İnsanın en önemli zaaflarından biri yaşadığı olumlu veya olumsuz bir durumu evrensel düzenden bağımsız, bütünden kopuk bir şey olarak düşünme eğiliminde olmasıdır. Şeytanın tuzağına da genellikle bu açıdan düşer. Her şey içinde bulunulan andan ibarettir sanısı. Yaşanan her durumun geçmişten etkilendiğini, geleceği de etkilediğini göz ardı etmek, bu bilinçten yoksun olmak olarak tanımlayabileceğimiz bu durum, insanın zorbaların tuzağına düşmesinin de temel zeminidir.
Kur’an, anlattığı kıssalar aracılığıyla olumlu ve olumsuz mecralarda akan hayat tarzlarının, baş gösteren lokal olayların bir sürekliliğin, devamlılığın parçaları olduğunu gösterir. Peygamberler, salih kullar üzerinden iyiliğin devamlılığı, zorbaların, tiranların, zalimlerin hayat hikayeleri ile de kötülüğün süreklilik arz ettiği gözler önüne serilir.
Bu bağlamda Firavun figürü üzerinden “de’b” ifadesi kullanılır. Bir işi kararlılıkla, sürekli olarak tekrarlamak, alışkanlık haline getirmek, bir davranışı bir an bile ara vermeksizin tekrarlamak yani.
İnsan nebevi çizginin devamlılığının korumasından bihaber olunca, Firavuni çizginin devamlılığının ağına düşer. Günümüzün parçalı, bölük pörçük, mezhepsel, etnik, dini bölünmüşlüğü yaşayan, peygamberliğin, salihliğin sürekliliğinin şemsiyesinin dışında anı yaşamak için çırpınan insanlık bu yüzden Firavuni rejimin sürekliliğinin, durmadan dönen çarklarının kurbanı olmaktan kurtulamıyor.
“De’b-i al-i Firavun” yani Firavunun hanedanının durmayan, duraksamayan, ara vermeyen rejimi bu açıdan insanın parçalı hayatının, bölük pörçük zihninin, her biri bir tarafa bakan türlü türlü eğilimlerinin sunduğu imkana dayalı olarak süreklilik kazanmaktadır.
İnsan “de’b-i al-i İbrahim”in özgürlük bahşeden sürekliliğine sığınmadığı sürece Firavun hanedanına av olmaktan kurtulamaz.
Nitekim Kur’an’ın anlattığına göre Firavun rejiminin en büyük stratejisi halkı çeşitli isimler altında bölmesidir. Onları birbirinden kopuk, birbiriyle didişen gruplara bölüyordu ki bütünsellik esasına dayanan güçlü rejiminin çarkları arasında köleleşsinler.
Bugün genel batı sistemi, özelde batının birer bayii konumundaki yerel rejimler Firavuni sürekliliği temsil etmektedirler ve “al-i İbrahim”in özgürleştirici tevhid şemsiyesinden yoksun insanlık da bambaşka amaçlar için bahşedilmiş farklılıkları esasında bölünmüşlük yaşadığı için kan, yıkım, kölelik, sömürü çarkları arasında çırpınmaktadır.
Her namazda al-i İbrahim’e ve al-i Muhammed’e kavli selam göndermemizin emredilmiş olması, bu kavli bir an önce fiili bir rejime dönüştürme amacına sahip olmamızın sağlanması içindir.
Al-i İbrahim’in selam yurduna sığınalım ki al-i Firavun’un de’b’inden (rejiminden) emin olalım.
Bu vesile ile al-i Muhammed’e, al-i İbrahim’e selam olsun.
TT
Al-i İbrahim’in selam yurdu
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة