Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Ezilen İngiltere!

Biz, bir beladan kurtulmaya çalışan, fakat daha şiddetli duruma düşen bir kimse için, “Sıcaktan korunmak için ateşe sığınan kimse gibi” derken; İngilizler, “Tavadan atlayıp ateşe düşen kimse gibi” diyorlar. Bu deyim, ekonomik baskıların yoğun olduğu bugünlerde İngilizlerin durumunu anlatıyor. Ne zaman ekonomik anlamda kötü bir haber alsalar arkasından daha kötü bir haber geliyor. Gıda, yakıt, enerji ve vergilerdeki artışların yanı sıra yüksek enflasyon, 1970'lerden bu yana yaşanan en kötü krize yol açtı. Uzmanlar, İngiltere'deki yoksulluk oranının uzun zamandır görülmeyen seviyelere ulaşacağı konusunda uyarıyor. İngiltere'deki Finansal Yönetim Otoritesi (FCA), İngiltere'nin, 1950’lerden bu yana kayıt altına alınan harcanabilir gelirde en kötü düşüşe hazırlandığını söylüyor.
İngiliz medyasında geçen ayın sonundan ve özellikle nisan ayı başı itibarıyla enerji fiyatlarında yüzde 54 oranında artışın görülmesiyle birlikte geçim sıkıntısına dair yapılan haberler, Ukrayna haberleriyle yarışıyor. Fiyatlar ekim ayında yüzde 12’lik bir artış göstermişti. Kış boyunca gaz ve elektrik fiyatlarının kararlı bir şekilde artması ve gıda fiyatlarında ciddi artışların görülmesi ile birlikte İngiltere’deki milyonlarca insan günlük yaşamlarını sürdürmek için zor seçimlerle karşı karşıya kaldı. Sky News’e konuşan bir uzmana mevcut yaşam zorluğu karşısında halka ne tavsiye edeceği sorulduğunda şöyle cevap verdi:
“Isınma ihtiyacını azaltmak için evde iki kat giymenizi tavsiye ediyorum. Şayet ihtiyacınız var ise yalnızca bir odayı ısıtın ve bunu da gün boyunca değil kısa aralıklarla yapın.”
Bunun nedeni, devam eden soğuk havaların yanı sıra artan gaz ve elektrik fiyatlarının ardından, birçoklarının ısınma veya gıda harcaması arasında tercih yapmak zorunda kalmasıdır. Medyaya konuşan vatandaşlar, çocuklar dolayısıyla evi ısıtabilmek için artan gıda harcamalarını kısmak zorunda kaldıklarını söylediler. Yoksullara yardım için kurulan gıda bankasında çalışan bir kadın, bazı ailelerin patates kabul etmediğini ve bunun yerine ocakta pişmesi uzun sürmeyen şeyleri tercih ettiğini söyledi. Aileler elektrik ve doğalgaz faturalarından duydukları endişe sebebiyle bu tür tedbirlere başvuruyorlar.
Krizi kötüleştiren şey, bu artışın yalnızca akaryakıt fiyatlarında değil, gıda ve birçok hizmet ve vergilerde de olmasıydı. Çünkü yerel meclis vergisi ortalama yüzde 3,5, su faturaları yüzde 1,7 ve konut kiraları yüzde 4,1 arttı. Bunun yanı sıra tren bileti fiyatları, internet, telefon, televizyon faturaları, araba sahipleri için yol vergisi arttı ve bu liste uzayıp gidiyor. İngiliz Ulusal İstatistik Ofisi (ONS), İngiltere'deki yetişkinlerin yüzde 66'sının artan maliyetlerden şikâyet ettiğini belirtti. Bu kriz en çok ülkedeki en yoksul yüzde 10’luk kesimi vuracak. Araştırma merkezleri, bu sıkıntıların 1,3 milyon İngilizi aşırı yoksulluğa sürükleyeceğini belirtiyor. Çalışma hayatlarının baharında olan gençler ise kriz dolayısıyla daha fazla acı çekecekler. Nitekim rekabetin yoğun olduğu bir işgücü piyasasında kısıtlı gelirlerle çalışıyorlar.
Hayır kurumları, yoksulluğun pek çok kişiyi evsiz bırakmasından endişe ediyor. Toplumun bu kesimiyle ilgilenen The Museum of Homelessness (MoH), İngiltere'de kalıcı bir evi olmayan 274 binden fazla insanın yaşadığını tahmin ediyor. Bu sayının 2024 yılına kadar 66 bin artması bekleniyor.
