Abdurrahman Şalkam
TT

Komplo: Hitler'i Stalin'e saldırmaya kim zorladı?

Geçmişin sayfaları kapatılmaz, bugünün elleriyle yeniden açılır. Bugün tüm dünyayı meşgul eden Rus-Ukrayna savaşının, coğrafyada, düşünce ve analiz sözlüğünde kurumamış kökleri vardır. Polonya, Ukrayna, Moskova, Berlin ve Londra, siyasi salonları sarsan, her dilden medyayı dolduran bu isimler, İkinci Dünya Savaşı yıllarında da kan ve sözlerin duraklarıydı. Rus tarihçi Nikolai Starikov kısa süre önce "Hitler'i Stalin'e saldırmaya kim zorladı?" başlıklı bir kitap yayınladı. Yazar, İkinci Dünya Savaşı'nı başından sonuna kadar ayrıntılarıyla kaleme alarak, anlatısında gerçekler ve tarihlerle savaşın gizlenenlerini ortaya döküyor ve kendisinden önce bazı tarihçilerin sorduğu soruları yanıtlıyor. Nikolai Starikov, mimari haritası Anglo-Sakson politikacılar tarafından çizilen "komplo"nun detaylarının tam teşekküllü bir yapısını inşa ediyor. Yazara göre söz konusu politikacılar Adolf Hitler’i, Batı demokrasilerinin en büyük düşmanı olan Sovyet komünist varlığını yok eden Alman eli olması ve aynı zamanda Alman varlığını askeri, ekonomik ve politik olarak parçalaması, Almanya’nın Britanya'nın yörüngesinde dönen zayıf bir varlık haline gelmesi için yarattılar.
Nikolai Starikov kitabının 122. sayfasında şöyle yazıyor: "Hitler, insanlık tarihinin en korkunç suçlusu olabilir. Ancak, Alman Führer'in on milyonlarca insanı gömmeyi başardığı sinsi entrikalara katkıda bulunan diğerlerini haklı çıkarmak için tüm günahlar ve pislikler yalnızca ona yüklenmemeli. Her politikacının Nazi askeri makinesinin inşasına yaptığı katkı adil bir değerlendirmeye tabi tutulmalı.” Ardından “1939-1945 yılları arasında dökülen korkunç kanın baş suçluları, barışı koruma ve özgürlük mücadelesi maskesinin ardında saklanıyor" diye ekliyor. Yazar, Hitler'i aklamıyor, ancak onu başkaları tarafından kullanılan bir araç olarak sunuyor ve vardığı bu sonuçla ilgili kanıtlarını sunuyor. Bunun için de Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinden sonra Almanya'nın yeniden ayağa kalkma sürecini takip ediyor.
Almanya, Birinci Dünya Savaşı'nda şiddetle ezildi ve Versay Konferansı'nda kendisine ağır yaptırımlar getirildi. Savaştan etkilenen ülkelere maddi tazminat ödemek, askeri yeteneklerini sınırlamak, her türlü maddi destekten yoksun bırakmak ve ordusunu 100 bin asker ile sınırlamak; başta tanklar, savaş gemileri ve denizaltılar olmak üzere gelişmiş ağır silahlara sahip olmasını yasaklamak bu yaptırımlardan bazılarıydı. Hitler iktidara geldiğinde Almanya'nın ordusu yoktu. Hitler, Versay Konferansı'nda Almanya'ya getirilen tüm bu yaptırımları ihlal etti. Zorunlu askerlik uyguladı, Alman Komünist Partisi dahil tüm partileri ortadan kaldırdı ve Yahudilere karşı korkunç bir ırkçı kampanya başlattı.
İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği Batılı ülkeler, Hitler'in Versay Anlaşması'nın şartlarını ihlal etmesini engellemek için harekete geçmediler. Aksine, Almanya'daki büyük Amerikan yatırımlarına göz yumdular. ABD, Hitler'in Doğu'daki düşmanının Sovyetler Birliği olduğunu söylediği kitabını (Kavgam) hazırlamasına yardımcı olan Amerikan istihbarat subayı Ernst Hanfstaengl aracılığıyla bizzat Hitler ile temasa geçti. Amerikan istihbarat subayı Hitler'e ABD ve İngiltere'nin desteğiyle büyük bir Almanya inşa edebileceğini söyledi. 1939'da Stalin, Komünist Partinin 18. Kongresi'nde yaptığı konuşmada şöyle demişti: “Tarih bize şunu öğretir; bir ülke, aralarında sınır olmayan başka bir ülkeyi işgal etmek istediğinde, onu saldırmak istediği ülkenin sınırlarına ulaştıracak sınırları arayarak işe başlar. Almanya'nın kendi çıkarları için sömürebileceği sınırların hangisi olacağını bilmiyorum, ama bence kendisine bu sınırları kredi olarak sunmaktan yararlanacak avcılar bulacaktır.”
