bu kişi bana daha önce hiç görmediğim kadar güzel bir sükûnet, sevinç, huzur ve memnuniyet hali içerisinde göründü.
Tabi böyle bir vesileyle karşılaştığımız için sohbete geleneksel bir giriş yaparak, “Allah ibadetini kabul etsin dostum. Anlat bakalım nasılsın?” dedim. Tebessüm ederek bana şu cevabı verdi: “Zor soru. Buna Nifferî’nin şu meşhur sözüyle karşılık vereceğim: “Bakış açın ne kadar genişlerse gördüklerini ifade olanağın da o kadar daralır”. Ben, Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerim’inde, “Allah öyle bir kavim getirecek ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı” (Maide 5/54) diye tarif ettiği bir kavimdenim”.
Allah’ın değerli ve şerefli kıldığı Mekke-i Mükerreme’de, tam olarak Kâbe’deydim. Orada yücelik, heybet ve ikramla dolu ululuk makamını dolaştım; biliyorsanız şayet, burası yüce bir makamdır. Daha sonra Sevgili Nebimizin (sav) güzel şehri Medine-i Münevvere’de bulundum. Burada da iyilikler, müjdeler, sevinçler, hediyeler ve bereketlerle dolu güzellik makamını dolaştım. Ululuk ve güzellik arasında aşkınlık kazanılır ve yükselme olur. Yücelik makamındaki ibadetler genellikle tavaf ve sa’y gibi bedensel ibadetler ve ritüellerdir. Güzellik makamındaki ibadetler ise çoğunlukla Allah’ı zikretmek, tesbih etmek ve dua etmek, Resul’e salavat getirmek üzere bir tefekkür eylemidir.
Güzellik makamında derin bir tefekkür yalnızlığı yaşandı. Aşıklar Sultanı Ömer bin el-Fâriz’in tabiriyle, “Sevgili (Nebi) ile baş başa kaldım ve aramızda esintiden daha ince bir sır vardı.”
Bu, ruhla baş başa kalma halidir. Sevgili, seveni için bu ruhu gözetir ki Allahu Teâlâ’nın şu sözü yerini bulsun: “Seni yol bilmez halde bulup yol gösterdi (…) Rabbin sana lütufta bulunacak, sen de memnun olacaksın (Duha/ 7 ve 5)”.
Tarif etmesi benim için zor bir hali tarif edercesine, şairin şu sözleri kulağımda çınladı:
“Güzelliği ile yüceliği arasında hayrete düştüm/Yarın lisan-ı hal hakkımda haberci olacak”
Salatlar arasında tefekkür yalnızlığı halinde kaldım; tesbihin bereketleri, istiğfarın hediyeleri ve Peygambere salatın lütufları etrafımı sarıyor ve Nebi’nin özelliklerine, hayatına ve ahlakına duyduğum derin takdirle sevgisi kalbimde her an artıyordu. “Onun güzelliğinin tarifine zaman yetmez, O’nda tarif edilemez şeyler var” sözünün manasına eriştim.
Medine-i Münevvere’den ayrılırken kalbimin derinlerinden çıkan şu sözleri kendi kendime tekrar ediyordum: “Vallahi güneş doğarken de batarken de sevgin hep nefesime yoldaştı.”
Böylece “O’nu nefsinden daha fazla sevmek” sözünün manasını kavradım.
Yol boyunca şükür ve hamd ile gülümseyerek Allah’ın yüceliği üzerine düşündüm durdum. İman, sükûnet ve rıza ile doluydum, çünkü tam anlamıyla “Muhabbetle kendimi buldum, muhabbetle Allah’ı tanıdım” sırlarının derinliğini yaşıyordum.
Hac; yükseliş, aşkınlık, temizlik, arınma, sevgi ve esenlik yolculuğudur. Onda nahoş şeylere ve sapkınlığa yer yoktur.
Annenizin sizi doğurduğu günkü gerçeğe dönmek üzere önceki dünyayla göbek bağınızı kesersiniz. Artık Rahman’ın konuğu ve O’nun bir ve baki olan rabbine boyun eğen kulusunuzdur. Allah’ın üzerinizdeki nimetinin ayırdına varmış, bu nimeti dilediğine verdiğini kabul etmiş olarak ibadetinizi tam bir teslimiyet ve inançla eda edersiniz ve Allahu Teâlâ’nın, “Ey Peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik (Ahzâb 33/45-46)” diye tarif ettiği Muhammed Mustafa’nın (sav) makamını tanırsınız. “Hac yapıp da beni ziyaret etmeyen kişi, benden uzaklaşmıştır” hadis-i şerifi uyarınca bu makamı tanımak, değerini anlamak, yüceltmek ve O’na (sav) yabancılaşmaktan kaçınmak gerekir.
İçini çekerek sözlerini şöyle tamamladı: Bu yolculuk halden hale geçirir, dostum. Bir halde kalmak imkânsız. Baki olmak, Allah’a Subhânehu ve Teâlâ’ya has bir şey. Hac, soyunma ve terk etmedir. Herhangi bir şey sana sahip olmayıncaya kadar hiçbir şeye sahip olma. Sonra da “Bendeki yerini bilmiyorsan o zaman ben senden değilim, sen de benden değilsin” sözünün anlamını öğren. Hac, sevgili dostum, Tayyib Salih’in Cennete Göç Mevsimi adlı meşhur romanının başlığına benzer. Ancak erdemli kardeşim, şunu söylemek gerekir ki işiten gören gibi değildir… Tadına bakan bilir.
Bütün yükümü atıp hafiflemiş olarak döndüm. Yanımda kelimelerden başka bir şey yok. Ama o kelimeler de kelimeler gibi değil. Vedanın sebep olduğu hasret, beni güçlü bir şekilde etkisi altına almaya başladı.
Şu an “Vecd bâkidir, kavuşma ise ertelenir; sabır bitimlidir, buluşma ise gecikir” sözünün detaylarını yaşıyorum.
Benim halim bu arkadaşım, ya sen nasılsın?