Geçtiğimiz Ekim ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Uluslararası Hukuk'a göre Suriye toprakları olan İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri'nin, İsrail'in güvenliğine yönelik stratejik öneminden dolayı, yasal statüsünün gözden geçirilmesini talep etti.
Netanyahu, “ilhak edilmiş bölge” nitelemesine son verilmesi ve Golan'ın resmen İsrail'e eklenmesi gerektiği konusunda bir açıklama yaptı.
Aralık 2018’de, işgal altındaki Golan Tepelerinde İsrail egemenliğinin tanınmasını öngören bir yasa tasarısı, 2019’un başında görüşülmek üzere ABD Senatosuna sunuldu. Senatör Ted Cruz (2016’da ABD Başkanlığına aday olmak için Cumhuriyetçi Partiden onay almaya çalıştı, ancak başaramadı ve Donald Trump aday oldu. Ancak, Cumhurbaşkanı Trump’ın oyunun düşmesi halinde -ki bu mümkün- 2020 seçimlerinde parti için potansiyel adaylar listesinde) taslak kararı sundu ve başka bir senatör de imzaladı.
Cumhuriyetçi ve Demokrat partileri temsil eden diğer kişilerin de karar katılması isteniyor, zira ulusal bir karar taslağı haline gelmesi arzu ediliyor. Taslak üzerinde tam bir fikir birliği oluşması veya en azından yasanın büyük bir çoğunluk tarafından çıkarılması için çalışmalar devam ediyor. İsrail'in güvenliğinin ancak Golan Tepeleri'ni devralarak mümkün olacağını öne sürüyorlar. Taslak metinde, "İsrail'in güvenliği ABD'nin ulusal güvenliğinin bir parçasıdır" ibaresi yer alıyor.
İsrail Başbakanı tarafından yapılan açıklamanın ardından ABD hükümet yetkililerinin, ABD’nin İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımasının “mümkün” hale geldiğini ifade etmeleri dikkat çekicidir.
Buradan da anlaşılıyor ki Suriye meselesinde tehlikeli bir gelişmeyle karşı karşıyayız.
Mademki gelecek adına herhangi bir çözümden bahsederken Suriye'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumanın önemini hemen dile getiriyoruz, o zaman hepimiz kapsamlı bir çözümün peşinde olmalıyız. Sadece İran ve Türkiye'nin Suriye'den çekilmesini ve topraklarındaki egemenliğine saygı göstermesini talep edip, Golan tepelerinin ayrılması konusundaki planlar ve adımlar karşısında sessiz kalmak, gelecekteki herhangi bir çözümün güvenilirliğini etkileyecek siyasi bir hatadır. Belki de böyle bir çözüme ulaşmayı dahi engelleyecektir.
Aynı zamanda Suriye, bir bütün olarak bölgede ve özellikle de Arap dünyasında büyük siyasi kaosa yol açacaktır.
Arap dünyasının geleceği, dünyadaki varlığı ve Arap ülkelerinin kendi toprakları üzerindeki egemenliği konularına aldırış etmeyen, sadece konuşmakla yetinen, Arap dünyasına yabancılaşmış bir kesim-bana göre azınlıktadır-olabilir, ancak meselelerin bunlara göre şekillenmesi isabetli siyasi bir tutum değildir.
Söz konusu taslak metni hazırlayanların belli argümanları göz önüne aldıklarını tahmin ediyorum. "Arap dünyası tepkisiz" kaldı denmesini istemeyeceklerdir. Ancak buradan ve oradan protesto veya karşı diplomatik hamle yapılmayacağına dair güvence de almışlardır. Olursa da günü kurtarmak için olacaktır.
Bence harekete geçmenin vakti gelmiştir, hatta geç bile kaldık. Artık bir şeyler söylemeli, en azından bir tavır almalıyız.
İçerisinde bulunduğu zor duruma rağmen Suriye hükümetinden şunları yapmasını talep ediyorum. Öncelikle; Bu tehlikeli tehdit karşısında toprağını ve egemenliğini koruma yolunda hiçbir şeyden korkmamalıdır. Suriye topraklarında bulunan Golan'ın “işgal altındaki bölge” olarak tanınmasını sürdürme adına derhal Güvenlik Konseyi'ne gerekli bildirimleri ve teklifleri yapmalıdır (Dikkatinizi çekmiştir, Talep, İsrail’in Golan’dan çekilmesini öngörmüyor, Golan’ın işgal altındaki bölge olarak kalmasını, yani şu anki mevcut statüsünün korunmasını içeriyor. Zira önceki Konsey kararlarında bu şekilde belirtilmiştir).
İkinci olarak ise Arap devletlerinden Suriye'yi bu teklif konusunda desteklemelerini ve hatta cesaretlendirmelerini istiyorum.
Güvenlik Konseyine bir Suriye teklifi olarak değil de tüm Arapların bir teklifi olarak sunulmasını talep ediyorum.
Suriye'nin bu hamlesi, Arap Birliği'ne dönüşünden daha önemlidir, bilakis bu dönüşe güçlü bir hazırlık olacaktır. Ayrıca, Washington’da üst düzey elçiliklere sahip olan Arap ülkelerinden kolektif çalışmalarını artırmalarını, Senato üyeleriyle uzmanlar aracılığıyla iletişim kurmalarını ve bu alanda aktif bir "Lobi" oluşturmalarını talep ediyorum. Suriye'nin toprak bütünlüğü alabildiğine savunulmalı, güvenilir bir siyasi pozisyon takınılmalıdır. ABD’nin bu hareketinin tamamen yasa dışı olduğu konusunda bütün kesimler ikna edilmelidir.
Zira bu konuda sesiz kalmamızı ve duymazdan gelmemizi gerektirecek ikna edici hiçbir gerekçe yoktur.
Yine Arap ülkelerinden, özellikle Washington'da lobicilik kurumlarına sahip olanlarından Arap çıkarlarını korumalarını, Arap elçiliklerini bu kritik görevde desteklemelerini talep ediyorum.
Golan’ı korumak aynı zamanda Arapların stratejik bir çıkarıdır, eğer bunu başarırsak, büyük bir güvenilirlik kazandıracak ve bütün Arap dünyası bundan istifade edecektir.
Gayet açık bir zulüm ve yanlış bir tutumla karşı karşıyayız. Pişman olmak ve bedel ödemek istemiyorsak, bu yanlış adımı düzeltme yoluna girmeliyiz.
Artık kınamak yeterli bir tutum olmaktan çıkmıştır. BM Genel Kurulundan çıkartılacak bir kararın Arap kamuoyu veya Arap siyasi topluluğunun gözünde artık güvenilirliği kalmamıştır. Bilakis alay etmek için bir neden haline gelmiştir.
Son olarak, Rusya ve Vladimir Putin’den, -Arap dünyasına yönelik besledikleri sevgi ve saygıyı da göz önünde bulundurarak- bu tehlikeli gelişme karşısında sağlam bir Rus pozisyonu almalarını talep ediyorum. Golan’ın yasal statüsünü değiştirmek ve Suriye’den ayırmak, bu Arap ülkesindeki mevcut Rus varlığının ışığında, Rus politikalarının Ortadoğu’daki güvenilirliğini ve Rusya’nın Arap dünyasındaki itibarını baltalayacaktır.
Rusya, ABD gibi süper güç bir ülkedir. Dolayısıyla Rusya’dan, Suriye’nin Güvenlik Konseyi’ne sunacağı teklif konusunda olumlu bir pozisyon almasını, bu konuyla ilgilenmesini ve inisiyatif almasını talep ediyorum.
Netanyahu, “ilhak edilmiş bölge” nitelemesine son verilmesi ve Golan'ın resmen İsrail'e eklenmesi gerektiği konusunda bir açıklama yaptı.
Aralık 2018’de, işgal altındaki Golan Tepelerinde İsrail egemenliğinin tanınmasını öngören bir yasa tasarısı, 2019’un başında görüşülmek üzere ABD Senatosuna sunuldu. Senatör Ted Cruz (2016’da ABD Başkanlığına aday olmak için Cumhuriyetçi Partiden onay almaya çalıştı, ancak başaramadı ve Donald Trump aday oldu. Ancak, Cumhurbaşkanı Trump’ın oyunun düşmesi halinde -ki bu mümkün- 2020 seçimlerinde parti için potansiyel adaylar listesinde) taslak kararı sundu ve başka bir senatör de imzaladı.
Cumhuriyetçi ve Demokrat partileri temsil eden diğer kişilerin de karar katılması isteniyor, zira ulusal bir karar taslağı haline gelmesi arzu ediliyor. Taslak üzerinde tam bir fikir birliği oluşması veya en azından yasanın büyük bir çoğunluk tarafından çıkarılması için çalışmalar devam ediyor. İsrail'in güvenliğinin ancak Golan Tepeleri'ni devralarak mümkün olacağını öne sürüyorlar. Taslak metinde, "İsrail'in güvenliği ABD'nin ulusal güvenliğinin bir parçasıdır" ibaresi yer alıyor.
İsrail Başbakanı tarafından yapılan açıklamanın ardından ABD hükümet yetkililerinin, ABD’nin İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımasının “mümkün” hale geldiğini ifade etmeleri dikkat çekicidir.
Buradan da anlaşılıyor ki Suriye meselesinde tehlikeli bir gelişmeyle karşı karşıyayız.
Mademki gelecek adına herhangi bir çözümden bahsederken Suriye'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumanın önemini hemen dile getiriyoruz, o zaman hepimiz kapsamlı bir çözümün peşinde olmalıyız. Sadece İran ve Türkiye'nin Suriye'den çekilmesini ve topraklarındaki egemenliğine saygı göstermesini talep edip, Golan tepelerinin ayrılması konusundaki planlar ve adımlar karşısında sessiz kalmak, gelecekteki herhangi bir çözümün güvenilirliğini etkileyecek siyasi bir hatadır. Belki de böyle bir çözüme ulaşmayı dahi engelleyecektir.
Aynı zamanda Suriye, bir bütün olarak bölgede ve özellikle de Arap dünyasında büyük siyasi kaosa yol açacaktır.
Arap dünyasının geleceği, dünyadaki varlığı ve Arap ülkelerinin kendi toprakları üzerindeki egemenliği konularına aldırış etmeyen, sadece konuşmakla yetinen, Arap dünyasına yabancılaşmış bir kesim-bana göre azınlıktadır-olabilir, ancak meselelerin bunlara göre şekillenmesi isabetli siyasi bir tutum değildir.
Söz konusu taslak metni hazırlayanların belli argümanları göz önüne aldıklarını tahmin ediyorum. "Arap dünyası tepkisiz" kaldı denmesini istemeyeceklerdir. Ancak buradan ve oradan protesto veya karşı diplomatik hamle yapılmayacağına dair güvence de almışlardır. Olursa da günü kurtarmak için olacaktır.
Bence harekete geçmenin vakti gelmiştir, hatta geç bile kaldık. Artık bir şeyler söylemeli, en azından bir tavır almalıyız.
İçerisinde bulunduğu zor duruma rağmen Suriye hükümetinden şunları yapmasını talep ediyorum. Öncelikle; Bu tehlikeli tehdit karşısında toprağını ve egemenliğini koruma yolunda hiçbir şeyden korkmamalıdır. Suriye topraklarında bulunan Golan'ın “işgal altındaki bölge” olarak tanınmasını sürdürme adına derhal Güvenlik Konseyi'ne gerekli bildirimleri ve teklifleri yapmalıdır (Dikkatinizi çekmiştir, Talep, İsrail’in Golan’dan çekilmesini öngörmüyor, Golan’ın işgal altındaki bölge olarak kalmasını, yani şu anki mevcut statüsünün korunmasını içeriyor. Zira önceki Konsey kararlarında bu şekilde belirtilmiştir).
İkinci olarak ise Arap devletlerinden Suriye'yi bu teklif konusunda desteklemelerini ve hatta cesaretlendirmelerini istiyorum.
Güvenlik Konseyine bir Suriye teklifi olarak değil de tüm Arapların bir teklifi olarak sunulmasını talep ediyorum.
Suriye'nin bu hamlesi, Arap Birliği'ne dönüşünden daha önemlidir, bilakis bu dönüşe güçlü bir hazırlık olacaktır. Ayrıca, Washington’da üst düzey elçiliklere sahip olan Arap ülkelerinden kolektif çalışmalarını artırmalarını, Senato üyeleriyle uzmanlar aracılığıyla iletişim kurmalarını ve bu alanda aktif bir "Lobi" oluşturmalarını talep ediyorum. Suriye'nin toprak bütünlüğü alabildiğine savunulmalı, güvenilir bir siyasi pozisyon takınılmalıdır. ABD’nin bu hareketinin tamamen yasa dışı olduğu konusunda bütün kesimler ikna edilmelidir.
Zira bu konuda sesiz kalmamızı ve duymazdan gelmemizi gerektirecek ikna edici hiçbir gerekçe yoktur.
Yine Arap ülkelerinden, özellikle Washington'da lobicilik kurumlarına sahip olanlarından Arap çıkarlarını korumalarını, Arap elçiliklerini bu kritik görevde desteklemelerini talep ediyorum.
Golan’ı korumak aynı zamanda Arapların stratejik bir çıkarıdır, eğer bunu başarırsak, büyük bir güvenilirlik kazandıracak ve bütün Arap dünyası bundan istifade edecektir.
Gayet açık bir zulüm ve yanlış bir tutumla karşı karşıyayız. Pişman olmak ve bedel ödemek istemiyorsak, bu yanlış adımı düzeltme yoluna girmeliyiz.
Artık kınamak yeterli bir tutum olmaktan çıkmıştır. BM Genel Kurulundan çıkartılacak bir kararın Arap kamuoyu veya Arap siyasi topluluğunun gözünde artık güvenilirliği kalmamıştır. Bilakis alay etmek için bir neden haline gelmiştir.
Son olarak, Rusya ve Vladimir Putin’den, -Arap dünyasına yönelik besledikleri sevgi ve saygıyı da göz önünde bulundurarak- bu tehlikeli gelişme karşısında sağlam bir Rus pozisyonu almalarını talep ediyorum. Golan’ın yasal statüsünü değiştirmek ve Suriye’den ayırmak, bu Arap ülkesindeki mevcut Rus varlığının ışığında, Rus politikalarının Ortadoğu’daki güvenilirliğini ve Rusya’nın Arap dünyasındaki itibarını baltalayacaktır.
Rusya, ABD gibi süper güç bir ülkedir. Dolayısıyla Rusya’dan, Suriye’nin Güvenlik Konseyi’ne sunacağı teklif konusunda olumlu bir pozisyon almasını, bu konuyla ilgilenmesini ve inisiyatif almasını talep ediyorum.