Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Türkiye’nin dönüşü…

Suudi Arabistan’da düzenlenen el Ula Zirvesi’nde varılan Körfez-Arap mutabakatını müteakip “Arap Dörtlüsü”nün onunla ilişkilerini iyileştirmek için Türkiye’ye akın edecekleri söylenmişti, ama tam tersi oldu. Türkiye şimdi cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanlığı düzeyindeki açıklamalardan sonra Mısır’ın kapılarını “koşulsuz” olarak çalıyor. Mısır da ismi açıklanmayan bir resmi kaynağın açıklamaları ile buna karşılık verdi ve Türkiye’nin normal ilişkiler istiyorsa “bölge ülkelerinin iç işlerine karışmayı” durdurması şartını koştu. Mısır haber ajansı MENA resmi kaynaktan, Mısır’ın kendisi ile normal ilişkiler kurmak isteyen herhangi bir ülkeden “uluslararası hukuk kurallarına, iyi komşuluk ve egemenlik ilkelerine uymasını ve bölgedeki Arap ülkelerinin içişlerine müdahale girişimlerini durdurmasını” beklediğini aktardı.
Pekâlâ, bu durumda Erdoğan Türkiyesi’nin ağaçtan inmeye çalıştığı söylenebilir, özellikle de Ankara’nın yıllarca süren ihanet suçlamaları ve körükleme kampanyalarından sonra BAE ve Suudi Arabistan’a da mesajlar gönderdiği göz önüne alındığında.
Şimdi sormak istediğimiz sorular, duygusal sorular değil, zira siyasette duygulara yer yoktur. Sorularımız şunlar; Türkiye gerçekten uluslararası yasalara ve iyi komşuluk ilkelerine saygı duyup, bölge ülkelerinin işlerine karışmayı bırakacak mı?
Türkiye, Libya'ya müdahale etmeyi ve oraya paralı asker göndermeyi bırakmaya, hatta Libya'dan tahliyelerini sağlamaya gerçekten hazır mı? Türkler, Müslüman Kardeşler ağını her alanda desteklemeyi bırakmaya gerçekten hazır mı?
Türkiye, Yemen dosyasına olumsuz bir şekilde müdahale etmemeye ve medyada olsa bile Yemen’in menfaatlerinin aleyhine olan tarafları desteklemeyi bırakmaya hazır mı? Türkler bölgenin güvenliği pahasına İran'ı desteklemeyi bırakmaya hazır mı? Zira Türkiye Cumhurbaşkanı son olarak, bunun ekonomiyi canlandıracağını düşündüğü için İran'a yönelik bazı yaptırımların kaldırılması sürecini desteklediğini açıkladı. Bölgenin önemli meseleleri sadece bir mal ve kâr-zarar piyasasından ibaretmiş gibi.
Elbette bölgede hiç kimse bölünmeyi ve ilişkilerin kopmasını istemez, ama sadece iyi niyete dayanarak Türklere karşı bu kadar hoşgörülü olunmamalı. Cehenneme giden yol iyi niyetlerle döşenmiştir. Tırmandırmanın bir anlamı olmadığı doğru, ancak bölgemize, güvenliğine ve ekonomisine mal olan nezaket ve inceliğin bir faydası da yok.
Bu nedenle, Türkiye ile ilişkileri düzeltme süreci net bir değerlendirme prosedürüne, nezakete yer olmayan gerçek çıkarlara tabi olmalı. Bilhassa Türk tarafının politik akılcılığın bir sonucu olarak, Mısır'a dönmediği, BAE ve Suudi Arabistan, hatta Fransa ile flört etmediği göz önüne alınırsa.
Gerçek şu ki Türkiye, Ankara’nın duygularını hesaba katmayan veya hoş görmeye öncelik vermeyen, aksine, iç ve dış gerginliklerine karşı çıkmaya hazırlanan yeni bir Amerikan yönetimi ile çıkmazda olduğunu fark etti. Türkiye bölgede mallarını veya ekonomik projelerini genişletmiyor. Aksine, Irak, Suriye ve Libya'da askeri olarak genişliyor ve bölgemizi yok eden siyasal İslam ile "Müslüman Kardeşler" ve benzerleri üzerinden bölge ülkelerine nüfuz etmek istiyor.
Dolayısıyla, hiç kimse tırmandırma istemiyor ve bu hiçbir şekilde bölgenin çıkarına olamaz, fakat özellikle Erdoğan'ın defalarca denenmiş olduğu göz önüne alındığında, maliyetli nezaket ve incelikler de bölgenin çıkarına değil.