Sevsen Ebtah
Gazeteci ve yazar. Lübnan Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Profesörü
TT

Toplu istifalar

Son 2 yılda 50 milyon ABD’li çeşitli sebeplerden ötürü işlerinden istifa etti. Bu sebepler arasında en önemlisi para değil, ‘kendini aramak’tı. Bu durum Avrupa'ya ulaştı. Yaygın işsizlik ve toplumların kargaşası ve kaosu nedeniyle sayıları kaçırsak da Arap bölgesinde de buna benzer bir şey söz konusu. Örneğin Belçika'da 2020’ye kıyasla geçen yıl işlerinden istifa edenlerin sayısı iki katına çıktı. Bu, hoşnutsuzluğun arttığını göstermektedir. Burada sadece genç çalışanlardan değil, aynı zamanda rahatsız edici bir bekleme sürecini göze almak zorunda kalsalar bile işlerini bırakıp yollarını değiştirmekten çekinmeyen yönetici ve danışmanlardan bahsediyoruz.
Bazıları bunun sebebini, insanları bütünüyle varlıklarını yeniden sorgulamaya iten sıkı karantina dönemine bağlıyor. Ancak 2018 yılına yani pandemi öncesine dayanan bir Avrupa araştırması, 35 yaşın altındaki genç CEO'ların yüzde 74'ünün belirli aralıklarla işlerinden istifa etmeyi düşündüklerini ve yarısından fazlasının aynı şirkette 10 yıl geçirmeden istifa ettiğini ortaya koydu. Bu değişim ve macera eğilimi, gençlerin daha iyi bir fırsat yakalamak istedikleri anlamına değil, eğilimlerine daha uygun ve ruh hallerine daha yakın olan şeye ulaşmak istedikleri anlamına geliyor. Nitekim bunların arasında yolunu tamamen değiştirenler var.
Hoşuna giden peynir çeşitlerini satacağı bir dükkan açmak için kıskanılacak bir pozisyonu bırakıp zamanında parmakla gösterilen bir çalışan tanıyorum. Aynı şekilde büyük bir televizyon istasyonundaki prodüksiyon işini bırakıp sabun işine giren bir tanıdığım da var. Bu umutlar yere çakılabilir veya hayal kırıklığı yaratabilir ancak önemli olan bu değil.
Geçmişin aksine bugün en iyi çalışanlarını ellerinde tutmaya ve onları kalmaya ikna etmeye çalışan iş sahipleri. Nitekim işlerinden ayrılanlar genellikle en hırslı olanlar oluyor. Boşluğu doldurmak için arkadan gelenlerin sayısı çok olsa da bu, şirketlerin sürekli değişimler yaşanmasından ötürü sıkıntılara maruz kaldığı gerçeğini değiştirmiyor.
‘LDLC’ adlı Fransa merkezli bir bilgisayar şirketindeki işe alım uzmanı, ‘GAFAM’ imparatorluklarının kendilerine çektikleri kişiler kadar akıllı insanları LDLC’ye çekmek ve kaybetmemek için ‘daha az iş daha fazla üretkenlik’ sloganını yükseltmekten başka bir yol bulamadı. Böylece şirket, haftada beş olan çalışma günlerini dörde indirdi. Bunun sonucunda rekor sürede kârını iki katına çıkardı. Şirketten ayrılmayı planlayan herkesin, gideceği yeni işte izin günü bir gün daha az olacağı için iki kez düşüneceğine şüphesi kalmadı.
Afetler hayal gücünü ve yeniliklerin doğuşunu tetikler. Evlerinden çalışmaya devam edenlerin yanı sıra tabi ki büyük şehirlerde hayatlarını ev ve ofis arasında geçirenler var. Ancak büyük şirketler için işe alım alanında çalışan ‘İdris’ gibi gelişmekte olan bir şirket, huzur ve daha cazip fiyatlar sağlayıp kırsal havayı sevenleri cezbetmek için çalışanlarını Fransa'nın Lyon kenti yakınlarında yalnızca 60 kişinin yaşadığı bir köyde toplamaya karar verdi.
