Arap liderler Cezayir Zirvesi’ne iki sebepten ötürü gittiler. Birincisi, yıllarca süren kopuştan sonra zirvenin düzenlenmesi için büyük bir çaba gösteren ev sahibi ülkeye duyulan saygı.
İkincisi ise, zirvelerin ve Arap Birliği’nin şekillendirdiği Arap düzeninden geriye kalanları koruma arzusu.
Cezayir Zirvesi için, bütün Arapların gerçekleşmesini umduğu ‘birleşme’ şeklinde cezbedici bir başlık seçildi. Zirve, bir kurum, rol ve etkinlik olarak Arap gerçeği ve ülkeleri arasında meydana gelen fikir birliği ve çatışmalara bağlı olduğundan zirvenin sonuçları yapılmadan önce belirlendi. Bu da şöyle bir cümleyle özetlenebilir: “Kolay meselelerde fikir birliği sağlanacak, zor meselelerde ise anlaşmazlık devam edecek.”
Kolay olan şey, Filistin meselesine karşı eski tutumları yinelemek. Zor olan şey ise özellikle başkaları ile ilişkilerde Arapları etrafında toplayacak belirli bir tutum üzerinde anlaşmak. Bu bir Allah’ın günü sağlanamadı ve gelecekte sağlanamayacağı da Cezayir’de anlaşıldı.
Arap zirveleri mirasında, özellikle de ‘Arapların anlaşmamak üzere anlaştığının’ söylendiği zirvelerde sözle çıkış yolları garanti edildi. Artık bir gelenek haline gelen ve sürekli dile getirilen Arap dayanışması terimi kullanıldı ve sadece zirvenin düzenlenmesinin bunu nasıl canlı tutacağı dile getirildi. Bu, en azından bir sonraki zirvenin denenmesi için yeterliydi.
Giderek karmaşıklaşan ve çözümden uzaklaşan temel sorunun sahipleri olan Filistinliler, altmışlı yılların başındaki ilk zirveden beri bunu müteakip zirvelerin çoğunda zirvelerin yapılmasından ve alınan kararlardan en çok yararlanan taraf oldu. Bu zirveler Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) doğurdu ve örgütün sandıklarını paralarla doldurdu. FKÖ’ye Arap Birliği’nde tam üyelik verildi ve Filistin halkının tek temsilcisi olmasını yasallaştırdı. Filistinlilere göre zirveler aktif bir üreticiydi. Birleşmiş Milletler’in (BM) literatürünün ve kararlarının değişmez sabitlerinden biri olarak Filistinlilerin ulusal haklarının desteklenmesi de dahil olmak üzere Filistinliler, devrimleri ve davaları ile ilgili uluslararası tasdikler üretti. Filistinliler için ve İsrail’in, bazı önemli uluslararası güçler tarafından desteklenen Arapların Filistin davasının çözümüne yönelik ciddi ve belirli bir yollarının olmadığı şeklindeki iftirasına yanıt vermek için nadir görülen bir uzlaşı ile Arap Barış Girişimi oluşturuldu. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bu girişimi destekledi. Hatta bu girişim, Ortadoğu Dörtlüsü’nün Oslo döneminde siyasi süreci çıkmazdan kurtarmak için sunduğu ünlü yol haritası planı kapsamında barış sürecinin ayaklarından biri olarak belirlendi. Ancak Arap dünyamızı kasıp kavuran, yıkıcı bir ‘bahar’ getiren, düzeni bozan ve oluşumları yıkan şiddetli fırtınalar, daha acil, hummalı ve etkili olayların patlak vermesinden ötürü temel meseleyi Arap dünyası seviyesindeki geleneksel konumundan uzaklaştırdı. Zirveler askıya alındı. Her ülke sınırlarındaki, kapılarının arkasındaki ve hatta içindeki zorluklarla uğraşmaya döndü. Ancak Oslo riskine tek başına giren Filistinliler, şimdi anlaşmanın hedeflerinden sapması ve uzaklaşmasıyla İsrail ve ABD ile tutulan işlerin bedelini ağır biçimde ödüyor. Davalarında ABD ve İsrail etkisinin giderek artması sebebiyle, gidişatı düzeltmek ve daha fazla çöküşten kaçınmak için Arap zirveleri üzerine bahse girmenin sonucunun zayıflığının farkındalar. Bu kesinlikle, Filistinlilere ve haklarına karşı ilkeli tutumunu sürdüren ancak daha fazlasını verebilme hususunda bariz bir alçakgönüllülük sergileyen Arap nüfuzunun aleyhine.
Zirvelerin en sonuncusu olan Cezayir Zirvesi’ne dönecek olursak, bu zirvede katılımcılara ev sahibi ülke için bir başarı olarak görülen ve Arap birliğinden hayat bulan Filistin’in birliğinin sağlanması için bir adım teşkil eden bir hediye sunuldu. Bu hiç şüphesiz kıymetli bir hediyeydi. Ancak birliğin bir slogandan daha fazlası olması için bu hediyenin etkilerini bekleyip göreceğiz.
Son olarak; Filistinliler, istedikleri uzlaşı konusunda pratik getirileri ne kadar az olursa olsun, Arap bahsinde kalmaya devam edecekler. ABD'li ve Avrupalı Oslo müteahhitleri onları terk edip İsraillilere teslim ettikten sonra ellerinde bu bahisten başka bir şey kalmadı. Arap bahsi bugün olmasa da, yarın veya yarından sonraki gün fayda sağlayacaktır. Tek yapmaları gereken, kendilerine yardım eli uzatmak isteyenlere yardımcı olacak koşulları kendilerinden ve kendileri için sağlamaktır. Filistinlilerden istenen ilk şey, Cezayir'in hediyesine benzer bir şeyle karşılık vermeleri, yani önce kendi içinde birlik sağlamalarıdır.
TT
İlk zirveden son zirveye Filistin
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة