Ekrem Bunni
Suriyeli yazar
TT

Unutulmaz bir ders!

Siyasal İslam gruplarının halk hareketinde artan rolüne karşı ortak bir tutum ortaya koyulmasını sağlayacak fikir birliği oluşturmada ilk kez başarısız olundu. Konunun muhataplarının bu başarısızlığı belki de konunun hassasiyetinden kaynaklanıyordur.
Bundan 10 yıl önceydi. Yine böyle bir temmuz ayında bir grup Suriyeli muhalif siyasetçi ve aydın bir görüşmeye katıldı. O dönemde Suriye devrimi, İslami bir eğilime doğru kayma belirtileri gösteriyordu. Zira bazı halk hareketlerinde ve silahlı faaliyetlerdeki sloganlar ve isimler, dini sembollere sahipti. Diğer yandan camilerin, gösterilerin başlama noktası olarak seçilmesi ve insanları harekete geçirip yönlendirme konusunda imamların ve şeyhlerin artan rolü bu durumu teyit etmektedir. Aynı şekilde Suriye yönetimi, kasıtlı olarak mezhepsel provokasyonlar yaparak barışçıl hareketlere katılmaları ve bu hareketleri amaçlarından saptırmaları için yüzlerce radikal İslamcıyı hızlı bir şekilde hapishaneden çıkartıyordu.
Bazı muhataplar, açık bir şekilde “Gösteri ve protesto alanlarında hakim olmaya başlayan İslami eğilimli sloganlara müsamaha göstermek tehlikelidir” diyordu. Ayrıca muhataplar, bu durumun halk hareketini simgeleyen özgürlük ve onur sloganlarını gölgelemesine karşı da uyarıyordu. Zira özgürlük ve onur, Suriye toplumunun farklı gruplarını bir araya getirmişti. Diğer yandan bu durum, Suriye devrimine sempati besleyenlerin uzaklaşmasına ve önemli dini ve etnik azınlıkların tarafsız kalmasına yol açıyordu. Bu durum aynı zamanda Suriye’deki değişimin geleceği konusunda uluslararası toplumu razı etmeyecek, aksine şiddeti durdurma ve rejimi caydırma noktasında olumsuz ve isteksiz bir tutum sergilemelerini haklı çıkaracak çirkin bir izlenim veriyordu.
Katlanılması zor bir sıkıntıya ve zulme maruz kaldığında kim dine sığınmaz ki?! Mezhepsel ve etnik provokasyonlara ve sınır tanımayan korkunç baskılara karşı direnmek için barışçıl bir şekilde gösteri yapanların inançlarından destek almalarını neden kınamalıyız? Bunlar, despotizmin kurşunlarına yiğitçe karşı koydukları ve ölüm ve tutuklanmayla karşı karşıya kaldıkları bir zamanda dini içerikli pankartlar taşıyan on binlerce insandan destek alarak, İslami eğilimin halk hareketinde artan rolünü anlamak ve desteklemek için başkalarının ortaya attığı sorulardır.
Öte yandan diğerleri, Suriye’deki siyasal İslam’dan korkmaya gerek olmadığını söyleyerek artan dini olguları savunmada daha da ileriye gitti. Çünkü bunlara göre siyasal İslam, Suriye toplumu gibi farklı etnik gruplara sahip bir toplumda iktidarı tekeline alma şansına ya da fırsatına sahip değildir. Zira bunlar, Suriye’deki İslami güçlerin, özellikle de Müslüman Kardeşlerin bir nebze gizliliğe sahip olduğunu düşünüyorlar. Öyle ki Müslüman Kardeşler’in görüşleri, devrimden önce siyasal İslam’ın klasik görüntüsünden farklılaşmaya başladı. Ayrıca Müslüman Kardeşler, kendisi için milli ve demokratik bir rota çizmeye yöneldi. Müslüman Kardeşler siyasi yöntemini, hedeflerini ve çalışma mekanizmalarını kapsayan eleştirel bir incelemenin ardından oy sandıklarına başvurmak, Suriye toplumunun farklı bileşenlerini tanımak ve kanun önünde bu bileşenlerin hak ve özgürlüklerine saygı göstermek suretiyle iktidarın kaynağının halk olduğu düşüncesine vardı.
Suriye devriminin mezhepçi bir eğilime doğru kaymasının, halk hareketini yıkıcı bir mezhepsel noktaya taşıma konusunda hiçbir çabadan kaçınmayan mevcut rejim için en güzel hizmet olduğunu söylemek, siyasal İslam’ın tehlikesini hafife alanlar için faydalı olmayacaktır. Rejimin yapısında çatlak oluşturmak ve ordu ya da devlet kurumları içerisindeki ayrılıkları desteklemek umuduyla bazı İslami faaliyetlerin mezhepçiliği körükleme çabalarından örnek vermek, siyasal İslam’ın tehlikesini hafife alanlar için bir fayda sağlamayacaktır. Yine insanların zihnine ve vicdanına yerleşen acı tecrübeleri aktarmak, başta Müslüman Kardeşler olmak üzere siyasal İslam gruplarının sivil ve demokratik sloganları inkâr ettiğini söylemek ve bazı İslami grupların iktidara gelir gelmez yönetimi tekeline alıp devleti ve toplumu İslamlaştırmaya çalışacağını dile getirmek, siyasal İslam’ın tehlikesini hafife alanlar için yararlı olmayacaktır. İtaat ve bağlılık yeminine dayalı despotik örgüt bağlarına ve mezhepçi bir isme sahip Müslüman Kardeşlerin yapısını hatırlatmak ve tarihi olarak Müslüman Kardeşlerin ideolojik bağnazlık ve dışlayıcı üsluplarıyla öne çıktıklarını söylemek, siyasal İslam’ın tehlikesini hafife alanlar için fayda sağlamayacaktır. Bunun için siyasal İslam grupları, özgürlük ve vatandaşlık değerlerini temsil etmekten uzaktır. Yine bu gruplar, İslam merkezli devlet düşüncesinden ve kendi fikirlerini mutlak gerçek olarak dayatma konusundaki otoriter tavırlarından vazgeçmekten acizdir.
Muhataplar, farklı gruplara ayrıldı. Gerçekler, son sözü söyleyerek siyasal İslam’ın Suriye devrimini çarpıtmada ve sadece DEAŞ, Nusra ve diğer silahlı grupları temsil eden terör gruplarını güçlendirmede değil, aynı zamanda Müslüman Kardeşler’i temsil eden ılımlı grupları da güçlendirmede oynadığı yıkıcı rolle ilgili unutulmaz bir ders verdi. Müslüman Kardeşler ve benzerleri, halk hareketinin ilk zamanlarında sadece kötü niyetli İslami sloganları sahneye sürmediler, aksine rejimin kontrolü dışındaki bölgelerde dayatılan dini kurumları hızlı bir şekilde destekleyerek radikal dini söylemi terk etmeyi ihmal ettiler. Bunun sonucunda görevi Suriyeliler arasında ulusal birlikteliği sağlamak ve farklı bileşenleri arasında güveni artırmak olan ve kendilerini ılımlı siyasal hareket olarak ayırmakta çekimser kalan İslami terör gruplarının farklı varyantları ortaya çıktı. Bu gruplar, çeşitli siyasi ve yardım kuruluşlarının yönetici pozisyonlarına kendi kadrolarını yerleştirmek suretiyle  Suriye muhalefeti üzerindeki otoritelerini artırmak için vatansever ve devrimci oluşumlara karşı üstünlük ilkesiyle ve tekelcilik ruhuyla hareket ettikleri zaman durum nasıl olacak? Zira bu durum, söz konusu siyasi ve yardım kuruluşlarının çalışmalarının başarısızla sonuçlanmasına yol açacak ve bu kuruluşların kapsamlı ulusal bir metodun ortaya çıkmasındaki rolünü engelleyecektir. Yöntem ve metot kardeşliğine güçlü bağlılıklarıyla övünmeleri ve ister zalim ister mazlum olsun Mısır ve Libya İhvan’ı ve Hamas Hareketi gibi grupları körü körüne savunmaları durumu daha da kötüleştirmektedir.
Yıkım, ölüm, tutuklama ve yurdundan çıkarma gibi bugün ulaştığımız durumların asıl sorumlusunun Suriye yönetimi olduğu su götürmez. Suriye trajedisinin siyasal İslam gruplarına güçlü bir darbe yönelttiği de doğrudur. Fakat aynı zamanda bu siyasal İslam gruplarının, Suriye halkına halen en büyük sıkıntıyı verme gücüne sahip olduğu da açık. Bu da Suriyelilerin sıkıntılarını katbekat artıracaktır. Nitekim bu gruplar, mezhep çatışmasının arttığı, siyasetin mezhepçilik ve şiddet karşısında somut bir şekilde gerilediği ve ulusal değişim güçlerinin insanların güvenini kazanmaktan ve kontrolü ele geçirmekten aciz kaldığı ortamlarda varlık gösteriyor.