Çalışma alanında uzman olan ve ‘Daha İyi Yaşamak İçin Daha Az Çalış’ adlı kitabın yazarı olan araştırmacı Céline Marty, mevcut çalışma sisteminin çalışanların acı çekmesine ve enerji israfına neden olduğunu söylüyor. Marty “Kötü muameleden muzdarip bir ekonominin ortasındayız. Sonuç olarak bazı işverenler, çalışanları üzerinde uyguladıkları ve hiçbir fayda getirmeyen sıkı denetim politikasından şimdi pişmanlık duyuyorlar” ifadelerini kullanıyor.
Dolayısıyla büyük şirketlerde insan kaynakları uzmanlarının sık sık kullandıkları anahtar kelime ‘güven’ ve ‘motivasyon’dur. Genç çalışanlar maaştan daha fazlasına gereksinim duyuyorlar. Şirkette ahlaki bir boyut, çalışmalarında toplumsal bir amaç ve tutum ve hedeflerinde insani bir esinti görmek istiyorlar.
Ayrıca proje katılımcıları, ortaklar ve geniş kapsamlı hedeflerde pay sahibi olmaya ihtiyaç duyuyorlar. Şu anki nesil, çalışmanın ağır bir görevden ziyade bir zevk olmasını isteyen ve ‘anlam’ arayan bir nesildir.
Ancak işverenlerin hepsi aynı değil. Örneğin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) dalgası Şangay'ı vurduktan sonra Elon Musk, günde iki bin araba, yani şirketinin dünyada günlük ürettiği araba sayısının yarısını üreten Tesla fabrikasının her zamanki gibi çalışmaya devam etmesi yönünde karar aldı. Evlerde karantina uygulaması yapmak yerine fabrikanın kapıları, uyumaları için uygun bir yer olmamasına rağmen işçilerin üzerine kapatılarak büyük bir hapishaneye dönüştürüldü. Kendilerine döşek ve battaniye verildikten sonra 12 saat çalışmış olan işçiler yere serildiler ve haftalarca bu şekilde izolasyonda kaldılar. Ekonominin sağlığını korumak için çalışanlarını mahkumlara dönüştüren sadece Tesla değildi. Şangay'daki 600'e yakın fabrika da bu yoldan gitti. Bu insanların geleceklerinin ne olacağını, çocuklarının hangi davranışları benimseyeceğini bilmiyoruz.
Bilgisayarın ofislere girdiği seksenler ve doksanlar dönemi çalışma ruhunu değiştirdi ve kurumları yeniden düzenledi. İçinde bulunduğumuz milenyumun başında ikinci bir döneme girildi ve internet yaygınlaştı. Böylece bu kurumlar birbirine bağlandı ve çalışanlar küçük odalarda masalarında otururken karşılıklı pencereler açabilen tek bir pazar oluşturuldu.
Bu, salgın ve karantina döneminde ‘yapay zekanın’ aktifleştirilmesi sonucunda üçüncü bir döneme girmemizle birlikte tarihi bir dönüm noktası ile çarpıştı. İş sosyolojisi alanındaki uzmanlara göre bu dönem ‘hizmetlerin dijitalleşmesi’ dönemidir. Tıpkı doktorun hastasıyla, tüccarın müşterisiyle olduğu gibi, öğrencinin öğretmeniyle ilişkisi sanal hale geldi. Böylece insan ve varoluşsal ürkekliğini sakinleştiren o sıcak beşeri bağ tamamen kayboldu. Bu yüzden paydaşlara ve şirketlere verilebilecek en büyük tavsiye çalışanlarına ortakları, arkadaşları ve belki de çocuklarıymış gibi davranmalarıdır. Genç insanların iş dünyasına girip emekli olana kadar masasında kaldığı ve meslektaşlarından nostalji ve acı hissî dolmuşlukların ve sıla gözyaşlarının döküldüğü bir veda partisi ile ayrıldığı dönem artık bitti.
Mizacı değişen gençler değil, farklı bir yöne evrilen ve koşullarını değiştiren çevremizdeki dünyadır.