Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Dünyayı yok etmediğiniz için teşekkürler

Dünya 24 Ekim 1962'de, ABD veya Sovyetler Birliği tarafından ateşlenen bir füzenin dünyayı yok edecek bir savaşa yol açması korkusuyla nefesini tutmuştu. John F. Kennedy ve Nikita Kruşçev arasındaki yüzleşme doruk noktasındaydı ve iki lider arasındaki mesajlar gittikçe daha da sertleşiyordu. Etkili bir uluslararası arabuluculuk yoktu. Amerika kıyılarının 80 kilometre açığındaki komünist Küba'ya yalnızca Küba füzeleri yerleştirildi. Bu zahmetli atmosferin ortasında, Kennedy'nin üslubu değişti. Bununla birlikte sert imajını korumasına rağmen Sovyet rakibinin üslubu da değişime uğradı. Ardından Kruşçev oturup sekreterine tarihin en önemli mektubunu dikte etti. Mektubun metnini sizin için aşağıya bırakıyorum:

“Moskova, 24 Ekim 1962

Sayın Başkan; 23 Ekim tarihli mektubunuzu aldım, inceledim, cevaplayacağım.

Sayın Başkan, eyleminizle bize verdiğiniz ültimatomun şartlarını sağladığımızı hayal edin. Buna tepkiniz nasıl olurdu? Ne anlamamız gerektiğini bize bıraktığınızı düşünüyorum. Sayın Başkan; bu şartları teklif ederek, bize meydan okudunuz. Bunu yapmanızı kim istedi? Hangi hakla bunu yaptınız? Siz Sayın Başkan, karantina ilan etmiyorsunuz, bilakis bir ültimatom yayınlayıp, taleplerinizi yerine getirmezsek güç kullanmakla tehdit ediyorsunuz. Söylediklerinizi tekrar bir düşünün! Ben bunu kabul etmeye ikna etmek mi istiyorsunuz? Hayır, Sayın Başkan, bunu kabul edemem. Ben tüm kalbinizle haklı olduğuma inanıyorsunuz. Benim yerimde olsaydınız eminim ki siz de aynı şekilde davranırdınız. Biz de ‘Hayır’ diyoruz.  Sovyet hükümeti, uluslararası suların ve uluslararası hava sahasının kullanım özgürlüğünün ihlalini, insanlığı nükleer füzelerle bir dünya savaşının uçurumuna doğru iten bir saldırı eylemi olarak görüyor. Bu nedenle Sovyet hükümeti, Küba'ya giden Sovyet gemilerinin kaptanlarına, o adayı abluka altına alan ABD Donanmasının emirlerine uymaları yönünde talimat vermesi mümkün değil. Sovyet denizcilere talimatımız, uluslararası sularda genel kabul görmüş seyrüsefer standartlarına sıkı sıkıya uymaları ve onlardan bir adım sapmamaları yönündedir. Şayet ABD tarafı bu kuralları ihlal ederse, bu durumda üstleneceği sorumluluğun farkına varmalıdır. Açık denizlerde Amerikan gemilerinin korsanlığına elbette seyirci kalmayacağız. O zaman haklarımızı korumak için gerekli ve yeterli gördüğümüz önlemleri almak zorunda kalacağız. Bunu yapmak için gerekli her şeye sahibiz.

Saygılarımla, N. Kruşçev”