Hamas’ın Gazze sorumlusu Yahya Sinvar, Hamas ile İsrail arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının ardından düzenlenen ve yaklaşık iki saat süren basın toplantısında belirli yönlere iki şifreli mesaj gönderdi.
Sinvar’ın kameralar karşısına geçmesinin ne anlama geldiğine dair incelemeleri bir kenara bırakalım. Kamera karşısında heybetli ve prestijli görünmeye çalıştığı yapmacık beden hareketlerini de geçelim.
Sinvar'ın sözlerindeki en önemli husus, Filistin’in tarihi lideri Yaser Arafat'ı selamlaması ve kendisini Hamas’ın roket projesinin babası tayin etmesiydi. Sinvar, İsrail'in 2002 yılı başlarında, İkinci İntifada’nın zirvesi yaşanırken Kızıldeniz'de ele geçirdiği ve Gazze Şeridi'ne mühimmat, roket ve teçhizat taşıyan “Karen A” gemisi vakasına atıfta bulundu. Arafat’ı roket projesinin babası deklare etti. Merhum Arafat'ın “direniş” konusundaki mirasının, siyasal ve alansal tavrının açıkça belirtilmesi ve böyle bir sıcaklıkla selamlanması, Sinvar’ın Gazze ile Batı Şeria arasındaki dahili ve siyasi Filistin bölünmesini sona erdirmek için gereken her şeyi yapma eğilimini içinde saklıyor. Zira Hamas ve Fetih liderleri ya Filistin bölünmesinden faydalanıyorlar ya da donukluk halini kırma umudu olmaksızın onun tutsağı oldular.
Sinvar, Gazze'de ve daha az ölçüde Batı Şeria'daki bir sosyo-politik durumun sözcüsü gibiydi. Bu durum, “Hamas-Fetih” ve “Gazze-Batı Şeria” ikileminin Filistinlilerin asgari düzeyde de olsa onurlu bir hayatın unsurlarına sahip olarak yaşama şanslarını tüketmesine artık karşı çıkıyor. Sinvar, Hamas liderlerinin Gazze’nin yeniden inşası için tahsis edilecek fonların hareket ve kurumlarından geçmesi, insanlara yapılacak tazminat ödemelerini kendisinin üstlenmesi gerektiği konusundaki şartlarının üstünden atlayarak bir kez daha bu insanlar adına ilgili taraflara el uzattı. Hamas’ın Gazze ve halkına yardım eli uzatmak isteyenlerin önünde bir engel olmayacağını söyledi.
Filistin ulusal uzlaşısıyla ilgili söyledikleri kadar önemli olan ikinci mesajına gelince; Filistin sorunuyla ilgili tüm uluslararası yasalara dayanarak 1967 sınırları içinde bir Filistin devleti kurulması temelinde bir çözümün (kendisi bunu uzun bir ateşkes olarak adlandırıyor) kabulüyle ilgili kesin ve kararlı sözler sarf etti. Hamas’ın 2017’de, 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümü kabul ettiğini içeren bir siyasi belge sunduğu doğru. Fakat bu, Sinvar'ın basın toplantısında gösterdiği istek, kararlılık ve uygulama eğiliminden yoksun bir belge olarak kaldı. Hamas’ın Gazze sorumlusunun tutumu, İsrail ile 11 gün süren, 254 kişinin ölümüne ve yüzlercesinin de yaralanmasına yol açan, özel ve kamu malı ile altyapıya büyük zarar veren acımasız savaştan sonra geldiği için ek bir güç ve özel bir öneme sahip.
