Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Savaşta bağışıklık ve zayıflık

Savaşın devletlerde, uluslararası gruplarda, ekonomik kurumlarda ve bunun gibi oluşumlarda zayıflık oluşmasına yol açan güçlü bir sebep olduğuna şüphe yok. Bir savaş patlak verdiğinde zayıflık oluşması kaçınılmazdır. Bu, mevcut Rusya-Ukrayna savaşına kadar her zaman tasdiklenmiş bir derstir.
Şunu hatırlamak önemli; bu savaşın, patlak vermeden saatler öncesine kadar olup olmayacağı şüpheliydi ve buna olanaksız gözüyle bakılıyordu. Çünkü savaşın ağır ve tehlikeli yansımaları, savaşın yapılmasından çok geri adım atılmasına sebep oluyordu.
Ancak patlak vermesi olanaksız görülen savaş ne yazık ki çetin bir gerçekliğe dönüştü.
Tabi ki zayıflık konusu bir taraftan her şeyi içine alan, tüm olayları ve değişimleri etkileyen küreselleşme fikrinin anlamını gösteriyor. Hatta gerilimin ve yansımalarının küreselleşmesi, küreselleşmenin dijital dinamosunun gücünü en çok kanıtlayan şeydir.
Tüm dünya değişik şekillerde ve dayanma gücüne bağlı olarak Rusya-Ukrayna savaşı yüzünden zayıfladı. Bu noktada biyolojide bağışıklık olarak adlandırılan şey karşımıza çıkıyor.
Ne var ki, bağışıklık, kriz ve savaş zamanlarıyla bağlantılı olmasının yanı sıra savaş durumlarında stabil değildir ve tehdit altındadır. Yani bağışıklık, savaşın uzunluğundan etkilenir ve düşer. Ayrıca bağışıklık sistemi ülkenin sahip olduğu doğal zenginliğe, ekonomik kalkınma seviyesine ve en azından temel maddeler konusunda kendi kendine yetebilecek güçte olmasına bağlı olarak bir çökme yaşayabilir.
Küreselleşme durumu, dünyanın küçük bir köy haline geleceğini öne süren kişinin ortaya attığı tezde hiç yanılmamış olduğunu doğrular gibi, iç içe geçmiş ilişkiler ve karmaşık alışverişler yüzünden uluslararası krizin tüm dünyayı aynı anda etkilemesine neden olmuştur.
Rusya-Ukrayna savaşı, sadece birkaç hafta içerisinde dünyanın zayıflığını ve toplumların birbirleriyle ne kadar iç içe olduğunu gösterdi.
Kimsenin vazgeçemeyeceği ve ani bir yükselişi kaldırmasının kolay olmayacağı tahıl gibi temel tarım malzemeleri ve enerji fiyatlarında fahiş bir artış yaşandı.
Ülkeler, vatandaşlarını bütçelerine ve tahminlerine göre yönetir ve yaşam koşullarının yönetimini mevcut gerçekliğe göre düzenler. Kafa karışıklığı yaşanması için hesaba katılmamış bir savaşın ortaya çıkması yeterlidir. Bu yüzden bugün kriz değişen şiddetlerde yaşanıyor ve uluslararası toplumun neredeyse çoğunu etkiliyor.
Şu anda sıkıntılarla dolu günümüzün ufkunda çeşit çeşit problem var:
Savaşın kısa sürmeyeceği ve hiç olmadı birkaç ay veya en az iki yıl sürebileceğinden bahsedilmesi başlı başına çetin bir problemi temsil eden bir tahmindir. Mali, ekonomik ve dolayısıyla toplumsal olarak zarar gören ülkeler, şu anda sadece geçici sayılabilecek bir savaşa zorlu çözümler bulmaya çalışıyorlar. Yani uzun soluklu savaş senaryosu, zayıflığın veya alışma zorluğunun iki katına çıkması ve yeni kurtulma formüllerinin oluşturulması demektir.
Diğer bir probleme gelirsek, tarihten çıkarılan derslere göre uzun ve ekonomileri yoran herhangi bir savaş, aslında dünyayı yeniden düzenler ve sınıflandırır. Bu, güçlü devletler ve daha az güçlü olanlar için karmaşık bir durumla sonuçlanır. Çıkış noktası ise, savaşların, gücün yeniden yapılandırılmasına ve bileşenlerinin farklı bir şekilde dağıtılmasına zemin hazırlamasıdır.
Daha derindeki sorun, reformlara tanık olan ve demokrasi yolunu benimseyen ülkelerle ilgili. Nitekim savaş bu ülkeleri başka kaygılara iter ve önceliklerinin sıralamasını yeniden yaptırır. Reform ve demokrasinin başlangıç evresinde olan ülkeler yeni değerlerin birikimini ve yayılmasını sağlamak için istikrara gereksinim duyarlar. Asgari düzeyde direnecek bir ekonomiye oldukça ihtiyaçları olur. Çünkü ekonomik istikrarı önemsemek halkın doğasında vardır.
Dolayısıyla reform yolunda olan bazı ülkeler, reform öncesi dönemin ve kalıntılarının etkileriyle ortaya çıkan ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile çarpışan gerçek engellerle karşı karşıya kaldı. Kovid-19 bu ülkeleri tüketmiş ve salgınla mücadele etmeye yönlendirdikleri güçlerini sarsmıştır. Toparlanmaya, çalışma hayatının ve ticaretin kaldığı yerden devam etmesine ilişkin emareler çıkar çıkmaz ise Rusya-Ukrayna savaşının çanları çalındı. Bunun üzerine bütçeleri derinden sarsan enerji ve tahıl fiyatlarının fırlaması dolayısıyla ekonomik istikrarı ve halkın beklentilerini yerine getirmeye mâni olan engellerin birikmesi, bütçe açığı verilmesi durumunda reform projesini karmaşıklaştırıp sekteye uğrattı. Özellikle de Rusya-Ukrayna savaşından en çok zarar gören ülkelerde bu durum yaşanıyor.
Tarihten alınan derslere bakıldığında istikrarın, demokrasi ve reform inşa etmek için bir gereklilik olduğunu ve ekonomik yeterliliğin, tepki ve etkileşim için gerekli zemini sağlamak ve muhakeme gücünün kendisi için vazgeçilmez olduğunu görürüz.
Bugün yaşananlar, özgürlüklerin ve katılımın yörüngesinde engelleri olan ülkelerin cazibesini baltalarken, onları özellikle vatandaşlarının hayatlarını etkileyen beklenmedik krizlerle boğuşmak zorunda bırakmaktadır. Bu krizler, ekonomik toparlanma sürecinde olan ülkelerin, her şeyden önce ekonomik anlamda güvenliği sağlama çabalarında kapasitelerini aşan birikimler gerektiriyor.
Kırılganlığı keşfetmek elbette önemli ve olumlu bir nokta ancak iradenin, yaratıcı fikirler ve politikalarla desteklenmesi gerekir.