Nasif Hitti
TT

NATO Zirvesi’nin mesajları

Bu ayın 11'i ve 12'sinde düzenlenen NATO Zirvesi birçok mesaj içeriyordu. Bu mesajlardan ilki, 11 Mart 1970'te bağımsızlığını ve Sovyetler Birliği'nden çıkışını ilan eden ilk cumhuriyet olan Litvanya'nın başkenti Vilnius'taki buluşma yerinin sembolizmiyle temsil ediliyordu. Litvanya’nın ayrılışını, diğer Sovyet cumhuriyetlerinin yeniden doğuş süreci izledi. Elbette bu, Batı İttifakı ile Rusya Federasyonu arasında yeni bir soğuk savaş ortamının ortaya çıkması ışığında gerçekleşiyor. Öyle ki bu, Rusya-Ukrayna savaşını körükleyen ve ondan beslenen bir savaş.

Bu mesajlardan ikincisi, son Soğuk Savaş'ta tarafsız ülkelerden biri olan İsveç'in NATO'ya üyeliğine ilişkin Türkiye'nin ‘vetosunun’ kaldırılmasıydı. Türkiye'nin daha önce Finlandiya'nın katılımını kabul etmesinin ardından, İsveç'in katılmasını engelleyen ‘vetosunun’ kaldırılmasına iki ana unsur yol açtı: Birincisi, Türkiye'nin doğrudan ve ABD'nin, NATO Genel Sekreteri'nin ve ittifakın diğer üyelerinin yardım ve arabuluculuğuyla, İsveç'in PKK destekçilerini kucaklamasına ilişkin İsveç'le diyaloğunda elde ettiği garantiler. Türkiye, İsveç'in daha önce söz konusu kişilerin bazı faaliyetlerine izin veriş gerekçelerine bakılmaksızın, bunu ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor.

Teminatların netleşmesi aracı taraflarca sağlandı. Çoğunun ifade hakkı ve siyasi faaliyet hakkı kapsamına girdiğini düşünen İsveç ile adı her ne olursa olsun bu faaliyetlerin ulusal güvenliğine tehdit oluşturduğunu düşünen Türkiye arasında çözümle sonuçlanan anlayışların (değerlendirmelerindeki farklılıkla birlikte) söz konusu faaliyetlerin çoğunu önlemesi veya içermesi gerekiyor.

Türk ‘vetosunun’ kaldırılmasına katkıda bulunan ikinci unsur, 2018 yılında meydana gelen duraklamanın ardından Avrupa'nın Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılım yolunu fiilen ve etkili bir şekilde yeniden canlandırma vaadi idi. Türkiye'nin AB'ye katılımını hızlandırmak, Türkiye'nin jeopolitik ve ekonomik coğrafyadaki konumu ve iki bölge arasındaki karşılıklı bağımlılık nedeniyle sadece Avrupa'da değil, Ortadoğu'da da Türkiye ve bölgesel rolü için her düzeyde birçok siyasi, ekonomik ve diğer kazanımları beraberinde getiriyor.

Zirve aynı zamanda Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir gelişmeye sahne oldu ve bu aynı zamanda Türkiye’nin AB'ye katılım yolunda yardımcı bir unsurdur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) gelecek Ekim ayında yeniden toplanması halinde bu katılımı oylayacağını duyurdu.

Zirvenin içerdiği üçüncü mesaj, Ukrayna'nın umduğu gibi değildi. Yani NATO'ya katılımının herhangi bir kabulünü içermiyordu.Ukrayna'ya geleneksel iki aşamalı katılım yoluna girmeyeceği sözü verildi. Söz konusu iki aşamanın ilki, daha sonra yerine getirilecek olan katılım koşullarını gerçekleştirmek için bir ön aşamadır. Ancak Ukrayna’ya, devam eden savaşın bitiminden sonra ittifakta olacağı sözü verildi. İttifaktaki G7 liderleri ise Ukrayna'ya gerekli tüm askeri yardımı ve güvenlik garantilerini sağlamanın yanı sıra, devam eden savaş sırasında ona daha kaliteli silahlar sağlamaya dayalı olarak Kiev'e bir ‘güvence hediyesi’ sundu.

Pek çok kişi, Ukrayna’nın NATO’ya katılım belgesini elinde sallamasının, zamanı geldiğinde (Rus güçlerinin Ukrayna'dan tamamen çıkarılmasına dayalı olarak) Moskova'dan barışı sağlayacak tavizler almak için herkesin farkına vardığı katılım belgesini geri çekmesi karşılığında müzakereleri teşvik etmeyi amaçladığına inanıyor. Bazıları gecikmiş bir şekilde fark etse de Moskova'nın herhangi bir anlaşmada Ukrayna'nın NATO üyesi olduğunu kabul etmesi mümkün değil. Bu, yalnızca gelecek için bir müzakere kartıdır. Ancak NATO, Ukrayna'yı bünyesine dahil etmese de Rusya ile savaşında ona destek olmak için silah ve gerekli garantileri sağlıyor.

Zirve mesajlarının dördüncüsü, Avrupa'daki Batı-Rus çatışma tiyatrosunun kalbinde yer alan savaşla birlikte NATO için yeni bir doğuştur. Bu doğuş, Soğuk Savaş sonrası dünyada NATO’nun yıllarca azalan rolünün ardından geldi. Çalışmalar, bu rolü canlandırma ve gerçekten de coğrafi kapsamını Asya-Pasifik bölgesine doğru genişleterek aktif ve genişleyen Çin nüfuzunu engelleme yönünde. Diğer yandan Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, üçüncü dünya savaşına sürüklenmenin tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu.

Bunun gerçekleşmesi neredeyse imkânsız olsa da Batı-Rus geriliminin artması, devam eden savaşta coğrafya ve ateş gücünün çift taraflı tırmanma olasılığına işaret ediyor.

NATO'nun üye ülkeler arasındaki askeri harcamaları, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) en az yüzde 2'si seviyesine çıkarma kararı da bu riskleri gösteriyor.

Sonuç olarak, Vilnius Zirvesi yeni bir Soğuk Savaş rejiminin doğuşuna işaret eden, ancak bazılarının hayal ettiği veya diğerlerinin kısa süre önce dilediği gibi sarsılmayan mesajlar taşıyor. Kuralları ve ilişki kalıpları henüz şekillenmemiş bir rejim…