Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan: Ordu siyaset sahnesini terk mi ediyor?

Rakibi veya düşmanı şaşırtmak ve dikkatini dağıtmak, askeri planlarda iyi bilinen bir taktiktir. Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı General Abdulfettah el-Burhan'ın geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı konuşmanın dikkatli okunması ve kendisine verilen tepkiler, yaşananların tam olarak bu olduğunu gösteriyor.
Birçok kişi için beklenmedik olan konuşma, geniş tartışmalara neden oldu ve şu soruyu gündeme getirdi: Askeri bileşen gerçekten siyaset sahnesinden çekilip iktidarı sivillere mi teslim edecek?
Cevap kısaca hayır. Açıklaması da bizzat konuşmanın içerisinde. Ayrıca şu anki sahnede eksik olan en önemli şey güven. Devrim güçleri ile askeri bileşen ve hatta eski rejimin temel direkleri, İslamcılar ve diğerleri dahil her renkten oyuncularla dolu olan sivil bileşendeki taraflar arasında güven tam anlamıyla kayıp.
Dipnotları çıkarırsak konuşma üç nokta etrafında dönüyor. Birincisi, askeri bileşenin üçlü mekanizma (BM, Afrika Birliği ve IGAD olarak bilinen Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi) tarafından denetlenen diyalogdan çekileceği. İkincisi, çeşitli bileşenleri arasında bir diyalog yürütmesi ve bir geçiş hükümeti kurulması konusunda anlaşması için topu sivillere atmak. Üçüncüsü ve en önemlisi, ordu ve bünyesindeki Hızlı Destek Kuvvetleri liderliğinde düzenli kuvvetler üst komutanlığını üstlenecek, diğer belirtilmeyen sorumluluklara ek olarak güvenlik ve savunmadan sorumlu olacak bir Yüksek Savunma Konseyi oluşturmak.
Birinci ve ikinci noktalar açıkça ilişkili. Amaçları sahneyi karıştırmak, sorumluluğu sivillere yüklemek, bilhassa müzakereler için askeri bileşene sadık ve 25 Ekim darbesini destekleyen sivil güçlerin seferber edilmesinin ardından siviller arasında baş gösterecek anlaşmazlıklara bahis oynamak. Zira darbe destekçilerinin varlığında anlaşmazlıkların yaşanması kesin ve bunun sonucunda da diyalog başarısız olacak. Bu ise ülkenin içinden geçtiği derin krizi askeri bileşenin hiçbir ilgisi olmayan, siviller arasında bir krizmiş gibi göstermeyi amaçlayan plana hizmet ediyor. Nitekim bu, istifa eden Başbakan Abdullah Hamduk hükümetinin gerçekleştirdiği reformları durduran, Sudan'ı tam ve kapsamlı bir çöküşün eşiğine getiren 25 Ekim darbesini haklı göstermek için kullanılan gerekçenin de aynısı.
Bütün bunlar bizi Burhan'ın konuşmasındaki üçüncü ve en önemli noktaya götürüyor. O da sivil geçiş hükümetinin kurulmasından sonra – tabii kurulursa- ordu ve Hızlı Destek Kuvvetler liderliğinde düzenli kuvvetler üst komutanlığını üstlenecek bir Yüksek Savunma Konseyi oluşturmak. Diğer bir deyişle bu konsey, normalde devlet başkanına verilen bir yetki olan başkomutan gibi hareket edecek, güvenlik, savunma görevlerini ve “bunlarla ilgili sorumlulukları” üstlenecek. “Bunlarla ilgili sorumluluklar”, geniş yetkiler tanıyan bir ifade ve önceki dönemlerde baskıyı haklı çıkarmak, olağanüstü hal ilan etmek ve darbeleri haklı göstermek için kullanılırdı.
Konuşma bununla da sınırlı kalmadı; bu konseyin “görevlerini, kurulmakta olan hükümetle anlaşarak tamamlayacağını” belirtti. Bu da açıklanmayan veya şimdi açıklanmayacak başka görevleri de olduğu anlamına geliyor. Askeri bileşenin egemen görevlerde ve dış politikada, yargı atamalarında rol almak ve hatta belki de yetkilerini merkez bankasını da kapsayacak şekilde genişletmek istediğine dair bilgiler var. Askeri bileşen, mevcut Egemenlik Konseyi'nin feshedileceğini duyurarak buna şimdiden hazırlandı. Bunun söylememizin nedeni, bu duyurunun, kurulması beklenen "Yüksek Savunma Konseyi"nin isim değişse de yetkiler açısından Egemenlik Konseyi’nin alternatifi olmasına olanak tanımasıdır.
Askeri bileşen, önerilen Yüksek Savunma Konseyi’ni şu andan itibaren bir gerçeğe dönüştürmek için bir adım daha attı; önceki gün, mevcut Egemenlik Konseyi'nin sivil üyelerini görevlerinden alma, sadece askeri üyeler ile silahlı hareketlerin liderlerini tutma kararı sızdırıldı. Burhan'ın konuşmasında bilindiği gibi silahlı hareketlerin liderlerinin durumu belirsiz bırakıldı. Bu mesele daha sonra gündem olacak ve çözmesi için sivil masaya itilecek konu ve sorunlar arasında yer alacak. Peki, silahlı hareketlerin liderleri hükümet içindeki konumlarından vazgeçmeyeceklerini söylerken, bağımsız yetkilere sahip bir hükümetten nasıl bahsedebiliriz? Dahası, önerilen hükümet, darbeyi destekleyen ve kışkırtan, devrime karşı tutumları tescilli kişileri nasıl içerebilir?
Pek çok kişi Burhan'ın konuşmasını siyaset sahnesinden çıkmak ve iktidarı sivillere devretmek yerine taktiksel bir geri çekilme olarak gördü. Aslında, askeri bileşen iktidarı devretme konusunda ciddi olsaydı, bunu çok uzun zaman önce yapardı. Bunun yerine Hamduk hükümetini engellemeye çalışan, ardından mevcut Egemenlik Konseyi veya önerilen "Yüksek Savunma Konseyi" aracılığıyla sahnede kalmak isteyenlerin kurmayı oldukları düpedüz bir darbeyle bu hükümeti deviren manevralara başvurmazdı.
Şimdi önerilen senaryolardan biri de siviller arasındaki diyalog başarısız olduğunda ki beklenen de bu, askeri bileşenin, eski rejimi yeni askeri ve sivil yüzlerle yeniden üretme umuduyla, bunu erken seçim çağrısı yapmak için bir gerekçe olarak kullanması.
Adil ve şeffaf seçimler yapmak için uygun ortam yaratılmalı ki bu halihazırda tam anlamıyla eksiktir. Seçimler, sahte bir sandık doldurma işlemi uğruna yapılmaz. Aksine seçimler, insanların Beşir ve İslamcıların rejimini onun için devirdikleri, 3 yıldan fazla süredir devam eden devrimi başlattıkları demokratik sivil yönetim hedefine ulaşmak için bir mekanizmadır.
Seçimler temel bir gereklilik, ne var ki ancak kendisi için doğru ortam ve düzenleyici bir partiler yasası, parti tescil süreci, seçim bölgeleri dağılımı, seçmen kütükleri sağlandığında, devrim gençliğinin nasıl temsil edileceği meselesi çözüldüğünde düzenlenebilir. Buna ek olarak Burhan ve yardımcısı Hamideti'nin sürekli olarak hiç kimsenin dışlanmayacağı beyanlarının gölgesinde, seçimlere kimin katılacağı konusunda da belirsizlik var.
Bu karmaşık tabloyla birlikte çoğu Burhan’ın konuşmasını reddeden sivil, siyasi ve devrimci güçler ne yapabilir?
Sadece iki seçenekleri var: Zorluklarına, yüksek can kayıpları maliyetine, korkunç bir şekilde kötüleşen ekonomik ve güvenlik koşulların gölgesinde ülkenin karşı karşıya olduğu tehditlere rağmen milyonluk yürüyüşleri ve dinamiği sürdürmek yahut sokaktaki hareketle birlikte siyasi inisiyatif dizginlerini yeniden ele almak. Devrim güçlerinin aralarındaki ihtilaflardan, saflarındaki bölünmeden muzdarip olduğu itiraf ediliyor. Bu durumun kuşkusuz geçiş döneminde sahnenin karıştırılmasına, Hamduk hükümetinin zayıflatılmasına ve Aralık Devrimi’ni engellemek isteyenlerin önünün açılmasına katkıda bulunduğu kabul ediliyor. Top şimdi bu güçlerin sahasında ve Burhan’ın açıklamalarını reddetmekle yetinmek, askeri bileşenin her zaman sivil güçlerin bir adım önünde olmasını sağlayan tepkilerle başa çıkma yönteminin devamı olacak. Bu güçler anlaşmazlıklarının üstesinden gelir ve açık bir anlaşma etrafında saflarını birleştirirse, geçiş dönemini engellemeye yönelik diğer her türlü girişimin önünü kapatacak. Ortaklık formülü başarısız olduktan sonra tam sivilliğin ilk adımı olacak bir sivil hükümet üzerinde anlaşmaya vararak durumu tersine çevirebilir.