İşin aslı Sinvar, Hamas içinde farklı türden bir lider olduğuna, siyasi kimliği ve hareket içindeki konumu nedeniyle kendisine karşı önyargılı olunmaması fırsatını hak ettiğine dair ciddi bir izlenim veriyor. Uzlaşı düzeyinde, Gazze’nin 2007 yılında (ardından 2017’de) tanık olduğu “küçük iç savaşın” sonuçlarını çözmek için Kahire’de Filistinli lider Muhammed Dahlan ile ayrıntılı bir diyalog yürütmüştü. O dönemde Dahlan, henüz Fetih Hareketi’nden ihraç edilmemişti. Gazze’deki birinci Fetih lideri ve Önleyici Güvenlik Servisi’nin başkanıydı. Kahire’nin bu müzakerelere ev sahipliği yapmış olmasının önemi de göz ardı edilmemeli. Zira Sinvar, Hamas içinde Mısır ile süregelen gerilimden yararlanan diğer başkentlerle siyasi, mali ve çıkar hesapları olan etkili isimlerin görüşlerinin aksine, Gazze ile Mısır arasındaki ipleri yeniden örmeyi başardı.
Bu diyalog toplantıları sayesinde, aralarında yardımcısı Reşid Ebu Şebbak’ın da olduğu Dahlan’a yakın yaklaşık 200 isim Gazze Şeridi’ne geri döndü. Sinvar, korona salgını sırasında Dahlan’ın Gazze’ye gönderdiği yardımları pragmatik bir şekilde karşılamıştı. Aynı şimdi Gazzelilerin hayatlarını iyileştirecek maddi açılımlar pahasına dar partisel kazanımlar elde etmeye çalışmadan Gazze’nin yeniden inşası konusunda kolaylıklar sunduğu gibi. Söz konusu dönemde Dahlan’ın yardımcılarından birinin başkanlık ettiği ortak komisyon bu tıbbi ve gıda yardımlarının dağıtımını üstlenmişti.
Büyük bir ihtiyat ile gerek uzlaşma olsun gerekse Filistin ulusal projesinin siyasi tavanı düzeyinde, yeni bir Filistin gerçekliğinin ortaya çıkmasına olanak sağlayacak önemli bir Filistin değişkeniyle karşı karşıya olabileceğimizi belirtmek istiyorum. Her ne kadar bu, Ebu Mazen tarafından temsil edilen siyasi kısırlığın üstesinden gelecek ya da meşruiyetini yenileyip damarlarına yeni kan pompalamayacak seçimlerin düzenlenmesini gerektiriyor olsa da... Bu Filistin değişkeni, bölgesel düzeyde Arap, uluslararası düzeyde Amerikan ve İsrail olmak üzere gelişmekte olan 3 önemli değişken ile buluşuyor.
İlk değişken, siyasi olarak Filistin meselesine olan ilgiyi canlandıran Mısır rolünün yeni canlılığıyla ifade buluyor. Kahire, ateşkes anlaşmasının gelişerek İsrailliler ve Filistinliler arasında iki devlet temelinde çözüm önerisini yeniden gündeme getirme potansiyeli taşıyan siyasi bir anlaşmaya evrilmesi için yoğun diplomatik çaba harcıyor.
Mısır’ın Gazze’ye düzenlediği 3 güvenlik ziyareti, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile Filistin Devlet Başkanı Abbas arasındaki görüşme, 13 yıldan sonra ilk kez İsrail Dışişleri Bakanı’nın Kahire’yi ziyareti ile karşı karşıyayız. Bundan önce savaş sırasında Mısır, İsrail’e en az iki ziyaret düzenledi. Dışişleri Bakanı Şükri mevkidaşı Eymen el- Safadi ile görüşmek için Ürdün’ü ziyaret etti. ABD Başkanı Joe Biden ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi (bu vesile ile resimlerinin Gazze’deki reklam panolarını doldurduğunu belirtelim) arasında iki telefon görüşmesi düzenlendi. Sisi ayrıca Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed ile de telefon görüşmesi yaptı. Suudi Arabistan ve Mısır arasındaki koordinasyon ateşkes çabaları için bir Arap kaldıracı oluşturdu. Tüm bu siyasi sermaye, Filistin sorunu için yeni bir siyasi gerçeklik üretmek, herhangi bir anlaşmaya Gazze'de yaşananların haftalar, aylar veya yıllar içinde yeniden canlanması olasılığını uzaklaştıran stratejik bir derinlik sağlamak için kullanılıyor.
