Kraliçe 2. Elizabeth, dünyanın ateş çemberinin ortasında olduğu bir zamanda vefat etti.
Avrupa'da altı aydan fazla bir süredir Üçüncü Dünya Savaşı provalarını izliyoruz.
Tartışmalara boğulmuş, kutuplaşmış ABD’de eski Başkan, yasaları ihlal etmek ve konutuna gizli belgeler getirmekle itham ediliyor.
Ortadoğu başarısız, zayıf devletleriyle kısır döngüsünden çıkamadı, ciddi krizlerle boğuşuyor ve zorlu koşullardan geçiyor.
Kraliçe 2. Elizabeth her ne kadar son yıllarda, hatta daha da uzun bir süredir geri çekilmiş ve izole olmuş, bunun yanında protokol rollerinin gereğini ihmal etmemiş gibi görünse de sürpriz olmayan vefatına ilişkin küresel ilgi, onun başka bir yönünü ortaya çıkardı.
Nitekim ölümü, çoğu kişinin beklediğinden çok daha fazla etki meydana getirdi, suskunluğuyla birçok liderin konuşmasıyla bıraktığından daha fazla iz bıraktı ve skandallarla, başarısız evliliklerle anılan ailesinin azalan etkisine rağmen kendisini aşkın bir kraliyet simgesi haline getirdi.
Son günlerde, merhume Kraliçe hakkında bulabildiğim her şeyi okudum ve onun hakkında birçok belgesel izledim.
Şunu söyleyebilirim ki, kişiliğine hayran olmamak elde değil. Yeni aşık, yeni evli genç bir kadın, koşullar nedeniyle beklenmedik bir şekilde kraliçe oldu ve ömrü yettiği sürece görevini yerine getirmeye ant içerek ilk konuşmasını yaptı.
Kaynayan bir dünyayı terk etmiş olmasına rağmen hayattayken sadece politik olarak değil, aynı zamanda ailevi olarak da gittikçe keskinleşen sorunlarla karşı karşıya kaldı.
Bunlardan biri, oğlu Andrew'un reşit olmayan bir çocuğa tecavüz etmesiyle ilgili utanç verici suçlamalardı.
Diğeri ise torunu Harry'nin karısı Meghan Markle'ın çocuğuna yapılan ırkçılıkla ilgili kraliyet ailesine yönelik suçlamalarıydı.
Elbette Prenses Diana'nın talihsiz bir evlilikten şok edici bir ölüme kadar uzanan trajedisi de bu suçlamalara dahildi.
Buna karşılık Prens Charles bir televizyon röportajında, alaycı bir şekilde, annelerinin çocuklarıyla ilgili zorluklara sabırla göğüs gerdiğini ve bunun tek başına onun harika bir kadın olduğunu göstermek için yeterli olduğunu söyledi.
Yetmiş yıl boyunca siyasi fırtınaların ve bitmeyen savaşların ortasında, merhume Kraliçe bir bilgelik abidesiydi ve İngiliz medyasının da dediği gibi, 70 yıl boyunca ulusun dayandığı temel taşının sembolü oldu.
Görevinin sembolikliğine rağmen yıllarca halkın dertlerine derman oluyordu…
Kraliçenin meziyetleri bunlarla sınırlı değildi. Nitekim New York Times köşe yazarı Maureen Dowd, Kraliçe'nin 2011'de Kuzey İrlanda ziyaretinin ardından: “Kraliçenin aklına birden 800 yıldan fazla süredir dökülen kan ve bitmeyen nefreti nasıl bastırabileceğiyle ilgili bir fikir geldi” diye yazmıştı.
Hiç şüphesiz, ölümüne dünya çapındaki büyük ilgi, yalnızca Kraliçe’nin ve hanedanın yayılan başarılı pazarlama imajını değil, aynı zamanda çalkantılı ve zor bir zamanda bu tür büyük liderlere olan ihtiyacı ortaya koymaktadır.
Ama o, görevini en iyi şekilde yaptı.
Bir gazete manşetinin ölüm haberini verdikten sonra belirttiği gibi, “İyi geceler hanımefendi. Görevinizi yerine getirdiniz."
TT
Kraliçe'nin son gecesi
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة