Rusya Afrika'yı kazanmaya çalışıyor. Bu, geçtiğimiz günlerde Rusya'nın St. Petersburg kentinde düzenlenen ikinci Rusya-Afrika Zirvesi'nin başlığı olabilir. Rusya'nın bu çabasının birkaç nedeni var, bunlar arasında Ukrayna'ya karşı savaşında siyasi destek almak, Batı'nın yaptırımlarından kaynaklanan ticaret kaybını Afrika kıtasıyla ticareti artırarak telafi etmek ve hem enerjiye olan bağımlılığı hem de gelecekte doğal kaynaklar ve mineraller açısından Batı için giderek daha önemli hale gelen Afrika kıtasında stratejik bir ağırlık elde etmek yer alıyor.
Rusya, Afrika ile ilişkilerinde Batı'dan farklı bir yaklaşım benimsiyor. Rusya, genellikle Afrika'ya borçları affederek ve kriz zamanlarında yardım ederek destek veriyor. Ayrıca yatırımlarını kaynaklara ve enerjiye odaklıyor ve belki de bunun en büyük kanıtı, Rus ‘Rosatom’ şirketinin Mısır'daki en büyük ikinci elektrik santralini inşa etmek için 20 milyar doları aşan yatırımıdır. Aynı şirket, benzer projeler inşa etmek için 18 Afrika ülkesiyle (Afrika ülkelerinin yaklaşık üçte biri) anlaşmalar imzaladı. Rusya Afrika'daki madencilik sektörüne iki şekilde odaklanıyor. Birincisi, Rus teknik şirketlerinin maden arama ve çıkarma yeteneği, ikincisi ise Rusya'nın Afrika'dan maden ithal etme arzusu. Bunlar, dünyanın geleceğinde büyük rol oynaması beklenen Afrika'daki madencilik sektöründen pay almak için ilk girişimler olabilir.
Rusya, geçtiğimiz Mart ayında Kremlin'in resmi internet sitesinde yayınlanan bir belgede Afrika ile olan ilişkisine dair bir vizyon sundu. Belgede Rus hükümeti, Afrika'nın küresel kalkınmada seçkin ve etkili bir merkez olma vizyonunu ve Rusya ile Afrika arasındaki ilişkinin güvenlik yardımından gıda ve enerji güvenliğine ve askeri iş birliğine kadar çeşitlilik gösterdiğini netleştirdi.
Kremlin, gelişmiş ülkelerin Afrika ülkelerine yönelik ‘sömürgeci’ politikalarına da dikkat çekti. Moskova, Avrupa'nın Afrika'daki sömürge geçmişine sürekli olarak atıfta bulunarak bu geçmişi Afrika'nın Batı'ya karşı hoşnutsuzluğunu beslemek için kullanıyor. Ancak, Rusya'nın Wagner Grup adlı özel askeri şirketinin Libya, Somali ve diğer Afrika ülkelerinde konuşlu olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Wagner Grup'un varlığı o kadar açık ki, şirketin başkanı St. Petersburg Zirvesi'ne katıldı.
Bununla birlikte, Rusya ile Afrika arasındaki ticari ilişkiler en hafif tabirle çekingendir. Afrika'daki doğrudan yabancı yatırımlar içindeki Rus yatırımlarının oranı yüzde birden fazla değildir ve Afrika'nın Rusya'ya yaptığı ihracatın oranı, toplam Afrika ihracatının yarısından azdır. Afrika kıtasındaki Rus tesislerinin sayısı altyapı ve fabrikalar dahil 330'u geçmiyor. 2019'daki ilk zirvede, Rusya Devlet Başkanı, iki taraf arasındaki yatırımları teşvik etmek ve ticaret hacmini beş yıl içinde 20 milyar dolardan 40 milyar dolara çıkarmayı istediğini duyurdu. Bu, Afrika kıtasında Amerikan, Avrupalı ve Asyalı yatırımlarla karşılaştırıldığında düşük bir hedeftir. Rus varlığı Afrika'da belirli ülkelerle sınırlı. Rusya'nın Afrika ile ticaretinin yaklaşık yüzde 70'i Mısır, Fas, Cezayir ve Güney Afrika dahil olmak üzere dört ülkeye odaklanıyor. 2022'de Mısır, Rusya ile ticaretin üçte birini yaklaşık 6 milyar dolarlık ticaretle Rusya ile ticarette en büyük Afrika ülkesidir. Mısır ile Rusya arasında 2018 yılında imzalanan anlaşma, iki ülke arasındaki mevcut ticari ilişkinin şekillenmesinde temel bir rol oynadı.
Tüm dünya, bu kara kıtanın gelecekte nüfus artışı ve iş gücü açısından veya özellikle doğal kaynaklar ve mineraller açısından ve siyasi ağırlığına kadar önemi üzerine bahse giriyor. Bazıları Afrika'nın, Çin'in son yirmi yılda üstlendiği görevi üstlenerek dünyanın ekonomik büyümesinin itici gücü olabileceğini düşünüyor. Bu nedenle, tüm dünya ülkeleri bugün Afrika ile stratejik ortaklıklar kurmaya çalışıyor. Ancak bu ortaklıklar, çoğu zaman anlaşmalar ve unutulmuş vaatlerden öteye geçmiyor. Ayrıca, Rusya ve Batı arasındaki jeopolitik çatışmada Afrika'nın desteğini kazanmak gibi açık hedefleri de var. Rusya, bu zirveyi düzenleyerek, Çin ile stratejik ittifakıyla dünyanın doğusundaki varlığını güçlendirdikten sonra, ‘dünyanın güneyi’ üzerine bahse girmeye devam ediyor. St. Petersburg zirvesinde siyasi destek veya en azından siyasi tarafsızlık kazandığına şüphe yok.