ABD’den İran’a, herhangi bir operasyon düzenlemeyi düşünürse yılların en büyük askeri çatışmasına yol açacağına dair sürekli uyarı geliyor. Bu uyarıların sebebi ABD’nin 40 yıldan beri Tahran rejimine karşı gerçekleştirdiği en büyük operasyonun yıl dönümü olması. İran intikamını nasıl alacak? Doğrudan körfez sularındaki, karadaki ya da Irak’taki ABD askerlerine yönelik operasyonlar düzenleyerek mi yoksa ABD’nin ya da İsrail’in sivil ve askeri bölgelerini, ABD’li diplomatları, siyasetçileri, ya da müttefik Arapları hedef alarak mı?
İran rejimi, ABD’nin yeni başkanı Joe Biden gelmeden onu sıkıntıya sokmayacak şekilde intikam almak istiyor. Zira Biden’ın kazanması İran’ın, Hamaney rejimini bitirebilecek ağır yaptırımlardan kurtulmak için son şansı sayılıyor. Ancak 20 Ocak’tan önce bir savaş çıkarma fikri, İran’ın kendisinin hazır olmadığı doğrudan bir savaşın patlak vermesine yol açabilecek riskli bir iş.
Tahran intikam için büyük bir şey yapmadı. Yönetimdeki üst düzey yetkililerden biri olan General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçti. Süleymani unvanının gösterdiği gibi sadece Kudüs Gücü’nün komutanı değildi. Bilakis Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye denkti. Dini Lider’i ya da gelecekte onun yerine geçecek kişi varken bile İran’ın gerçek hükümdarı olarak tanımlanmasını sağlayacak kadar çok yetkisi vardı. Ondan kurtulmak, sadece ABD kuvvetlerini ve müttefik ülkeleri hedef alan İran’a bağlı milislerin Irak ve Suriye’de yaptıkları faaliyetlere karşı bir misilleme yapmak için değildi daha çok stratejik bir ABD operasyonuydu.
O zamandan bu güne dek Süleymani’nin saf dışı bırakılması İran sahnesini karıştırdı. Haftaların ve ayların geçmesiyle görünen o ki İran yönetimi, Süleymani’nin destekçileri tarafından içeride ve dışarıda bir baskıya maruz kalıyor. Yönetim, Süleymani’nin intikamını almak ve özellikle de ülke içerisinde zedelenen itibarını geri kazanmak istiyor. Süleymani’den kurtulmak, geniş çapta bölgesel hırsları olan ve savaşları yönetme ve kaosun fitilini ateşleme konusunda engin bir tecrübeye sahip daha fazla tehlike arz edebilecek gelecek bir İran liderinden kurtulmak demek.
Süleymani’nin yokluğunda devrimden beri rejimin bel kemiği olan Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) liderlik rekabeti kızıştı. Süleymani’den kurtulmayı sadece ABD’liler istemiyordu. Hiç şüphesiz ölümü, rejim içinde Süleymani ve onun güçleri için bir hedef olan reformcular için de güzel bir haberdi.
Süleymani, Ruhani’nin yetkilerini açık bir şekilde ikinci plana atıyordu. Bu da Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i neredeyse iki yıl önce istifa etmeye zorlaşmıştı. Zarif’in istifası Süleymani’nin gücünün ve hırsının büyüklüğünü gösteriyordu. Parlamento’daki reformist milletvekilleri Süleymani’nin DMO’nun gücünü artırmak için harcadığı büyük fonu eleştirince böbürlenerek bunun İran hazinesine hiçbir maliyetinin olmadığını bilakis bunu kendisinin halledebileceğini söylemişti. Bu da Irak kaynaklarından büyük finans operasyonları, uyuşturucu satışı ve uluslararası kara para aklama anlamına geliyordu. Süleymani’nin saf dışı bırakılması, mutlak güç sahibi başka bir general ortaya çıkıncaya dek Ruhani ve hükümetine İran içerisinde hizmet etmiş oldu.
Süleymani’ye düzenlenen suikastın üzerinden bir yıl geçti. İran’ın dışarıdaki faaliyetleri bu sırada azaldı. ABD’nin düzenlediği operasyona karşılık verdiği tek seferde de geçtiğimiz yılın başında Ukrayna Havayolları Şirketi’ne ait bir uçağı Tahran’dan kalkış yaptıktan kısa bir süre sonra düşürüp uçaktaki 176 kişinin ölümüne yol açarak kendi bacağına sıkmış oldu. Bu olay İran’ın askeri müessesesinin tek bir savaşı idare etmekte başarısız olduğunu gösterdi.
TT
Trump gitmeden önce bir savaş olur mu?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة