Türki Dahil
Gazeteci yazar
TT

Matla sıkıntısı ve ilk satır kaygısı

Keşke aziz okuyucularım, şu anda okumakta oldukları bu satırın ne kadar zorlu bir şekilde yazılmış olduğunu bilselerdi! Bütün dünya yazarları, girizgahın ve ilk satırın kaygısını taşırlar!
Sahibinin aklında olgunlaştıktan sonra iki arada bir derede kalarak ne kağıda dökülmeyi ne de sahibinin aklına yerleşip kalmayı kabul etmeyen ne kadar çok düşünce vardır. Bu iki arada bir derede kalma hali nedeniyle ne yazar rahatlar ne de kağıt beyazlığına yakışır bir siyahlığın üzerinde uyur.
Bu ızdırap ve sızımı hafifleten tek şey, bu şikayetimde yalnız olmamamdır. Geçmişten günümüze birçok yazar ve şair ilk satırın ateşinde yanmıştır.
Birçok sanatçı mükemmel bir giriş yapmanın zorluğuna teslim olmuşlardır. Bunların başında da Zuheyr bin Ebi Sulma (Ö. 609) gelir. Bununla ilgili Ebi Sulma şöyle der:
Görüyorum ki tek yaptığımız
Gösteriş ve aynı şeyleri tekrarlamak

Yeni ve eşsiz bir matla (Gazel ve kasidelerin ilk beyti) yazma derdi sadece şairlere özgün olmayıp büyük nesir, roman ve deneme yazarlarını da kapsadığı için İbn Abdurabbu el-Endelusi, klasik eseri “İkdu'l Ferid” kitabında bu durumu şu şekilde açıklar:
“Matla; şairleri en çok cezbeden ve yazarların ise en çok yaratıcı olmaya çalıştıkları kısımdır. Ama yazarlar bu konuda şairleri takip ederler. Hem nesir hem de nazımda daha önce hiç kimsenin yazmamış olduğu bir şey yazmak ender bir şeydir. Çünkü metinler birbirlerinden esinlenirler.”
Okuyucuyu cezbetmek ve sabırsızlıkla okumayı sürdürmeye özendirmek için eşsiz bir başlangıç yapma sıkıntısında bütün yazar ve şairler eşittir.
Nitekim Latin yazar Gabriel Garcia Marquez şöyle haykırır: “Ardından bütün her şeyin akması için tek ihtiyacım olan o cümledir.” Diğer yandan Almanların en ünlü şairlerinden biri olan Rainer Rilke (Ölüm Tarihi:1926) de o ilk satırın ateşinde yananlardandır. Yaklaşık 100 yıl önce gençlere hitaben yazdığı şiirsel mesajında; “Size öğüt verecek ve yardımcı olacak hiç kimse yoktur. Bunun tek bir yolu vardır. O da kendinize yardım edebilmeniz.” Ne kadar büyük bir yol gösterensin ey Bohemyalı, Avusturyalı romantik!
İlk satırın eziyetleri, aşık birinin onları bir araya getirmesine yol açacak bir özeni haketmektedir. Belki de böylece ızdırabımız ve şikayetlerimiz hafifler.
Hatip el-Kazvini iyi bir girizgah –yazımızın deyimiyle ilk satır belasını- ilginç bir şekilde tanımlamaktadır: “İyi bir giriş ya da güzel bir başlangıç için: İlk satırın ince, narin ve kolay,anlamının açık sözcüklerden oluşması gerekir. Kendinden sonra gelenlerden bağımsız olmalıdır. Okuyucuyu metnin tamamını okumak için cezbetmelidir. Çünkü o, sedası okuyucunun kulağına ilk çarpandır. Onunla metnin geri kalanı anlaşılır.”
İbn Reşik el-Keyravani ise; “Okuyanı metne davet eden güzel bir giriş,  başarının anahtarıdır. Kastedilen ince bir şekilde ifade edildiğinde başlangıcın güzelliği ve ustalığı da artar. Şair ya da yazar, kastettiği şeye doğrudan değil de dolaylı bir şekilde ne kadar güzel bir şekilde işaret etmişse o derecede yetenekli sayılır” der. Girizgah –her şeyin ilki- hayattan alınarak edebiyata aktarılmış bir şeydir. Bazıları onu; her diyaloğun başlangıcı ve düşmalıkların sonlandırcısı olan tokalaşma için uzatılan elin temizliğine benzetir. İnsanlar da birisinden bir şey isteyecekleri zaman akıllı kişileri aracı olarak kullanırlar. Çünkü akıllı kişiler, söze nasıl başlamaları ile ilgili dini ve sosyal örf ve adetleri iyi bilirler. Bu nedenle; kulun onunla Rabbine yaklaştığı, cennetinde en yüksek mertebeleri dilediği ve Allah’ın Kitabı'na başlarken çektiğimiz besmele, bütün konuşmaların da girizgahı olmuştur.
Bilinlerin dediği gibi giriş cümlesi, aydınlanma anıdır. Bir şairin şiirine Ebu Temmam gibi bir başlangıç yapmasından daha güzel bir şey var mıdır? Ebu Temmam şöyle der:
Ne sen artık sensin ne de bu diyar eski diyar
Hasret söndü ve arzular bizden yüz çevirdi

Bu güzel matla da Ebu Ala el-Maari’ye aittir:
Ey şimşeğin ışığıyla uyanan kişi
Gecenin karanlığının uyuttuğu kişileri uyandır
Kim bilir belki korku sayesinde
Sana arkadaşlık edecek birini bulursun

Amr bin el-Farid ise şöyle der:
Gözlerin ve kalbin giriştiği savaşta
O masum ve suçsuz güzelin kurbanı oldum

Buhturi de o eşsiz matlasında şöyle der:
Beni eleştirenler keşke aşık olsalar da
Aşkın insanı nasıl esir ettiğini anlasalar

Cemilu Buseyna ise şu ince başlangıcı yapar:
Ey uyuyanlar yazıklar olsun size
Kalkın da şu soruma cevap verin:
Aşk insanı öldürür mü?

Fransız yazar Gustave Flaubert’ın Bilirbilmezler adlı kitabının ilk satırını, sıkıntılı bir bütün öğleden sonra boyunca devam eden bir çabadan sonra yazdığını bilmek belki, ilk satır belasından muzdarip olanların ızdırabını hafifletebilir.
Denir ki Flaubert, bu korkunç satırı yazmaya hazırlanırken tam 1500 kitap okumuş.
Bu yalnızca Flaubert’e özgün bir şey değildir. O ilk satırı yazma cüretine sahip olmadan önce çokça okumak yazarlar arasında yaygın bir gelenektir. Bunun için öne sürdükleri gerekçeler ise oldukça şaşırtıcı ve ilginçtir. Ama en güzeli Fransız filozof, edebiyat teorisyeni Jean François Lyotard’ın “Farklılıklar: Çakışan İfadeler” adlı kitabında yaptığı şu açıklamadır:
“Bir ifadenin metnin son ifadesi olması için ondan önce son ifade olduğunu haber veren bir ifadeye ihtiyacı vardır. Böylece son ifade gerçekten de son olur.”
Sanatçıların ilk satırın ve ilk mısranın zorluğuna yönelik şikayetleri ve kendisine takılıp kalma sıkıntıları Ebu Tayyib el-Mutennebbi’nin güzel matlaları karşısında bütün anlamını kaybeder. Çünkü onun matlalarının kaynağı ilk satırın korkusunu yenmiş bir yaratıcılıktır. El-Mutennebi bir matlasında şöyle der:
Acaba o kadar çok aşığı olduğu için mi
Gözlerin doğuştan gözyaşı döktüğünü mü  zannediyor

Peki bu şekilde başlayan bir şiiri okuyucu sonuna kadar okumadan bırakabilir mi:
Sen ve cömertliğin huzur içinde oldukça
Onurun da huzur içindedir
Dilerim senin yerine düşmanın acı çeksin

Üzüntü ve talihsizlikler dünyamızı kararttığında yapılacak en iyi şey Ebu Tayyib’in şu matlasının güzelliği ve bilgeliğine sığınmak değil midir:
Düşünmek cesaretten önce gelir
O ilk, cesaret ise ikinci sıradadır

Ebu Tayyib el-Mutennebi’nin ilk mısralardaki yaratıcılığı ve ustalığını dostlarından önce düşmanları tasdik etmiştir. Nitekim şu hüsnü matlaların sahibi de odur:
“Ey yanan kalbim”,
“Herkes alıştığı gibi hayatına devam eder”,
“Bana veda ettiğinde son nefesimi verdim”,
“Hasret çekenleri kınamayın” ve “Düşmanın her dilde kınanmıştır”

İnsanlar ve bir şeyler hakkında hüküm verirken ilk izlenimin artık çok önemli bir hale geldiği modern çağımızda (Suudi Arabistanlı usta çevirmen Hamas el-İsa’nın deyimiyle) ilk mısra krizini ve ilk satır korkusunu yaşamayan birisi olmadığını düşünüyorum.
Ünlü Blink kitabının yazarı Malcolm Gladwell, birçok araştırnaya dayanarak ilk izlenimlerin çoğu zaman doğru olduğunu ve zaman içinde kendini doğruladığını  vurgulamaktadır. Gladwell “ince dilimleme” adı verilen teoriyi desteklemektedir. Bu teoriye göre; bir insanı saniyeler süresince tanımak kişinin geneliyle ilgili iyi bir değerlendirme için yeterlidir. Gladwell bunu; "Bu, insan olmanın anlamının vazgeçilmez bir parçasıdır" şeklinde açıklar.
Ardından El-Kafilah dergisinin Aralık 2011 sayısında yer verildiği gibi sözlerini şöyle sürdürür: “Yeni birisi ile tanıştığımızda ya da bir şeyi hızlıca anlamaya çalıştığımızda veya yeni bir durum ile karşı karşıya kaldığımızda onu ince bir şekilde dilimleriz. Çünkü birçok durumda bir ya da iki saniyeyi geçmeyen süre içinde ince dilimlerin ayrıntılarına dikkat etmek bize birçok şey anlatabilir.” Gladwell kitabında ince dilimleme ile ilgili Napolyon Bonapart gibi keskin bir bakışa ya da güçlü bir öngörüye sahip askeri liderlerden birçok örnek vermektedir. Ona göre askeri liderlerin sahip oldukları bu bakış, onların savaş meydanını bir çırpıda anlamalarını sağlamaktadır. Aynı şekilde öğrenciler de bir öğretmenle karşılaştıkları zaman daha ilk saniyelerde onun iyi bir öğretmen olup olmadığını çoğu zaman tahmin edebilirler.
Sanatçıların ilk satır korkusu ile ilk izlenimlerin doğruluğu ve yanlışlığı arasında Allah’tan hepimizi matla belasından ve başlangıçların zorluğundan uzak tutmasını, hayırlı başlangıçlar ve sonlar nasip etmesini diliyorum.