Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

Petrol endüstrisi sistemlerindeki yolsuzluk

Irak asıllı Norveçli petrol uzmanı Faruk el-Kasım, meslektaşları Tina Søreide ve Aled Williams ile birlikte, Norveç'teki "Yolsuzlukla Mücadele Merkezi" tarafından yayınlanan ve petrol endüstrisi sistemleri ve anlaşmalarındaki yolsuzluğun bazı yönlerini ele alan bir araştırma yayınladı.

Faruk Kasım, İngiltere’de jeoloji okuduktan sonra Basra'daki Güney Petrol Şirketi'nde çalıştı, ardından ailevi nedenlerden dolayı Norveç'e göç etti. Norveç petrol şirketlerinde çeşitli görevler üstlendi. Norveç, hizmetlerinden dolayı onu onurlandırdı ve emekli olduktan sonra, Lübnan dahil olmak üzere petrol endüstrisinde yeni olan üçüncü dünya ülkelerine yardım eden Norveç delegasyonlarına atadı. Kasım, Lübnanlı erkek ve kadın uzmanlardan oluşan gruplara Norveç'te petrol endüstrisinin çeşitli yönleri hakkında eğitim vermenin yanı sıra, Lübnan Petrol Kanunu'nun hazırlanmasına da katkıda bulundu.

Petrol endüstrisi 19. yüzyılın sonlarında tesis edildi. 20. yüzyılın başlarında elektriğin icadı, T-Ford gibi içten yanmalı motorlu otomobillerin ortaya çıkışı ve ardından Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ile gelişti. Birinci Dünya Savaşı’nda dönemin İngiliz Donanma Bakanı Winston Churchill, İngiliz filosunda yakıt olarak kömür yerine petrol kullanmaya karar verdi.

Sektör iki önemli aşamadan geçti. Bunlardan ilki, büyük sömürgeci güçlerin nüfuzunun, üretici ülkeleri baskı altına alan imtiyazlar sistemi aracılığıyla kendi şirketlerinin çıkarlarını savunduğu 20. yüzyılın ilk yarısında yaşandı. OPEC'in uluslararası petrol endüstrisinin temel çerçevelerini değiştirebildiği ve imtiyaz sistemini yavaş yavaş terk edebildiği 20. yüzyılın yetmişli yıllarından itibaren de ikinci aşama başladı. Üretici ülkeler ile uluslararası şirketler arasında ortaklık sistemi devreye girdi. Ayrıca ulusal petrol şirketleri de aramadan pazarlamaya kadar tüm aşamalarda önemli roller üstlenmeye başladılar.

Daha sonra 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren petrol üreticisi bazı ülkelerde petrol gelirlerinin vatandaşlara sağladığı sosyal refahın (sağlık sigortası, emeklilik, yaşlılık, vatandaşların eğitim ve sağlığıyla ilgilenme ve altyapı inşaatı) boyutuna odaklanıldı. Zira bazı petrol üreticisi ülkeler bu yaklaşımda başarısız olmuştu. Ardından petrol gelirlerine dayanan devletin, fiyat ve üretimdeki dalgalanmaların ülke ekonomisine zarar vermemesi için petrole alternatif ekonomiler kurmadaki başarısına önem verildi. Bunlara son olarak, petrol üreticisi ülkenin sıfır emisyon çağını öngörerek alternatif enerjiler yaratmadaki başarısı eklendi.

Sivil toplum kuruluşları ve medya bu gelişmelere ve petrol üreticisi ülkeler arasındaki performans farklılıklarına odaklandı. Faruk Kasım tarafından hazırlanan çalışma ise Norveç'i petrol zenginliğinden yararlanmada başarılı ülkelerden biri sayarken, Nijerya ve Angola’yı petrol zenginliğinden yeterince yararlanamayan ülkeler arasında saydı. Çalışmaya göre başarısızlığın ardındaki ana neden yolsuzluk ve "petrol laneti" olarak bilinen şeyin yaygınlaşmasıydı.