İkinci değişken, ABD yönetiminin, güçlü bir ivme ile iki devletli çözümü yeniden masaya getirmesidir. Bu ivme azalmadan ve Biden, Çin ve Rusya ile ilgili önceliklerine, Kovid 19’un ekonomik etkisini ele alan politika ve mevzuatlar kalabalığına dönmeden önce kendisine yatırım yapılmalı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, son birkaç gün içinde birden fazla siyasi açıklamada bulundu. İki devletli çözümün bir Amerikan politikası olduğunu yoğun bir şekilde vurguladı. Çözüm bir gelecek vizyonu bağlamına oturtulmadan önce ateşkesin sağlam temellerle pekiştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Blinken, ABD'nin bu konudaki pozisyonunun gelişimi bağlamında, Biden yönetiminin Doğu Kudüs'teki konsolosluğunu yeniden açacağını söyledi. ABD Konsolosluğu, eski ABD başkanı Donald Trump’ın 2019’daki kapatma kararına kadar Filistinliler için gerçek anlamda bir büyükelçilik görevi görüyordu. Blinken, Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Filistin Ulusal Otoritesi’ne mali yardım sağlanması konusunu da görüştü.
Yeni Amerikan ruhu, Filistin halkına gerçek anlamda onurlu bir şekilde yaşama fırsatı sağlamakta ısrar etmeden sıkıcı “İsrail'in kendini savunma hakkı” ifadesini kullanmayı artık onaylaması imkansız olan medyada ve siyasi açıklamalarda açıkça görülüyor. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu gelişmenin Demokrat Parti'deki sol kanat seçkinlerle sınırlı kalmayıp artık Demokratlar içindeki ılımlılar ve Senatör Chuck Schumer ve Robert Menendez gibi güçlü İsrail yanlısı seçkinler tarafından da dillendirilmesidir.
Batı'da İsrail'in kurban imajı gittikçe kan kaybederken bir kurban olarak Filistin imajının gelişiminde temel alınan bir değişim yaşanıyor. Gerçekler, Filistinlilere en düşman hükümetler tarafından bile reddedilemeyecek kadar güçlü. Nitekim ironiktir ki son şiddet dalgası öncesinde, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ne ilişkin yayınlanan bir Dünya Bankası raporunda; Filistin halkının üçte birinin yoksulluk sınırının altında olduğu ve Gazze'deki işsizlik oranının da yüzde 66’ya yükseldiği bildirildi.
Bunlar cehennemden gelen verilerdir!
Gelişmekte olan üçüncü değişken, İsrail'in Gazze savaşına rağmen Netanyahu ve kurmaya çalıştığı aşırı sağcı hükümetin ötesine geçme isteğidir. Ancak Naftali Bennett gibi “öğrencileri” ona sırtlarını döndükten sonra bile, halihazırda başbakan olan Netanyahu’nun yenilgisini duyurmak için henüz çok erken. Bennett, İsrail'in muzdarip olduğu 4 sonuçsuz seçim, iki büyük kriz, Kovid-19 ve Gazze savaşı ile karşı karşıya kalan geçici hükümetin yönetiminde geçen 2 buçuk yılın ortaya çıkardığı siyasi felci sona erdirmek ve ılımlı bir hükümet kurmak için Yair Lapid ile bir ittifak kurmayı seçti.
Yeni bir liderlik üretebilecek bir İsrail dönüm noktası ile karşı karşıya mıyız? Buna zaman cevap verecek.
İsrailliler ve Filistinliler, çatışmanın sözlüğünü ve kelime dağarcığını yenileme fırsatına sahipler. Ancak bu kırılgan ve kısa ömürlü bir fırsat. Acaba bunu değerlendirecekler mi?
TT
Filistin-İsrail barışı mı?! İyimserlik için dört değişken
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة