Başkan Joe Biden’ın, İran rejimini zabt u rabt altına almak için takip ettiği siyasetinde Eyyüb’ün sabrına ihtiyacı var. Washington ve Avrupalı ortakları, Tahran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı nükleer, füze ve sabotaj hedeflerine bir son vereceklerini düşünüyorlar. Görünüşe göre onun hesaplarında bu yoktu. Zira Obama yönetimi döneminde dış politika danışmanı olan Robert Malley’i ABD'nin İran Özel Temsilciliği görevine getirdi. Gözlemciler, İran'ın bütün cephelerde gerginliği tırmandırması karşısında alınan bu kararı, bir geri adım olarak değerlendirdiler. Yemen'den Irak, Suriye, Lübnan ve Gazze’ye dek çeşitli menfi müdahalelerde bulunan İran, uranyum zenginleştirme ve füze geliştirme faaliyetine devam ediyor. Ayrıca Malley, 2015 senesinde nükleer anlaşmanın başarısı için çalışan müzakerecilerden biriydi ve Ulusal Güvenlik Konseyi üyesiydi.
Bu atama kararı İran’da ve özellikle Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’de, Biden'in tıpkı Obama gibi İran'la anlaşmaya varmak için istekli olacağı hissi uyandırdı. Ayrıca Joe Biden, seçim kampanyası sırasında bile özellikle İran'la olan anlaşmadan çekilme ve ona sert yaptırımlar uygulama konusunda, Trump'ın politikasının her zaman büyük eleştirmeni oldu.
Ruhani'nin hesabına göre Biden, Obama’nın revize edilmiş bir versiyonu olacak. Zira Biden, Obama’nın yardımcısıydı. 29 Eylül 2013'te Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te yanında olduğu günü hatırlıyor olmalıydı. Ruhani, BM Genel Kurulu toplantısı sonrasında New York'tan ayrılmak üzere havalimanına doğru yola çıktı. Arabadayken İran büyükelçisinin telefonu çaldı ve Obama Ruhani ile konuşmak istediğini söyledi. Obama anlaşma kapısını açma isteğini dile getirdi. Oysa Ruhani, “koordinasyon eksikliği” bahanesiyle o gün kendisiyle görüşmeyi reddetmişti. Tüm bunları işiten Biden, İran'ın şartlarına uymadığı ve bölgeye yönelik sabotaj müdahalelerini artırdığı anlaşmanın imzalanmasında ortak oldu.
Ancak Tahran'ın 2015 anlaşması ile belirlenen kurallar çerçevesinde kalmasının sağlanması için değişen ne oldu? Biden, İran'ın pek çok kez ihlal ettiği anlaşmaya dönmek için ilk olarak yaptırımları kaldırırsa Avrupalı ortaklarına ve Amerikan kamuoyuna ne diyecek? Trump'ın seçimleri kaybetmesi, Joe Biden'in Obama'nın İran ile anlaşma konusundaki tutumuna döneceği anlamına geliyordu. Dolayısıyla Tahran'ın seçim arifesinde şartları kaldırması gayet doğaldı. Aynı bağlamda, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in 22 Ocak'ta Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde, Biden’e ve nükleer anlaşmayı imzalayan Avrupalı ortaklarına açık ve net bir mesaj gönderdiği bir yazıyı yayınlaması boşuna değildi. Zarif bu yazısında, nükleer anlaşmayı kurtarmak için önlerinde tek bir fırsatın olduğunu ve bunun da tüm yaptırımları hiçbir koşul olmaksızın iptal etmek olduğunu ifade etti. Ayrıca Tahran’ın müzakerelere geri dönme hususunda füze dosyası veya bölgesel nüfuzla ilgili öne sürülecek bir müzakereyi hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini belirtti.
Biden, Fransa, İngiltere, Almanya ve hatta Rusya ve Çin, yüzde 20'ye ulaşan uranyum zenginleştirmesi ve Yüce Rehber Ali Hamaney’in İran’ın nükleer silaha sahip olmayacağına ilişkin fetvasından geri adım atacağını ima etmesi karşısında gözlerini kapayamadı. İran’ın balistik füze yeteneklerini geliştirmesi ise Avrupa ülkeleri için açık bir tehdit haline geldi. İran, Biden’ın “Saygıya karşı saygı” sloganına karşılık, “Dönerseniz döneriz” sloganıyla cevap verdi. İran, Biden'ın teklifine hiçbir bir şekilde saygı göstermedi ve gerilimi tırmandıran eylemlerine devam etti. Nitekim Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ni askeri kolu ile bombaladı, Bağdat'ın kuzeyindeki ABD Hava Kuvvetleri Üssü'nü hedef aldı ve Erbil'i de bombaladı. Yüce Rehber Hamaney, “Uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 20'ye hatta 60'a yükseltiyoruz, İran nükleer alanda geri adım atmayacak” açıklamasında bulundu. Ayrıca İran parlamentosu, Ruhani'nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ile yaptığı ve zorunlu denetimin ve gözetimin üç ay süreyle devam etmesini öngören anlaşmayı reddetti. Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi Başkanı Mücteba Zünnur anlaşmanın yırtılıp atılması gerektiğini, aksi halde Cumhurbaşkanı Ruhani’nin meclisin çıkardığı kanuna aykırı hareket etmekten yargılanacağını söyledi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in ‘İran ve anlaşmaya üye ülkeler arasında ortak toplantı düzenleme önerisini’ inceleyeceklerini, fakat ABD’nin bu toplantıya misafir olarak katılması şartını belirlediklerini söyleyerek Biden ve ABD'yi ‘izole etme’ tehdidinde bulunma noktasına vardı. İran’ın meydan okuması bununla da bitmedi. İran Uzmanlar Meclisi, “ABD’nin anlaşmaya geri dönmesi veya dönmemesi yararlı değil, zararlıdır. Yaptırımlar kaldırılmadan önce anlaşmaya dönüş çağrısı rejimin çizgisidir” diye bir açıklama yaptı.
Washington ise bu saldırılardan İran'ı sorumlu tutmakla yetindi. Ancak Biden yönetimi, İran'ın gerilimi tırmandırmaya yönelik tüm bu eylemlerini yaptırımların acı çığlığı olarak ele alıyor. ABD’li bir yetkili, “Washington bilinen pozisyonunun sınırlarında, yani Tahran'ın ihlal ettiği taahhütlerine geri dönmesini bekliyor” açıklamasıyla, Hamaney'in zenginleştirme oranını artırma konusundaki sözlerini küçümsedi. Washington, “Bekleyip, müzakere masasına dönmeyi kabul edip etmeyeceklerini görelim” diyor. Biden, İran’ın ‘Irak’ta, Suriye’de ve hatta yeni hükümet kurması engellenen Lübnan'da’ gerilimi tırmandırması karşısında gözlerini kapamaya devam ediyor. Bunlarla İran’ın yaptırımlar karşısında bileğinin bükülmesi ve anlaşmaya ilişkin yükümlülüklerine geri dönmesi bekleniyor. Oysa İran uranyum zenginleştirmekle, füze geliştirmekle ve Yemen'den Gazze'ye kadar uyguladığı vandalizmle anlaşmayı defalarca ihlal etti!
TT
Biden, Hamaney'i Trump’ın yaptırımlarıyla ehlileştiriyor mu?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة