Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Berri ve Amim arasında ‘Sol ve İhvan’

Bir tartışmacı sadece bir kez değil birçok kez “Falanca kişinin nasıl bir İhvancı ya da onların sempatizanı olduğunu söylersin? O oldukça rahat ve liberal bir adamdır. Hatta şarap içmekten ve kadınlara sarkıntılık yapmaktan da çekinmez” dedi.
Bu elbette tartışmanın komik bir tasviri, fakat bütünüyle de öyle değil. Daha ziyade siyasi mensubiyetler ile partici kamplaşmaların bir tür absürtlüğüne işaret ediyor.
Bugünkü yazımın sebebi, bu gazetenin yazarlarından Prof. Halid Berri’nin zekice yazılmış bir yazısı ve aynı zamanda ironik olarak birkaç gün önce bu gazetede yayınlanan Suudi eleştirmen Ali el-Amim’in bir yazısı. Neden ironik?
Çünkü Amim eleştirilerinde Ezher’i, hocalarını, hükümetleri, İhvanı vs. hedef aldı. 1980’lerin başarında Mısır Vakıflar Bakanı Zekeriya el-Berri’nin yaklaşımlarına yönelik eleştirilerinden bahsediyordu. Yani Berri ailesinden iki adamla karşı karşıya bulunuyoruz. Her ikisi arasında bir bağlantının olup olmadığını bilmiyorum.
Halid el-Berri, Mısırlı ünlü mütefekkir Abdulvehhab el-Mesiri ile olan kişisel ilişkisinden bahsetti. Daha önce bir Marksist olan Mesiri, İslamcı entelektüelleri etkileyen İslami bir düşünür oldu. Mesiri’nin ünlü eseri Yahudilik ve Siyonizm üzerine olan ansiklopedisidir. Halid Berri sol görüşlü laik entelektüellerin, dini duyguları bir koz olarak kullanan ve bunu Yahudiler için devrimci bir milliyetçi şuura dönüştüren Siyonist hareket modelinden ilham almış olabileceklerini düşünüyor. Bu yaklaşım, seküler bir geçmişi bulunan Yahudi aktivistler için bile cazip göründü ve çalışmalarını bu çatı altında yürüttüler.
Marksistlerin mirasçısı olan solcu Arap aydınları, devrimci İslami hareketlerle ittifak kurdular. Halid Berri, ittifak içerisindeki İslamcıların ‘‘Muaz’ın kılıcına, teröristlerine, Mushaf’ına, Sahva Hareketi’ne (Uyanış hareketi) ve Doha hazinelerindeki altınlarına’ sahip olduğunu söylüyor. Ayrıca liderlik konumu göz önünde bulundurulduğunda İslamcılığın solcu kanatta oluşturulan bir kategoriye dahil edilebileceği değerlendirmesinde bulunuyor.
Berri, şöyle devam ediyor:
“Bu, dünyaya ve orta sınıflara sundukları bir kategori. Ancak insanlar 'Bunun benim kardeşliğim olması mümkün değil' diyor. İslamcı grupların ideolojisi, devrimci ve solcu radikalizmle buluştu. Bunun sonucunda çağdaş bir tabirle ifade edersek ‘iktidara yükselme’ doktrininin kalıcılığı oldu. Allah’ın hükümlerini uygulamayan gruplar ile savaşmanın yerini ‘faşizm ile savaş’ aldı.”
Zeki eleştirmenimiz Ali el-Amim ise bu gazetede yayınlanan “Komünist İhvan Nüktesinin İlk Sahibi” başlıklı yazısında Zekeriya el-Berri hakkındaki İslamcı anlatıları eleştirerek şunları söylüyor:
“3 Eylül 1981'de tutuklanmasının ardından el-Musavver dergisine yaptığı basın açıklamasına dayanarak Zekeriya el-Berri’nin Müslüman Kardeşler’den olduğunu reddediyorum. O sıra Evkaf Bakanı olan Berri bu açıklamasında şunları söyledi: Komünizm Mısır'dan sürüldüğü zaman bütünüyle ortadan kalkmadı. Bilakis İslami bir kılıf giyindi ve dini meseleleri gündeme getirmeye çalıştı. Bütün bunların amacı fitne çıkarmak, yani İslam-İslam ve İslam-Hıristiyan anlaşmazlıklarını körüklemekti.”
Son olarak İslamcı edebiyatın yayın organı IslamOnline sitesinde yapılan bir diyalogdan da bahsederek sözlerimi tamamlayacağım.
Filistinli entelektüel Münir Şefik, Hıristiyanlıktan İslam'a ve Marksizm'den İslamcılığa doğru nasıl bir dönüşüm geçirdiğini anlatıyor ve şunu söylüyor: “Marksist geçmişim her zaman milletin karşı karşıya olduğu sorunları araştırmaya çalıştı. Her zaman daha da yakından halkın nabzını tutmaya çalıştık.”
 İronik olan ise bu solcu İhvancıların bazılarının Müslüman Kardeşler’den vazgeçmek konusunda hoyrat bir şekilde istekli ve cesur olmalarıdır.