Meşal Sudeyri
TT

Cumartesi alıntıları

Arap Birliği'nin Altıncı Genel Sekreteri olan eski Mısır Dışişleri Bakanı Profesör Amr Musa, şüphesiz bu iki önemli pozisyonda ve en kritik dönemeçlerde bulunanların en iyi ve en cesurlarından biriydi.
Aslında onu tanıma şerefine sahip değilim ama başarılarını olabildiğince takip ettiğimi iddia ediyorum. ‘Kitabım’ adıyla iki bölüm halinde çıkardığı anılarını okudum.
Koronavirüs deneyimini yaşayıp bu gazetede ondan bahsetmesine şaşırdım. Bu salgın hakkındaki insani görüşünü beğendim. Salgın hakkında söylediklerinin bir kısmını sizin için aktaracağım:
“Koronavirüs bulaşan onlarca milyon kardeşten biriydim. Bu ölümcül virüs bana küresel köyümüzdeki herkesin genel salgınlarının ve zorluklarının kurbanı olabileceğini hatırlattı. Kaderimizin bir olduğuna ve hepimizin tehlikeyle karşılaşma olasılığını paylaştığımıza dair derin inancımı pekiştirdi. Hepimiz - her biri konumuna, yeteneğine ve katkısının boyutuna göre - birliğimizi güçlendirmek, güvenlik ve refah istiyorsak araçlarımızı geliştirmek için çalışmakla yükümlüyüz.”
Geçtiğimiz yüzyılın ortasından bu yana uluslararası düzenlemenin organize edildiği aynı mekanizmalarla dünyanın her geçen gün artan ve değişen yeni tehlikelerle başa çıkamayacağını, bu nedenle yeni mekanizmalara acil ihtiyaç olduğunu söyleyerek bu sonuca vardı.
Allah rahmet eylesin, Krallık devrinde Irak Başbakan olan Nuri es-Said, mutlak açık sözlülüğü ve nüktedanlığı ile tanınırdı. 1958'de el-Hille'yi ziyaret ettiği söyleniyor. Vali ona bir karşılama töreni düzenledi. Nuri es-Said de bu törende Irak’ın turizm merkezi Hille’nin önemi ve parlak geleceğini anlatan bir konuşma yaptı. Konuşmasının sonunda dinleyicilere mizahi bir dille şu soruyu yöneltti:
“Kendime sürekli aleyhimde atılan sloganlarda neden ‘Nuri Said ayakkabı Salih Ceber de onun bağcıkları’ dediğinizi soruyorum.“
Oturanlardan biri söz alıp: “Affedersiniz paşam, biz Nuri Said bir gül demeti, Salih Ceber de reyhan diyoruz” dedi. Said, ona gülerek cevap verdi: “Hayır, hayır öyle demiyorsunuz. Ama size bir tavsiye vereyim. Bu ayakkabıyı iyi koruyun. Çünkü onu kaybederseniz ayaklarınız kan içinde kalır.”
İşte bugün Irak’ın nasıl da Haşdi Şabi ve İran’ın kuyruklarından olan emsallerinden oluşan gül ve reyhanlarla donatıldığını görüyorsunuz.
Bir soru: Erkeklerin, kadınların ateş gibi uzaktan ısıtıp yakına gelince yaktığını seçimleriyle öğrendiği doğru mu?
Cevap: Hayır, tabi ki öğrenemediler.  Gelin bana sorun ben erkekler içinde derisi de kalbi de en çok yananlardan biriyim.
Ama aramızda kalsın erkekler daha da fazlasını hak ediyorlar.