Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Doğrudan İran-İsrail çatışması

Kırk yıl aradan sonra İran'ın İsrail'e ilk doğrudan saldırısı geçen nisan ayında gerçekleşmişti, ikincisi ise dün oldu. İsrail dün karşılık vereceğinin sözünü verdi ve şimdi iki bölgesel güç arasındaki çatışmanın ikinci aşamasındayız.

İran ve İsrail uzun yıllardır tehlikeli ve karmaşık bir savaş oyununun içindeler.

Yahudi devleti, savaşın kaçınılmaz ve kesin olacağı gün için askeri güç ve kapasitesini geliştirmekten vazgeçmedi ve Batılı müttefikiyle birlikte o günü planladı.

İran ise İsrail’e karşı güç dengesini kurmak ve bölgesel taleplerini dayatabileceği bir aşamaya ulaşmak amacıyla askeri güç geliştirdi ve Yemen, Gazze, Irak ile en tehlikelisi olan Lübnan'daki vekilleri aracılığıyla İsrail'in etrafında bir kordon ördü.

İran İsrail'e karşı hedeflerini gösteren haritaya göre yaklaşık 30 bin savaşçı ve 120 bin füzelik cephane ile Hizbullah’ı, buradaki en önemli varlığı haline getirdi.

Geçmişteki tüm savaşlar İsrail ile İran'ın vekil güçleri arasında yapıldığından, bu karmaşık denge ikisi arasında doğrudan askeri çatışmayı engelledi.

Geçtiğimiz birkaç günde yaşanan olayların hedefleri ise yavaş yavaş ortaya çıktı. İsrailliler, sonunda İran ile yüzleşmek olan niyetlerini gerçekleşene kadar kasten açıklamadılar. Sadece Litani Nehri'nin güneyindeki alandan bahsettiler, sonra hedefin özellikle Beyrut'un güneyi ve Hasan Nasrallah olduğu ortaya çıktı.

Bu savaş farklı; angajman kuralları ve kırmızı çizgiler yok. İsrail doğrudan Hizbullah'ın liderliğini ve cephaneliğini hedef aldı ve büyük bir yıkıma imza attı. Oysa 2006’daki savaşta amacı yalnızca Hizbullah’ı kaçırılan askerleri ve cesetlerini teslim etmeye zorlamaktı.

Yapılan açıklamalar ve yaşanan çatışmalardan, bu turun asıl amacının Hizbullah'ı Gazze cephesinden izole etmek ya da Hizbullah ve Lübnan'daki rolünü zayıflatmak değil, onu İran ile çatışma denkleminden çıkarmak olduğu anlaşılıyor. Bu yan hedefler savaşın amaçları arasında yer aldığı için değil, savaşın yansımaları içinde gerçekleşebilir. İsrail, nükleer silah üretimini durdurmak ve etrafındaki milis kordonunu kırmak amacıyla İran'a baskı yapmaya kararlı.

Soru şu: İsrail, İran ile yüzleşme planı kapsamında, en güçlü kılıcı olan Hizbullah'tan geriye kalanları gerçekten ortadan kaldırabilir ve bir sonraki savaşta İran'ın yalın ve tek başına olmasını sağlayabilir mi?

Naim Kasım, kendisinin ve Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra yaptığı ilk açıklamada; “Kadrolara yönelik suikastlara rağmen İsrail bizim gücümüzü etkileyemedi ve her liderin bir alternatifi var” dedi. İsrail ise Hizbullah liderlerinin yarısını ve ana silah depolarının yaklaşık yüzde 80’ni etkisiz hale getirdiğini söylüyor.

Hizbullah’ın gücü geleneksel bir ordu olmaması ve İran'ın onu desteklemeye devam etmeye karar vermesi durumunda ayakta kalabilecek olmasıdır. Ancak artık büyük savaşta İsrail'i tehdit eden bir güç olmayabilir.

İsrail'in açıkladığı gibi bir sonraki aşama, İsrail’in ulaşabileceklerini ortadan kaldırıp, Hizbullah'ın Lübnan'da depolanan geri kalan silahlarını da imha ettikten sonra, Hizbullah'ı silah tedarikinden mahrum bırakarak yeniden hayata döndürülmesini engellemektir. İsrail tarafının sınırlar ve havaalanları aracılığı ile gerçekleştirilen silah nakliyatı ve kaçakçılık operasyonlarını durdurmak ve yeni nakil yollarının peşini bırakmamak için yürüteceği açık bir savaşa tanık olacağız. Zira İran, İran'dan Irak, ardından Suriye ve oradan da Hizbullah bölgelerine kadar uzanan uzun bir taşıma ağı kurmuştu.

Farklı bir açıdan bakıldığında İran'ın dünkü saldırısı Hizbullah'ın ölümünün duyurusu olarak değerlendirilebilir, çünkü Hizbullah’ın misyonu olan bir rolü yerine getiriyor.

Ancak Hizbullah, yerel bir milis gücü olarak İran'dan yoğun teknik ve maddi destek almaya, yerel popüler kuluçka merkezini korumaya devam edecek. Lübnan ordusundan ve çoğu Arap ülkesinin silahlı kuvvetinden daha büyük bir orduya ve cephaneliğe sahip olan ve bunları yöneten İranlı oluşumun (Hizbullah) eski gücüne geri dönmesi zor. İran'ın bu gücü ve yetenekleri, İsrail'in üstün, iki ülke arasındaki çatışma tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde İran'a karşı güç dengesini revize etme kapasitesindeki askeri ve istihbarat gücü tarafından son birkaç hafta içinde yok edildi.

Tahran'daki askeri komutanlar liderlerine gerçeği söylemese bile sonuçlar kendini gösteriyor ve savaş uzun, maliyetli ve kayıplarla sürüyor. Bu sözlerimi sadece yeni gerçekliğe dayandırmıyorum, aynı zamanda İran'ın içinden yükselen, İran'ın aczinden bahseden ve liderlerine İsrail'den başka hedefler aramalarını öneren seslere de dayandırıyorum.

Hizbullah'ı kaybettikten sonra İran'ın önünde sadece iki yol kaldı; dün olduğu gibi doğrudan çatışmak ya da ABD seçimleri sonrası dönemde kazanan kim olursa olsun siyasi bir çözüme ulaşmak.