Hitler Avusturya'yı ilhak ettiğinde, Avrupa ülkeleri itiraz etmedi. Amerikan şirketleri Almanya'da silah fabrikaları kurdular ve Çekoslovakya'yı Hitler'e istediği tüm topraklarını vermeye kabul etmeye zorladılar. Hem İngiltere'nin hem de Fransa'nın amacı, Hitler'in Rus sınırlarına dayanmasını sağlamaktı. Yazar, hedefi Sovyetler Birliği olan Nazi savaşına zemin hazırlayan olayların günlüklerinde birkaç gerçekten de bahsediyor. Stalin, yardımcılarına defalarca Ukrayna'nın Hitler'in ilk hedefi olacağını ve bunun da Ukraynalı milliyetçilerin Ukrayna topraklarının bir kısmının Çekoslovakya'ya katılmasını talep etmeye yönlendirilmesi, ardından da Ukraynalıların Hitler'den kendilerini Sovyet egemenliğinden kurtarmasını istemeleri ile gerçekleşeceğini söylemişti. Bir konuşmasında Stalin, Hitler'e, "Sovyetler Birliği'ne saldırmayın, saldırırsanız, Alman imparatorları ve Rus çarlarının savaşıp sonunda ülkelerinin diğer güçler karşısında zayıflamalarına neden olarak yaptıkları hatayı tekrarlarsınız" şeklinde bir mesaj göndermişti. Hitler mesajı anladı ve Moskova ile bir saldırmazlık paktı imzaladı. Yazar, İngiltere ve Fransa'nın Hitler'i Sovyetler Birliği'nin işgaline giden yolda Polonya'ya saldırması için zorladığını söylüyor. Yazar, önemli bir noktanın üzerinde duruyor, o da İngiliz istihbaratının savaşın başlamasından sonra daha erken bir dönemde İngiliz hükümetine sunduğu plan. Plan çok basitti; İngiliz Donanmasının Norveç Denizi'ndeki gemileri batırması, Almanya'ya demirin ulaşmasını engellemesi, böylece Alman askeri sanayisini baltalamak ve savaşı bitirmek. İngiliz hükümeti planı reddetti çünkü Almanya'nın Rusya'ya karşı savaşının devam etmesini istiyordu.
Kitaba göre İkinci Dünya Savaşı, İngiliz politikacılar tarafından, asıl amacı Almanların eliyle Sovyet komünist rejimini ortadan kaldırmak ve aynı zamanda Almanya'yı tahrip etmek olan bir senaryoydu. İroni şu ki; Alman lider, Batı iradesiyle Versay yaptırımları çukurundan çıktıktan sonra, Fransa ve diğer ülkeleri işgal edebildi, İngiltere'yi savaş uçaklarıyla bombaladı ve Moskova'ya doğru harekete geçebildi. Doğu ve Batı'daki müttefiklerini kendisine karşı düşmanlara çevirdi ve bunlar Berlin’deki son sığınağına kadar ulaştılar. Yazarın dediğine göre en büyük ironi, Sovyetler Birliği'ni yok etmek için kullanılan Hitler'in, bu komünist oluşumu Doğu Avrupa'ya egemen kılan ve çarpıcı bir uluslararası güç haline getiren araç olmasıydı.
On milyonları öldüren ve dünyanın haritasını değiştiren bu savaş, kurnaz politikacıların kalemiyle yazıldıktan sonra sahada kendisini yazanların aleyhine dönen büyük bir komplo muydu? Komplo kelimesi, kişilerin, kurumların ve ülkelerin kafasının içinde dönüp duran planlamalar kelimesinin siyasi metaforudur. Bir futbolcu penaltı vuruşu yapmak için kalecinin karşısında durduğunda, acele etmez ve rakibi olan kaleciye bir gol atmanın komplosunu planlar. Bugün Rusya ve Ukrayna arasında ve İkinci Dünya Savaşına tanık olunan aynı yerde devam eden savaş, eski bir kanlı senaryonun tekrarı mı? Bunun adını koymak için daha kaç yıl beklememiz gerektiğini kimse bilmiyor.