Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Süleymani suikastinin Türkiye'ye etkisi

Dünya geçen hafta cuma gününe savaş tamtamları eşliğinde uyandı. Pentagon, Irak’ın başkenti Bağdat’a inen İran Devrim Muhafızları’nın dış operasyonlarından sorumlu kolu Kudüs Gücü’nün Komutanı Kasım Süleymani’ye suikast düzenledi. Süleymani’nin aracında Tahran destekli Iraklı milis gücü Haşdi Şabi’nin liderlerinden Ebu Mehdi Mühendis de yer alıyordu. Suriye’den Irak’a Lübnan’dan Yemen’e kadar İran’ın milisleriyle hakimiyetini pekiştirdiği Şii Hilali’ndeki Sünnileri hedef alan katliamlardan sorumlu olan Süleymani’nin ölümü Ortadoğu’da yeni bir karışıklığın kapısını araladı.
Bir süredir Bağdat’taki merkezi hükümetin İran yanlısı tavrından şikayet eden Iraklıların protestosu bir anda gündemin dışına itilirken, ülkenin dört bir yanında Süleymani’nin intikamının alınmasını isteyen kitleler peyda oldu. Başka bir ifadeyle Iraklı Şiiler, Bağdat’ın Tahran’dan yönetilmesinden duyduğu rahatsızlığı bir kenara bırakarak yeniden Amerikan karşıtlığında birleşti. Ülkede Sünni nüfusun çoğunlukta olduğu bazı kentlerde Süleymani’ye duyulan öfke, sokakta dağıtılan kutlama tatlılarında vücut buldu. Irak’ta aylardır devam eden gösteriler sonrası istifa eden Başbakan Adil Abdülmehdi, aniden bir makama sahip olduğunu hatırlayarak meclisi acilen topladı. Milyonların işsizliğe, kamu hizmetlerinin yetersizliğine ve yolsuzluğa isyanına kulak tıkayan Tahran kontrolündeki Iraklı vekiller, alelacele ABD askerlerinin ülkeyi terk etmesi kararına el kaldırdı. Washington yönetiminin Birleşmiş Miletler’e şikayet edilmesini ve Süleymani suikastının soruşturulmasını kabul eden Irak Meclisi, hiçbir yabancı ülke askerinin Irak topraklarında bulunmamasını karar bağladı. Böylece Süleymani’nin ölümü ilk siyasi sonucunu verdi; Irak bir kez daha İran’a teslim edildi.
Irak Meclisi’nin aldığı kararlar, ülkeye -İran hariç- yabancı aktörlerin müdahalesinin engellemeyi öngörürken, Batılı devletler zaten Süleymani suikastı sonrası bölgeyi birer birer terk etmeye başladı. NATO, Kanada ve Almanya Bağdat merkezli Iraklı askerlere verdiği eğitimi durarak bölgeden çekilme kararı aldı. Askerlerinin hayatını riske atmaktan imtina eden Batılı ülkeler “ABD ve İran’ı yeni çatışma sahası Irak’ta” yalnız bırakırken, Beyaz Saray da savaştaki müttefiklerini belirlemiş gibi görünüyor. Bu konudaki ipucunu ABD’nin Süleymani operasyonundan sonra yaptığı telefon görüşmeleri bize veriyor. Amerikan Dışişleri Mike Pompeo’nun saldırıya dair bilgi verdiği muhatapları arasında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKYB) lideri Mesrur Barzani, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve Pakistan’ın BAE destekli Genelkurmay Başkanı General Bajwa yer alıyordu. Belki de Pompeo’nun görüştüğü isimlerden ziyade kiminle telefon diplomasisi yürütmediği de kayda geçirilmeli. ABD’nin bilgi vermediği bölgenin en önemli aktörü Türkiye. Irak ve İran’ın komşusu olan Türkiye, saldırı konusunda muhatap alınmamış gibi gözüküyor. Bu da Süleymani suikastının ilk diplomatik neticesinin işareti; ABD’nin İran karşıtı koalisyonunda Türkiye’ye yer yok.
Kuşkusuz ABD’nin İran karşıtı planlarında yer almama kararı Türkiye’nin birkaç yıldır aldığı pozisyonla uyumlu. Ankara ile Tahran yönetiminin Suriye’deki çözüm sürecinde ve enerji ticaretinde kritik ortaklıkları bulunuyor. Her ne kadar Türkiye, petrol ve doğal gaz alımında azaltmaya giderek Amerikan yaptırımlarının çevresinden dolaşsa da diğer yandan İran’ın tıpkı Irak, Lübnan veya Yemen gibi bir istikrarsızlık dalgasının kurbanı olmasını istemiyor. Bu noktada ABD’nin Türkiye’ye karşı diplomatik kayıtsızlığı ile birlikte İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “ABD'nin küstah eylemlerine karşı birlikte mücadele edelim” çağrısı da nafile. Türkiye’nin Ortadoğu’da yeni bir çatışmaya tahammülü yok. Hele ki Libya’da ve Doğu Akdeniz’de enerji savaşına yeni adım atmışken.