Halid Meşal'in YouTube platformunda mevcut bulunan bir konuşmasında, insanları ümmetin davasına (Gazze savaşını kastediyor) katılmaya teşvik ettiğini görüyor ve duyuyoruz. Örnek olarak da ‘Şeyh’ Abdullah Azzam'ın yaptıklarını veriyor ve şöyle diyor: Abdullah Azzam Filistinliydi, ancak Afganistan'ı 'ümmetin davası' haline getiren de oydu. Ben bir Filistinliyim ve bu meseleyle hiçbir ilgim yok demedi. Peki, bugün dünyada Filistin için yeni bir Abdullah Azzam'ı nerede bulacağız?! (Azzam ve Hamas konusuna döneceğiz).
Halid Meşal’in konuşmasında geçen çağrı buydu. İki gün önce de 'Mescid-i Aksa ve Gazze'ye Çağrı Açıklaması' adı altında tehlikeli bir seferberlik açıklaması yayınlandı. Söz konusu belge, eş-Şankiti (Muhammed Hasan ed-Dedev), el-Yemeni (Abdulmecid el-Zindani) gibi çoğu Müslüman Kardeşler’in 'destekçisi' olan bir dizi grup ve şahsiyet tarafından imzalanmıştı. Belgede Huzeyfe bin Abdullah Azzam isminin bulunması da dikkat çekiciydi. Peki, belgede geçen en önemli hususlar nelerdi?
Açıklamada, Gazze Savaşı'na ilişkin yorumlar yapılıyordu. Savaş bilindiği üzere Hamas üyelerinin Gazze yakınlarında İsraillilerin yaşadığı köylere ve Negev Çölü'nde İsrailli olmayanların da katıldığı bir konsere saldırması ile başladı. Saldırıyı İsrail'in acımasız ve adaletsiz askeri tepkisi izledi. Hikayenin geri kalanını ya da gördüğümüz kısmını biliyoruz!
Açıklamada Hamas'ın politikaları ve eylemlerine ilişkin şu ifadelere de yer verildi:
“...Cihad kutsal bir projedir ve İslam’ın zirvesidir. Yiğit direniş bizdendir ve biz de ondanız, onu destekleyenleri destekleriz, ona düşman olanlara da düşman oluruz. Yahudileri ve Hıristiyanları destekleyen, Filistinlilere ve Müslümanlara karşı onlara yardımcı olan herkes, onlardan biridir."
Bu ifadenin pratik anlamı, Hamas ile aynı fikirde olmayanların yanı sıra sadece bugün değil, seksenli yılların ortasından itibaren deklare ettiği konum ve düşüncelerini yeren herkesi ‘kafir ilan etmek’tir. Bu aynı zamanda pratikte Hamas'ı, Hamas üyelerini ve Hamas politikalarını tahkim etmek ve kutsallaştırmak anlamına da geliyor!
“Cihad, Filistin’i çevreleyen ülkelerin görevidir. Onu yani cihadı terk eden, görevden kaçmış demektir. Bu kişi, bulunması gereken savaş meydanından kaçan birisi gibidir.”
Bu paragraf çok tehlikeli ve Ürdün ve Mısır sınırlarının ‘pratik olarak’ ihlal edilmesi anlamına geliyor. Aynı şeyin Lübnan sınırı için geçerli olup olmadığını bilmiyorum. Şunu bir hayal edin; Özbekistan, Nijerya ve Cezayir'den gelen gruplar, İsrail’e karşı ‘cihad’ amacıyla Ürdün ve Mısır topraklarında tabii ki ‘El-Kassam Tugayları’ liderliğiyle koordineli olarak ‘cihadçı’ kamplar kuruyorlar. Mısır ve Ürdün devletlerinin bunu kabul etmesinin ya da karşı çıkmasının ise bir önemi yok!
"Filistin toprağı, kıyamete kadar İslam vakfıdır. Onun bir karış toprağından vazgeçmek, ümmetin ittifakıyla caiz değildir."
Ümmetin alimleri sayılanların açıklamasında böyle deniyor. Ancak ‘kardeş’ Ebu el-Abd Heniyye, birkaç gün önce Gazze'deki savaşın durdurulması gerektiğini belirtmiş ve diğer tartışmasız talepleri dile getirmişti. Ardından ‘siyasi çözüme’ dönüşe ve bir Filistin devletinin kuruluşuna değinmişti. Bu bir İsrail devleti ile bir Filistin devleti anlamına gelen ‘iki devletli çözümün’ yumuşak ifadesi. Bu durumda Filistin'in ‘bir karışından’ vazgeçenleri tekfir etme söylemi nerede kalıyor? İsrail devleti uzayda mı kurulacak, yoksa ‘İslam vakfı’ olan topraklarda mı?
"Filistin’i çevreleyen ülkeler, cihad etmek isteyen mücahitlere sınır kapılarını açarak düşmana karşı cihad görevlerini yerine getirmeliler.” Bununla ne kastedildiğini daha önce söylemiştik; Mısır ve Ürdün'ün -Suriye ve Lübnan'ı da kastedip etmediklerini bilmiyorum- Filistin’de cihad bahanesi altında Müslüman Kardeşler’e bağlı ‘cihadçı’ grupların arkadaki ‘üsleri’ haline gelmesi gerektiği anlamına geliyor!
Bu, Müslüman Kardeşler’in dünyadaki tüm projelerine harcamak için Filistin dosyasına nasıl yatırım yaptığına dair sadece kısa bir bakıştır.