Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Kartaca Sarayı yarışı süprizlerle dolu

Kartaca Sarayı’nın yeni sahibini belirlemek için yapılan cumhurbaşkanlığı yarışı, bel altı vurma dönemine girdi. Hatta bunu aşıp daha ileri bir aşama olan kemikleri kırma aşamasına da geçmiş olabilir.
Her halükarda bu garipsenecek bir durum değil. Çünkü dünyanın herhangi bir başkentinde gerçekleşen her seçimde böyle şeyler yaşanır. Buna ek olarak; Tunus’taki seçim, mecliste bir koltuk için değil cumhurbaşkanlığı makamı için düzenleniyor.
Bu nedenle, en önemli adaylardan ve ünlü iş insanlarından biri olan Nebil el-Karavi’nin gözaltına alınması, çatışma dönemine girildiğinin göstergelerinden biriydi. Ardından kardeşi ile birlikte, mal varlıkları donduruldu ve yurtdışına çıkış yasağı getirildi.
Nebil el-Karavi, hem ülke içinde hem de dışında büyük bir iş insanı ve gözaltına alınması, hükümet tarafından gerçekleştirilmiş bir kaçırma operasyonu olarak niteleyen bir televizyon kanalının sahibi. Aynı zamanda büyük ölçekli yardım kuruluşlarının da sahibi. Seçim kampanyası sırasında ve daha fazla oy kazanma konusunda, bu kurumların kendisine yardımcı olacağına güveniyordu.
Yarından sonraki akşam aday listesi son hali ile yayınlandığında, Karavi’nin adının listede yer alıp almayacağını hiç kimse bilmiyor. Tunus Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı Nebil Bifun, gözaltı kararından birkaç saat sonra yaptığı açıklamada, el-Karavi’nin adının nihai bir mahkeme kararı olmadığı müddetçe, aday listesinde kalacağını belirtti.
Aynı şekilde kararı veren Temyiz Mahkemesi de el-Karavi’nin 10 gün içerisinde kararı bozma talebinde bulunma hakkına sahip olduğunu ifade etti.
Kim bilir, en nihayetinde belki de bu karar, sahibi için büyük ve bedava bir propaganda aracı olmuştur. Süreç el-Karavi için birlikte başkanlık koltuğu için yarıştığı diğer adaylar gibi normal işleseydi, böyle bedava bir propaganda aracına sahip olmayabilirdi.
Sonuç olarak, aday haritasını dikkatlice takip edenler, büyük olasılıkla aralarından birinin cumhurbaşkanı seçileceği 5 ismin öne çıktığını görebilir. Bunlar; Yusuf el-Şahid, Abdulkerim               ez-Zubeydi, Abdulfettah Moro, Nebil el-Karavi, Munsif Marzuki’dir. Ama yine de süprizlerin yaşanması  her zaman ihtimal dahilinde.
Bu 5 ismi içeren liste, elbette göreceli olarak siyasi ağırlığa sahip başka isimlerin olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Örneğin; adaylık süresinin daha ilk günlerinde Yüksek Seçim Komisiyonu’nun kapısını ilk çalan aday olan politikacı ve eski başbakan Mehdi Cuma ve yine eski başbakan Hammad Cibali gibi.
Mevcut hükümet içerisinde ve mecliste payı olan İslamcı Nahda Hareketi’nin bu hükümetin kuruluşu sırasında Başbakan Şahid’e hükümetin başına geçmek ile cumhurbaşkanlığı yarışına aday olmak arasında bir seçim yapmasını şart koştuğunu ve kendisinin hükümetin başına geçmeyi seçtiğini de hatırlayalım. Bu da dolaylı olarak Şahid’in yarışa katılmayacağı ve cumhurbaşkanlığı makamı için rekabet etmeyeceği anlamına geliyordu.
Adaylık sürecinin başlaması ile yaşananlar ise gerçekten de bir süprizdi. Çünkü Şahid, adaylık kapısının kapanacağı son ana kadar hala bu konuyu düşündüğünü ve durumu değerlendirdiğini söylemeyi sürdürdü. Bu nedenle aday olduğunda herkesten önce Nahda Hareketi’ni şaşırttı.
Asıl şaşırtıcı olan ise Nahda’nın kendisine bu konuda hesap sormaması ve sözünden geri döndüğüne dikkatini çekmemesi, hatta bunu hiçbir şekilde dillendirmemesidir. Bunun yerine yalnızca cumhurbaşkanlığı yarışına partinin başkan yardımcısı Abdulfettah Moro’yu aday gösterdi.
Görünüşe bakılırsa Şahid de bu eski sözün, az çok tartışma konusu olabileceğini, seçim kampanyasında karşına çıkabileceğini, seçimlerdeki konumunu etkileyebilecek siyasi bir polemik ve propaganda aracı olarak kullanılabileceğini, ismini karalayabileceğini, önceden hissetmiş olmalı ki hiç beklemeden dizginleri eline aldı. Yetkilerini geçici olarak bakanlarından birine devretti ve hiç kimse kendisinden bunu talep etmemesine rağmen Fransız vatandaşlığından ayrıldığını açıkladı.
Peki bu 2 adım, yarıştaki pozisyonu destekleyip güçlendirecek mi? Büyük olasılıkla böyle olacak. Aynı şekilde genç olması, resmi bir şekilde lideri olmasa da en büyük ismi olduğu Yaşasın Tunus Partisi’nin birkaç ay önceki kuruluşunu deklare etmek için Habip Burgiba’nın memleketi Munastır şehrini seçmiş olması da onu destekleyecektir.
Bütün bunlar, Şahid’i destekleyeceği gibi ez-Zubeydi’yi de eski başbakanlardan ve yakın bir zamana kadar savunma bakanlığı görevini yürütüyor olması, merhum Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’nin yayınlanan son fotoğrafında yer alan kişilerden biri ve temiz, dürüst bir sicile sahip olması da bu duruma katkı sağlayacaktır.
Aynı şekilde Moro’yu da etkili bütün üyeleri ve destekçileri, açıktan ve gizliden kendisi ile ittifak kurabilecek siyasi güçler ile Nahda Hareketi’nin arakasında olması destekleyecektir.
Munsif Marzuki’yi ise eski cumhurbaşkanlığı deneyimi, doğası gereği toplumun basit ve yoksul kesimlerine hitap etme eğiliminde olan sola bağlı olması, bir önceki deneyiminde bir şeyleri kaçırmış olması halinde bir sonraki deneyiminde bunu telafi etmeye yöneleceği, es-Sibsi’nin cumhurbaşkanlığı dönemi boyunca siyasi tablodan uzaklaşmasının kendisine tabloyu her açıdan daha iyi görme imkanı sağladığı düşüncesi bu durumu destekleyecektir.
Nebil el-Karavi de ülkenin her yerinde gerçekleştirdiği birçok hayır işi ile tanındığı için kendisini Başbakan el-Şahid’in önüne geçiren kamuoyu araştırmaları, yarış pistinden çıkmasına neden olacak nihai bir mahkeme kararı çıkmadıkça, kendisi kullanmasa bile otomatik olarak ona hizmet edecek, kesinlikle onun lehine olacak, oylarının artmasını sağlayacak olan gözaltı olayı kendisini desteklenmektedir.
Bu 5 büyük adayın her birinin arkasında kendisini destekleyen ve kazanma fırsatını artıran bir şey olsa da özellikle onlardan birinin ya da onlar dışında bir ismin kesinlikle es-Sibsi’nin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak şanslı kişi olacağı gibi bir şeyi hiç kimse ileri süremez. Çünkü gözle görülenlere dayanarak tahmin bulunma sevdasına düşenler ya da fal bakmayı sevenlerin önünde açık ve net zorluklar var. İşte özellikle bu nokta yani kazananın adını tahmin etme zorluğu, bu süreci uzaktan takip edenlerin büyük ölçüde gerçek seçimler ile karşı karşıya olduğunu hissetmesini sağlıyor.
Nitekim kazananın adı önceden tahmin edilebilen seçimler seçim değildir!