Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Kadının saçlarının dalgalandırdığı özgürlük bayrağı

KESTİM KARA SAÇLARIMI
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön

Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti

Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum

Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi
Bir şeycik olmadı – Deneyin lütfen –
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın

Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum
Gülten Akın
İran’daki Molla diktatörlüğü, kadını köleleştiren ve öldüren bir rejimdir. Kadınlar, yıllardır, Molla diktaörlüğünden  kurtulmak ve özgürleşmek için mücadele etmektedirler.Molla diktatörlüğüne bağlı sözde ahlak polisi,  13 Eylül günü 22 yaşındaki  Mahsa Amini’yi  saçları gözüküyor gerekçesiyle gözaltına  aldı ve işkence ederek öldürdü.Şeriatçı Molla rejimi,  Mahsa Amini’yi öldürerek aslında kadının  özgürlük ve hayat coşkusunu  öldürmeyi amaçlamaktadır.
İran rejimi, kadınlar başta olmak üzere herkes için  esaretten, baskıdan ve kölelikten  oluşan bir demir kafes inşa etmiştir. İran, milyonlarca İranlı için  baskıdan bunaldıkları bir cehennemden başka bir şey değildir. Mollalar,   zorbalık üzerine kurdukları eşkıyalık  rejimi yoluyla insanları köleliğe, itaate, ölüme ve  yokmuş gibi yaşamaya   mecbur ve mahkum etmeyi amaçlamaktadırlar. Teokratik Molla diktatörlüğü,  herkesin kendisini ölü kabul etmesini  istemektedir, çünkü  Molla rejimi, “Kafeste doğan kuşların uçmayı hastalık zannedeceğine” inanmaktadır. Bütün baskılara ve yasaklara rağmen, İranlı kadınlar, saçlarının  güneşle ve özgürlükle buluşmasını  istemektedirler. İranlı kadınlar,  kuşlar gibi uçmayı, saçlarının rüzgarda dalgalanmasını, deniz kıyılarında özgürce yürümeyi, sevgiyi, barışı ve hukuku istemektedirler.Köleliği, zulmü, despotizmi,  şiddeti ve  fanatizmi kutsallaştıran Molla rejimi ve ideolojisi, hasta, vahşi ve barbar olandır. Mahsa Amini’nin  saçlarına ve hayatına müdahale eden Molla barbarlığı, İranlı kadınların ve insanların özgürlük, hukuk ve hayat için  ayaklanmalarına neden olmuştur.
Molla rejimi ve ideolojisi,  hasta ve  vahşi olduğunun  farkında değildir. Mahsa Amini cinayetinden sonra  meydana gelen halk hareketlerini Molla rejimi, dış güçlerin  kışkırtması, özgürlük yalanıyla kadınların aldatılması olarak  görmektedir. Molla rejiminin  hayatı, kadını ve   özgürlüğü sıfırlayan baskıları, İranlı kadınları ve erkekleri ölmeyi göze alarak  sokağa dökmelerine neden olmuştur. İranlı kadınlar ve erkekler, dış kışkırtma veya kandırılma sonucu  protestolarda bulunmamaktadırlar. Bütün sorunların  kaynağı, Molla rejimi  diktatörlüğü ve ideolojisidir. İran’ın normalleşmesinin çözümü, Molla rejiminin ve diktatörlüğünün ortadan kalkmasıdır.
İran’da  teokratik bir despıtizm hüküm sürmektedir. Şeriatçı teokratik despotizmde    hayat, hürrüyet ve adalet yoktur.  Teokratik despotizm düzeninde kadının adı olmadığı  gibi hakkı, hakkı, onuru ve özgürlüğü de yoktur. İranlı kadınlar,   onurlu kadınlar olarak  özgür yaşamayı  istemektedirler.  İranlı kadınlar,  onurlu ve özgürce yaşama haklarını  “Jin,  Jiyan, Azadi (Kadın, Hayat, Özgürlük)” felsefesiyle ifade etmektedirler.
Şeriatçı diktatörlüğün tek istediği şey,  tahakküm etmektir. Şeriatçı despotizm,  hakimiyet uğruna özgürlükten, hayattan ve kadından nefret etmektedir.Şeriatçı despotizmin  ahlak ve din umurunda değildir. Teokratik despotizm, kadının bedenini, cinselliğini ve saçlarını, hakimiyet, servet ve şehvet üzerinde   Tanrı adına kurduğu tekeli sürdürmek için  kapattırmaktadır.Teokratik despotizmin tek bir ideolojisi,  doğması ve dini vardır: Kadına, hayata ve özgürlüğe düşman olmak.
Şeriat, insanlığa özgürlük, hürriyet ve barış getiren bir sistem değildir. Hukuk sistemi, sadece insan onuruna ve insan haklarına dayanmalıdır. Şeriat prensipleri,  Sünni ve Şii dini öğretileri ve içtihatları, hukukun ve devletin referansı ve uygulaması olamazlar.   Demokratik ve özgürlükçü bir hukuk sisteminde kadının politik, sosyal ve ekonomik hayatta  erkekle eşit ve onurlu  bir statüde olması sağlanabilir. Teokratik despotizm,  cinsiyet eşitliğine her zaman karşı olmuştur. Cinsiyet eşitliği, uygarlığın, hukukun, özgürlüğün ve barışın temelidir.
Teokratik despotizm tarafından  kadınların köleleştirilmesi, İran’ın iç meselesi değildir. Yozlaşan, çürüyen hukuk ve demokratik karşıtı despotik rejimlerin yeri, günümüz dünyası değil, tarihin çöplüğüdür. Ortadoğu coğrafyası,   İran gibi teokratik despotik  rejimleri tarihin çöplüğüne atmayı başaramadığı için  kadınlar öldürülmekte, insanlar  esaret, sefalet ve  şiddet sarmalı içinde yaşamaktadırlar.
Mahsa Amini’nin saçlarının uçları, bugün  rüzgarla buluşan  bir özgürlük bayrağına dönüşmüştür.  Kadının saçlarıyla buluşan özgürlük bayrağı, kadının bedeninin, saçlarının, kılık-kıyafetinin, hayatının sadece kadına ait olduğunu ve kadının, kendi  hayatına dair karar verecek tek  otorite olduğu mesajını vermektedir. Kadının kendi hayatını belirleme hakkı ve özgürlüğü,  hiçbir güce ve otoriteye bırakılamaz.  Bütün despotizmler ve tiranlıklar, kadının  kendi hayatını düzenleme ve yaşama hakkını  gaspetmekle  işe başlarlar ve bu  zulüm üzerine peyda olurlar. Mahsa Amini’nin saçları,  kadının özgürlüğünün insanın özgürlüğü olduğu gerçeğini dünyaya gösteren bir ışık ve aydınlık olmuştur.