Yasir Abdulaziz
TT

Neden medyada reform yapma konusunda başarısızız?

Arap dünyamızdaki ülkelerden birinde medya performansını eleştiren ve medyanın derhal yenilenmesini talep eden yüksek sesleri duymadan neredeyse bir gün bile geçmiyor diyebiliriz.
Bu, kamu performansı açısından zengin, uyumlu veya verimli olarak tanımlanan ülkelerde de görülen bir şey. Aynı şekilde buna, yoksul olarak tanımlanabilecek ya da egemenliğinin sarsılmasından musdarip veya kurumlarına yeteri kadar güven duyulmayan diğer ülkelerde de rastlıyoruz.
Bu genel bir şikayet. Birçok Arap ülkesinde vatandaşların medyanın performansından ne kadar memnun olduğunu veya medyaya ne kadar güven duyduğunu ölçen anketlerin sonuçlarına ve saha araştırmalarından yapılan alıntılara bakarak bu şikayetin var olduğunu görebiliriz.
Bazılarının kamuoyunun nabzını tutan ciddi Arap kurumların olmamasını veya yetersiz olmasını eleştirmesine, ‘manipülasyon ve yönlendirme eğilimleri’ olduğunu öne sürerek yabancı kuruluşlar tarafından yürütülen anketlerin sonuçlarının bazılarının metodolojilerinden şüphe duymasına ve hatta siyasi ve kültürel mülahazalardan dolayı aslında ‘bölgemizde kamuoyu yoklaması kültürü eksikliği’ olduğu bahanesine sığınma olasılığına rağmen bu daimi şikayetin delilleri inkar edilemez olacak.
Her takipçinin görebileceği üzere, Arap medyasının ‘geleneksel’ olarak adlandırılan kısmının performansından memnun olunmadığını gösteren delillerin başında ‘geleneksel’ kanallardan sosyal medya sitelerine doğru ciddi bir kaymanın olması ve Arap kamuoyunun hatırı sayılır bir kısmının kendi ulusal alanıyla ilgili haberlere, bilgilere ve analizlere ulaşmak için Arapça yayın yapan medyaya bağlı olmaya devam etmesi geliyor. Üstelik neredeyse hiçbir çaba harcamadan ‘geleneksel’ Arap medya kuruluşlarına ve yıldızlarına yönelik sosyal medya üzerinden tekrar tekrar yapılan sert eleştiriler fark edilebilir.
Arap medya kurumlarının performansıyla ilgili bu genel memnuniyetsizlik duygusunun var olduğu ve ardından 'medya reformu’ hususunda ciddi bir istek olduğu hususunda herkes hemfikirken, bu ‘reformun’ yapısı hakkında uzlaşma sağlanması zor ve güç olacak.
Bu paradoks, çeşitli alanlardaki reform deneyimleri arasında ender görülen bir durum oluşturuyor. Bu ender görülen durumun delilleri kamuoyunun memnuniyetsizliğini gösteren şikayetlerin analiz edilmesiyle ortaya çıkacak. Böylece bazı eleştirmenlerin eleştirilerinde medya uygulamalarında geleneksel muhafazakar kültürün pekiştirilmesi ve kapanmanın yaygınlığına odaklandığını, diğerlerinin ise serbest düşünce ve değerlerden kopma sınırına yaklaşan bir açılımın yayılmasına odaklandığını göreceğiz. Ayrıca 'medya araçlarının hükümet başarılarını sunmaktan kaçındığına' ilişkin rahatsızlıklara karşılık medya kuruluşlarında eleştiri ve muhalefetin olmadığına ilişkin şikayetlere rastlayacağız. Bazıları medyanın uluslararası ve bölgesel meseleleri ele almaya özen göstermesini eleştirecekken, bazıları da dışarı ile ilgili yeterince haber yapılmayıp içe dönülmesinden şikayet edecek.
Arap kurumsal medyanın performansına karşı duyulan memnuniyetsizliğin sebeplerindeki bu bariz farklılık, Arap toplumunun zaman zaman birbiri ile çatışan çeşitli eğilim ve akımlarla dolu olmasından kaynaklanıyor. Tabi bu, çeşitliliğin yönetilmesinde ve çatışmada kullanılan araçlar profesyonel bir metot izleyen ve kanunlara tabi olan barışçıl araçlar olduğu sürece sağlıklı bir durum.
Arap kurumsal medyanın performansına ilişkin kamuoyunun memnuniyetsizliğinin olumsuz etkilerini artıran faktörler arasında, çoğu eleştirmenin eleştiriyi, saldırıyı veya vizyonlarını gerçekleştirecek değişiklik önerilerini kurum sahibine ve/veya tek yöneticiye; yani kuruluşundan beri sadece nadir durumlarda yürütme araçları ile medyayı yönetmeye, yönlendirmeye ve finanse etmeye kalkışan bir Arap devletine yöneltiyor olması geliyor.
Aslında bu gerçek bir sorun ve hiçbirimizin buna kesin ve nihai bir çözümü olmayabilir. Çünkü bu sorunun bileşenlerinin bir kısmı, herhangi bir sağlıklı toplumda kaçınılmaz bir şekilde var olan çıkar çatışmasına dayanıyor ve gerekli entelektüel, politik ve toplumsal çeşitlilikten güç buluyor. Bu, medyaya, kurumlarının yönetimine ve sunduğu içeriklere yönelik çelişkili tutumlarda görülüyor.
Bununla birlikte gelişmiş dünyadaki en organize ülkeler daha önce böyle bir sorunla karşılaşmıştı. Bu sorunun etkilerini düzeltmek ve kontrol altına almak için izlenen en iyi uygulamalar içinde üç çözüm bulacağız. İlki; devlet ‘kamu medya organları’ adı verilen medya organları sistemini yönetme ve denetleme hakkına sahiptir. Böylece devlet, ulvi ulusal çıkarlara hizmet eden mesajları ve içerikleri yayınlayabilir ve uzlaşma sağlayan kamusal vizyonları somutlaştırabilir.
İkincisi; medya alanını özgür, çeşitli ve çoğulcu hale getirmek. Böylece medyadaki her akım, eğilim ve paydaş, bağlayıcı yasal ve mesleki ilkelere tabi olduğu sürece kendini ifade etme fırsatı bulur.
Üçüncüsü; topluma farklı kitlelerinin çeşitli, geniş ve dengeli bir şekilde temsil edilmesiyle ulusal medya alanını yönetme fırsatı tanımak. Böylece, şikayetin sebeplerinin büyük kısmı ortadan kalkmış ve medya, kamuoyunun yeteri kadar güvenini ve rızasını kazanmış olacaktır.