Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Kaplanı zincire vurmak ise yarar mı?

Enerji kaynakları azaldıkça, süper güçlerin gaz ve petrole yönelik mücadelesi daha da önem kazanıyor. Türkiye bu durumu Akdeniz’de İsrail, Fransa, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Suriye ve Mısır ile yaşadığı çıkar çatışmasından iyi biliyor.
Bugün tahmin edilenden büyük doğal gaz rezervlerine sahip Doğu Akdeniz, sıcak noktalardan birisi. Burada ABD’yi doğrudan görmüyoruz. Onun yerine emperyalist ülkelerin vekillerinin, yani ikinci halkanın bilek güreşine tanık oluyoruz.
Fakat son zamanlarda Washington ile Pekin’in doğrudan burun buruna geldiği yeni, bir o kadar da köklü bir krizin fitili ateşlendi.
Sorunun kaynağı Güney Çin Denizi’ne kimin hâkim olacağı. Çin, Vietnam, Brunei, Filipinler, Malezya, Tayvan’ın kıyısının bulunduğu uluslararası sularda yüzde 80’inin üzerinde hak iddiasında bulunuyor.
Bölgede Spratly adaları olarak bilinen yere deniz üssü inşa ederek gerilimi tırmandıran Pekin yönetiminin karşısında ise yukarıda saydığımız devletlerin “müttefiki” konumundaki Birleşik Devletler yer alıyor.
Çin’e göre deniz kendisinin geleneksel hakkı. ABD için donanmasının bölgede cirit atmasının amacı, “bölgesel istikrara katkı sunmak”. Ancak bunların tamamı bölgedeki hakimiyet savaşında kullanılan bahanelerden ibaret.
İki ülkenin de gözü Güney Çin Denizi’nin kaynaklarında. Yıllık 3 trilyon dolarlık ticaretin yapıldığı Güney Çin Denizi, 28 milyar varillik petrol ile 11 milyar varillik doğal gaz rezervlerine ev sahipliği yapıyor.
Aslında Güney Çin Denizi krizi zaman zaman alevlenmekte. Anlaşmazlığın yeniden gündeme gelmesinin sebebi, Çin’in haziran ayı başında bölgede gerçekleştirdiği askeri tatbikat.
Her askeri hamlede tepki yarışına giren ABD müttefikleri yerine bu sefer Vietnam tatbikata karşı çıktı. Vietnam, Çin askeri tatbikatlarının Spratly takım adalarındaki egemenliğini ihlal ettiğini, bölgede barış, istikrar ve iş birliğinin sürdürülmesini zorlaştırdığını açıkladı.
Washington’ın 2014’te savunma paktı imzaladığı Filipinler de fırsatı kaçırmayarak olası bir ihlale en sert tepkiyi göstereceğini duyurdu. Elbette hakimiyet polemiğine son noktayı ABD koydu.
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tatbikatı “kışkırtıcı” şeklinde nitelendirdi. Çin'in bölgedeki askeri tatbikatlarına tepki gösteren Pompeo, ABD'nin Pekin yönetiminin Güney Çin Denizindeki "yasadışı" iddialarına karşı olduğunu belirtti.
Pentagon da 2014’ten sonra bölgedeki ilk tatbikatı için iki uçak gemisini Güney Çin Denizi’ne yollama kararı aldı. USS Nimitz ve USS Ronald Reagan tartışmalı sulara yelken açtı bile. Bu gemilere B52 bombardıman uçakları da eşlik edecek.
Geçen ay Filipinler Denizi’nde bir tatbikata katılan USS Reagan Gemisi’nin Amirali George Wikoff’a göre Amerikan donanması “müttefiklerine sadakat gösterisi” için yola koyulduklarını ifade ediyor.
Basit bir anlaşmazlıkla başlayan krizi ciddileştirense, Pekin’in Amerikan gemilerine ilişkin hazırlıkları. Zira Çin’in yarı resmi yayın organı Global Times’a göre, Amerikan gemilerine karşı Çin donanması “uçak gemisi katili” olarak bilinen DF-21B ve DF-26 silahlarıyla donatıldı. Bu da Amerikan gemilerinin bir anlık hatası sıcak çatışmaya dönüşebileceği anlamına geliyor.
İki ülke arasındaki ilişkiler tarihin hiçbir döneminde bu kadar gergin olmamıştı. Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden itibaren Beyaz Saray’ın geriletmek istediği iki ülkeden biri Çin.
Akıllı telefon piyasasının yükselen yıldızları Çinli şirketlere Huawei üzerinden verilen mesaj, ticaret savaşları, Çin’in Avrupa’ya 5G altyapısı kurmasının engellenmesi, Kuşak ve Yol Projesi güzergahındaki vekalet savaşları, koronavirüs konusunda Pekin yönetiminin suçlanması, Trump döneminde Pekin’e verilen mesajlardan sadece birkaçı.
Amerikan hükümetinin Güney Çin Denizi’ne komşu olan Hong Kong’daki ayrılıkçıları desteklemesi de tesadüf değil.
Sonuç olarak ABD, Çin’e geri adım attırmak için sürekli kriz çıkarma stratejisi izliyor. Bir sorun bittiğinde yenisi Pekin’in masasına konarak “düşmanın” sürekli kriz sarmalından kafasını kaldıramayarak rekabet kuvvetinin zayıflayacağı hesap ediliyor.
Ancak Trump’ın eski baş stratejisti Steve Bannon’ın fikir babası olduğu bu strateji işe yaramayabilir. Zira kaplanı zincire vurmak, daha çok öfkeden başka bir şeye yol açmaz. Hele bu öfkenin sonunda kime döneceği de belliyken.