Suudi Arabistan son yıllarda ülkeyi başka seviyelere taşıyan olumlu büyük değişimler geçirdi. Buna rağmen radikaller, öfkeleniyor ve sık sık bu büyük değişim ve açılım dalgasından dolayı Suudi toplumunda dindarlığın azaldığına dair propagandalar yapıyor. Bu fikirleri ve tasavvurları yaymak için de her bir konseri, sinema filmini ve spor turnuvasını istismar ediyorlar.
Peki, bu doğru mu? Toplum gerçekten daha mı az dindar artık?
Aslında tam tersi: Toplum daha fazla dindar ve daha az radikal oldu.
Bizim kastettiğimiz dindarlık ile radikallerin kastettiği dindarlık tamamen farklı şeyler.
Radikallerin dindarlıktan anladığı; tek bir tutucu yorum biçiminin okullarda, üniversitelerde, çarşılarda, camilerde, kamusal hayatta ve hatta kadınların girmesinin yasak olduğu stadyumlarda insanlara zorla kabul ettirilmesidir.
Öfkeliler, çünkü onlara geniş yetkiler ve toplum üzerinde büyük nüfuz bahşeden bu dindarlık, yani onların anladığı haliyle tutuculuk, son yıllarda yavaş yavaş yok oldu. Tutuculukları her arttığında popülerlikleri ve cüretleri de artmıştı. Bu tutuculuk ortadan kalkınca doğal olarak nüfuzları geriledi, kamusal alandaki varlıkları azaldı ve önceden ekranlara çıkıp nefret söylemi yayan ve farklı olanlara karşı kışkırtan birer yıldızken şimdi insanların ilgi alanından çıktılar.
Evet, haklılar. Onların kastettiği dindarlık Suudiler arasında azaldı ve buna karşılık İslam’ın hakiki ruhuna daha yakın gerçek dindarlık arttı.
Bu, Taliban tarzı davranış ve fikir kalıbını baskıyla ve zorla dayatmaksızın, bireylerin değerine ve tercihlerine saygı duyan bir ruhtur.
Evet, bu tür dindarlık Suudi Arabistan’da yükseldi. Böylece şu an, dinin derin özünün güzel ahlak, medeni ruh ve hoşgörü ile özetlendiğini düşünen çeşitli, çoğulcu ve farklı bir toplum görüyoruz. Suudi toplumu artık farklı uyruklardan, ırklardan ve dinlerden çok sayıda insana kucak açıyor ve bunlar barış içinde bir arada yaşıyorlar.
Radikallerin dindarlığı ikiyüzlülük oranını artırıyor. Zira insanlar tek bir modele uyum sağlamak adına -mış gibi davranıp gerçek kişiliklerini gizliyorlar. Suudilerin dindarlığı arttıktan sonra bu olgu geriledi, çünkü kişi inanmadığı şeye inanıyormuş gibi yapmak zorunda kalmıyor ki, toplum içindeki çeşitliliğin ve şahsiyetin gücünün sırrı da bu. İçten parçalanmış, sarsılmış ve içinde olmayanı varmış gibi gösteren bir toplum üzerine hiçbir ilerleme ve medeniyet inşa edilemez.
Radikallerin dindarlığı, insani değerin ortadan kaldırılması demek; kadınların sanki görülmez varlıklarmış gibi toplumdan silinmesinde buna şahit olduk.
Suudilerin artan dindarlığı ise tam tersine kadının geçimini kendi eliyle sağlaması ve şahsiyetini inşa etmesi için destek oluyor. Önceden yasaklanan pek çok alanda şimdi Suudi kadın büyükelçiler, futbolcular, aşçılar ve işçiler görüyoruz.
Suudi kadının toplumdaki yerini ve kıymetini nasıl geri kazandığını görmek en güzel manzaralardan. Önceden bir mahremiyle yolculuk etmesi zorunluyken, şimdi giriş-çıkışta pasaportunuza damga vuran kişi haline geldi.
Suudi Arabistan, başka ülke vatandaşlarının film izlemek, konsere veya kitap fuarına katılmak için kaçtıkları bir yer artık. Halbuki önceden bunlar ilgili kanunlar nedeniyle yasaktı. Bu seçenekler sunulunca insan kendini daha ait hissediyor. Suudi Arabistan artık bireysel özgürlüğün varış noktası ve insanın herhangi bir kısıtlama ve sıkıştırma olmadan mutluluğunu bulduğu yer.
Medeni dindarlık ile sanat, üretkenlik ve el-Ula’nın dünya başkentlerinden biri haline geldiği antik eser ziyareti arasında herhangi bir zıtlık yok. Ama bu durum, Suudi Arabistan’ın kapalı ve gerici bir yer olmasını isteyen aşırılık yanlılarının hoşuna gitmiyor ve buna savaş açıyorlar. Suudi Arabistan artık tüm dinleri, kültürleri, ırkları ve etnik kökenleri kucaklıyor. Tüm bu benzersiz insan çeşitliliğinin eritileceği bir pota olacağı, gelecek vizyonundan da anlaşılıyor.
Suudi liderliği en büyük yükü sırtladı, düşmanlarının saldırılarına göğüs gerdi ve zorlu engellerin birçoğunu yolundan kaldırdı. Gerçek medeni dindarlığın geri dönüşünde gördüğümüz şey, bu cesur adımların meyvesidir. Aşırılıkla mücadele etti ve bunu kendisi lehine bir halkla ilişkiler kampanyasına dönüştürmedi; bu da bir diğer özellik.
Bu yüzden nefret çığırtkanları ve radikalizm yanlıları ona saldırıyor, onun imajını zedelemeye çalışarak doğru yoldan sapmakla itham ediyor. Halbuki durum tam tersi…