İstemi Yılmaz
TT

Tüm ışıklar Türkiye’ye dönmüşken

Dünya bir haftadır İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularının nasıl neticeleneceğini tartışıyor. Finlandiya’nın başvurusu resmileşti ancak Stockholm yönetimi henüz gerekli adımları atmadı. Tüm gözler Türkiye’de. Ancak yapılan açıklamalar Ankara’ya gelecek Fin ve İsveçli diplomatik heyetlerin hevesini kursağında bırakacak cinsten.
Türkiye, iki ülkeye ama özellikle de İsveç’e NATO kapısını kapatmakta kararlı. Gerekçesi İskandinav ülkelerinin teröre, PKK/YPG ve FETÖ mensuplarına destek vermesi. İsveç 1980’lerden beri çeşitli sol fraksiyonların yöneticilerine, üyelerine ev sahipliği yapıyor. Darbeden kaçan siyasilerin güvenli limanı haline gelen ülke, 1990’lardan sonra Kürt siyasi hareketinin sığındığı yere dönüştü. Zamanla sığınmacıların kimliği siyasiden terör destekçisine evrildi. NATO tartışmaları sürerken, hafta başında PKK destekçileri başkent Stockholm’ün göbeğinde yürüyüş yaptı, bayrak açtı. Salt bu görüntüler dahi Ankara’nın söylemini doğrular nitelikteydi.  
Suriye’de terör örgütü YPG/PKK unsurlarına karşı Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatların sırasında İsveç, Türkiye’ye silah satışını durduran Avrupa ülkeleri arasındaydı. Başkentte 2016’dan beri YPG/PKK’nın bir ofisi bulunuyor ve İsveçli bakanlar sık sık Suriye’nin kuzeyinden gelen teröristlerle fotoğraflarını paylaşıyor. Örgütün medya kolunun da üssü yine aynı ülke. FETÖ açısından da durum farksız. Türkiye aleyhinde ulusal ve uluslararası dezenformasyon kaynağı gibi çalışan örgütün internet siteleri İsveç merkezli yayınlar yapıyor.
Ankara’nın penceresinden bakıldığında vaziyet ortada. Finlandiya cephesinden gelen açıklamalar Türkiye’nin asıl olarak İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıktığına işaret ediyor. Ankara tezlerinde haklı. Fakat bu tavizsiz ve kararlı tutum bir yandan da Avrupa ülkelerinde ve ABD’de Türkiye’nin ortaklığının sorgulanmasına yol açıyor. Bugün Fransa, Almanya ve Hollanda gibi İttifak’ın Batılı ülkelerinde Ankara’nın tavrına bir anlam verilemiyor. Terörle dirsek temasındaki Avrupalı yerel aktörler, yönetimlerinin PKK/YPG’ye verilen desteğini kesmemesi adına yoğun bir lobi faaliyeti içerisinde.
Finlandiya ve İsveç, ABD’den gelecek baskıyla, Türkiye’nin duruşunu yumuşatarak NATO üyeliklerine yeşil ışık yakacağı görüşünde. Peki bu değişim için taviz vermesi gereken aktör kim? Ankara’dan verilen mesajlarda rahatsızlığın salt terör örgütlerine verilen destekle olmadığı açık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Mayıs programında gençlerle sohbet sırasında Yunanistan’a kurulan Amerikan üslerinden hareketle üstü kapalı bir şekilde Washington’dan da bazı tavizler istendiğini belli etti. Bu sefer Ankara, daha önceki anlaşmazlıklar olduğu gibi F-16’lar gibi düşük kalibreli jestlerle kandırılamayacak.
Öte yandan Ankara’nın sarsılmaz tavrı, Rusya ile ilişkilerde de diplomatik manevra alanı kazandırıyor. Ukrayna işgali sırasında sahada Ruslara ağır kayıplar verdiren Bayraktar SİHA’larının Moskova’da derin bir rahatsızlık yaratmıştı. NATO’daki veto kararı sonrası ilişkilerdeki gerilim, yerini daha yumuşak bir iklime bıraktı. Ankara açısından her anlamda bir kazan-kazan durumu.
NATO krizi sonrası spot ışıkları Türkiye’nin üzerinde. Ankara buradan ya kısa vadeli kazanımlarla, gönlü hoş tutularak çıkacak ya da büyük balığı karaya çıkarmaya yaklaşacak stratejik hedeflerin peşinden koşacak.