İngilizlerin bugünlerde çokça yakındıkları ekonomik ve geçim sıkıntısına yol açan sebepler çok ve çeşitlidir. Ukrayna'daki savaş, şüphesiz dünyanın çoğu ülkesini etkilediği gibi İngiltere'yi de etkiledi. Bu etki özellikle akaryakıt ve enerji fiyatlarına yansıdı ve akabinde hem üreticiler hem de tüketiciler için tüm mal ve hizmet fiyatlarında artış yaşandı. Ancak, yükün çoğunu taşımak zorunda kalan yine de tüketicidir. Örneğin, fabrika üretim maliyeti veya nakliye fiyatlarındaki artışlar, sonuçta yoksul tüketici tarafından karşılanıyor.
Ukrayna’daki savaşın yanı sıra İngiltere de dünyanın diğer ülkeleri gibi yaklaşık üç yıldır hayatı felç eden, dünya ekonomilerine ciddi zararlar veren, tedarik zincirlerini etkileyerek krizlere yol açan ve hammadde ve emtia fiyatlarını yükselten korona salgının olumsuz yansımalarıyla karşı karşıya bulunuyor. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkışı (Brexit) da bu karışıklıkta etkili oldu. Boris Johnson hükümeti, birçok üyesinin ve partisinin milletvekillerinin desteklediği bu adımın olumsuz sonuçlarını en aza indirmeye çalışsa da bunun ülke ekonomisindeki etkisi kaçınılmaz oluyor.
Çeşitli mal ve hizmet fiyatlarındaki artış, enflasyonun İngiltere’de yaklaşık otuz yılın en yüksek düzeyine yükselmesine yol açtı. Enflasyon şubat ayında yüzde 6,2'ye çıkarak hükümetin yüzde 2'lik hedefinin üç katından fazla yükseldi. İngiltere Merkez Bankası, yakıt ve enerji fiyatlarında yaşanan büyük artışlarla birlikte enflasyonun yüzde 7'ye ulaşmasını bekliyor. Bununla birlikte ailelerin geliri, yıl sonuna kadar ortalama bin euro kadar düşüş gösterecek. İngiliz hükümetinin ekonomik tahminlerini yürüten Bütçe Sorumluluk Ofisi, enerji fiyatlarında bir kez daha keskin bir artış olması halinde enflasyon endeksinin sonbaharda yüzde 8,7 ile zirve yapmasını bekliyor. Ancak her halükârda bu oran yüzde 7'nin üzerinde kalacak.
Bu krizin, Johnson hükümetinin bekasını hemen tehdit edecek şekilde yansımaları olmayacak. 2024'teki genel seçimlere hala uzun bir zaman var. Fakat er ya da geç hükümetin popülaritesini olumsuz etkileyecektir. Ayrıca mayıs ayında planlanan yerel meclis seçimlerinde Muhafazakâr Parti'nin oylarına yansıyabilir. Muhafazakâr Parti'nin seçimde kötü bir performans göstermesi, başbakanlık merkezinde yasaların ihlal edildiği yönündeki skandalından sonra yoğun eleştiriler ile karşı karşıya kalan Johnson üzerindeki baskıyı artıracaktır.
Muhafazakâr Parti, liderlerinin seçimlerde kendisi için bir yük haline geldiğini gördüğü zaman genellikle onlara karşı acımasızca davranır. Nitekim merhum tarihi lideri Margaret Thatcher'ı ve sonrasında Theresa May'ı yük haline geldiği için devre dışı bıraktı. Johnson'a da aynı şeyi yapmaktan çekinmeyecektir. Ukrayna savaşı dikkatleri parti skandalından uzaklaştırıp Johnson üzerindeki baskıyı hafifletseydi, kriz açısından durum farklı olurdu. Çünkü seçmen unutmaz ve öfkesini sandığa taşır. Muhafazakârlar bunu çok iyi biliyorlar.
Bu ekonomik ve yaşamsal kriz küresel çapta olduğundan sorun yaşayan yalnızca İngiltere değil. Kesinlikle daha fazla acı çeken pek çok ülke var. Krizin daha da kötüleşmesi, sosyal ve politik krizlere de kapıyı açması dolayısıyla endişeleri gün geçtikçe daha da artırıyor.