Dünyanın çoğu ülkesinde petrol "halkın serveti" olarak görülüyor. Ancak geçmişteki imtiyazlar sistemi, Batılı sanayileşmiş ülkelerin çoğunun kapitalist politik sistemlerinin doğası, bazı üçüncü dünya petrol üreticisi ülkelerin "sosyal refah" toplumunu tesis etmekteki başarısızlığı sebebiyle, petrol endüstrisinin özel sektör tarafından geliştirilmesine izin verildi.  Bu ülkelerdeki bazı etkili kişilerin hızla milyonlarca dolar biriktirmesi sonucunda sivil toplum kuruluşları ve uluslararası medya yolsuzluğu haberleştirmeye ilgi duymaya başladı.

Çalışma, ilgili düzenlemelerin uygulamada zayıf olmasının nedenlerinden birinin, yasama kurumlarında yeterli sayıda uzmanın bulunmaması veya şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması için bu kurumlara gerekli yetki ve nüfuzun verilmemesi olduğunu düşünüyor.

Çalışma aynı zamanda rüşvetin petrol endüstrisine, yozlaşmış kişiler için oluşturduğu faydadan çok daha fazla kümülatif zarar verdiğini de varsayıyor. Rüşvetin tehlikesi bizzat petrol endüstrisine verdiği zararın boyutunda gizli. Yozlaşmış bireysel sapma, büyüdüğünde ve tekrarlandığında, petrol endüstrisi için er ya da geç ölümcül olabilecek bir dizi darbenin parçası haline gelir. Toplumsal refaha verdiği zararlardan ise bahsetmiyoruz bile. Rüşvet aynı zamanda yürürlükteki kanunlardan ve bunların çizdiği amaçlardan sapmaya da yol açmaktadır.

İki taraf arasındaki rüşvet, vatandaşların sosyal refaha ulaşma olasılığını azaltır. Rüşvet sadece petrol endüstrisine değil, aynı zamanda üretici ülkenin halkına da zarar verir. Ülkenin tükenebilecek doğal zenginliklerini tüketen üretim ve ihracatın amacı, sadece nüfusun sosyal refahını sağlamak, ülkenin geleceği için üretici ekonomik sektörler oluşturmak ve küresel pazarlara enerji arzının sağlanmasına katkıda bulunmak olabilir.

Rüşvetin gizli doğası ve petrol sektörünün büyüklüğü, sektörle ilgili bilgilerin çokluğu ve bunlara ulaşmanın zorluğu, anlaşma ve kanunlarının karmaşıklığı göz önüne alındığında, dünya çapında ödenen rüşvetlerin toplam değeri hakkında doğru ve kapsamlı istatistikler mevcut değil. Buna bir de bazı üst düzey yerel yetkililerin etkisi ve bazı şirketlerin ülkelerinin jeopolitik rolü ekleniyor.

Bazı skandalların mahkemeler, ilgili devlet kurumları, medya ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ortaya çıkarılmasına rağmen rüşvetlerin çoğu gizli veya üstü kapalı kalıyor. Dr. Kasım’ın çalışmasında yolsuzluğun petrol endüstrisi üzerindeki etkilerine dair birçok örnekten bahsediliyor. Bunlardan ikisini sayalım:

- Birinci örnek, ABD Senatosu'nun 2004 yılında hazırladığı ve ABD’li petrol şirketlerinin Kazak yetkililere "tuhaf ödemeler" yoluyla milyonlarca dolar ödediği, Kazak yetkililerin de daha sonra bu ödemeleri farklı bankalardaki kendi hesaplarına aktardığına dair kesin ve ayrıntılı rapordur. Rapora göre bu ödemeler sonucunda ilgili şirketlere Kazak petrol sektöründe ihaleler verildi

- Yine ABD Senatosu'nun 2004 yılında yayınladığı bir raporda, Ekvator Ginesi Devlet Başkanı Teodoro Obang'ın akraba ve arkadaşlarına yapılan ödemeler sonucunda ABD’li şirketlerin "şüpheli" bir şekilde milyonlarca dolar kazandığına ilişkin kesin bilgiler yer aldı. Raporda, bu ödemelerin o ülkede yaygın yolsuzluğa katkıda bulunduğu sonucuna varıldı.