Arap Baharı’nın patlak vermesinden önceydi. Toplantı resmi veya halka açık değildi. Bir avuç siyasetçi bölgedeki durum hakkında istişarede bulunmaya karar vermişti. Görüşmede, ABD ordusunun Saddam Hüseyin rejimini devirmesinin gölgesinde Ortadoğu'daki koşullara değinildi. 11 Eylül 2001'deki el-Kaide saldırılarının tetiklediği uluslararası ortam ile ilgilenildi.
Katılımcılardan biri Yemen konusuna geçip kendisinden bahsetti. Bunun üzerine Kasım Süleymani bu konu hakkında detaylı bir şekilde konuştu. Yemen'in Bab’ul Mendeb ve Kızıldeniz ile ilgili stratejik konumundan bahsetti. Yemen'deki mezhepsel yapıyı detaylı bir şekilde ele aldı. Ayrıca kabile yapısından, ittifaklardan, güç dengelerinden ve bu ülkenin yaşadığı kanlı sınavlardan da bahsetti.
Süleymani'nin uzun ve ayrıntılı konuşması, toplantıya katılan Arap siyasetçiyi şaşırttı. Kudüs Gücü Komutanı masasında açık olan detaylı bir dosya hakkında hassasiyetle ve ilgiyle konuşuyor gibiydi. İlerleyen günlerde bu ilginin ideolojik, diplomatik, siyasi ve güvenlik boyutlarıyla İran'ın bölgedeki programının bir parçası olduğu ortaya çıkacaktı.
İran müdahalesi başlangıcında Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in gözünden kaçmamıştı. Büyük ihtimalle Yemen'deki İran projesinin bu seviyeye ulaşmasını beklemiyordu. Zeki Abdullah Salih, ABD ve komşularıyla pazarlık yaparken Husi kartından yararlanabileceğine bile bahse girmiş olabilir. Kızıldeniz'deki uygulamalarına tepki olarak Husi mevzilerine gerçekleştirilen Amerikan-İngiliz hava saldırıları, Gazze savaşının başlamasından 100 gün sonra ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'in çabaları konusunda iyimser görünmeyen Arap siyasetçiye yukarıda zikrettiğimiz anısını hatırlattı.
Siyasetçi, İran'ın İsrail'in direniş ekseninin Filistin bölümünü parçalama girişimini kabul etmesini uzak bir olasılık olarak gördü. Kudüs bayrağını kaldırmanın ilk andan itibaren Humeyni'nin tercihi olduğuna, çünkü bu seçeneğin Arap ve İslam toplumlarına girişi kolaylaştıracağına ve özünde Şii olsa bile devrimine İslami bir karakter kazandıracağına inandığına dikkat çekti.
O dönemde Humeyni, iki duvarın devrimin bölgedeki varlığının yayılmasını engellediğini düşünüyordu. Birincisi Irak'taki “kafir” Baas rejimiydi. İkincisi ise Büyük Şeytan’ın prestiji ve onu bölge ülkelerinin rejimlerine bağlayan ve Humeyni’ye göre bu ülkelerin devrilmesine engel olan bağlardı. Devrim, Amerikalıları ülkelerinin Tahran büyükelçiliğinde rehin alıp ABD'nin prestijini baltalayarak çalışmalarına başladı. ABD'nin daha sonra Irak duvarını yıkma bağışında bulunmasının ardından Süleymani, kendisini bazı ülkeleri ABD'ye bağlayan bağları kesmeye veya onları zayıflatmaya adadı.
Yüz gün önce İran geniş çaplı bir savaş başlatmakta ve buna müdahil olmakta acele etmedi. Zira bölgesel bir çatışmanın çıkmasını önlemek için ilk günden itibaren ağırlığını koyan ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemiyor. Ama aslında savaşın kontrollü bir ateşle yayıldığı söylenebilir. İsrail-Lübnan sınırındaki günlük karşılıklı saldırılar, ABD Özel Temsilcisi Hockstein'ın tekrar tekrar burayı ziyaret etmesini ve taraflara sınır noktaları üzerindeki çatışmayı sona erdirmeye yönelik fikirler taşımasını gerektirdi. Irak ve Suriye'deki Amerikan üslerine karşı bir tür taksitli savaş yürütüldü. Daha sonra Husilerin mesajı daha açık ve net bir şekilde geldi.
Yüz gün önce Hamas, Aksa Tufanı'nı başlattı. İlk tepkiler, Hamas'ın bu eyleminin, İran'a sadık grupların yıllardır küçük odalarda konuştuğu "büyük saldırının" bir parçası olduğunu göstermiyordu. Büyük saldırı senaryosunun ima ettiği gibi İsrail'in üzerine çeşitli haritalardan “füze yağmuru” yağmadı.
Bugüne kadar Filistin kaynakları hâlâ bazı Hamas müttefiklerinin büyük bir şeyin olacağı konusunda yalnızca birkaç dakika önce bilgilendirildiğini vurguluyor. Kaynaklar ayrıca Tahran'ın bu olayın kesin tarihinin kendisinden gizlenmesi konusundan rahatsız olduğunu söylüyor. Hizbullah'ın elindeki seçenekler çok fazla değildi. İttifakları ve programı nedeniyle olup bitenlerin tamamen dışında kalamazdı. İran'ın istemediği ve Lübnan'ın yaşadığı zor durumun da kolaylaştırmayacağı geniş çaplı bir savaşa girme kararını vermek onun için kolay değildi. Şam, topraklarındaki Rus askeri varlığı ve İsrail'in kendi ordusunu hedef alma gücü dahil olmak üzere birçok faktörü hesaba katması gerektiğinden, savaşa katılma konusunda isteklilik göstermedi. Suriye bu tür geniş çaplı bir savaşa hazır değil ve Hizbullah'ın sürekli ısrarları sonrasında Hamas ile yeniden ilişki kurması, onu savunmak için ya da İsrail savaşının onun üzerindeki yükünü hafifletmek için yüksek bir bedel ödemeye hazır olduğu anlamına gelmiyor. Bu nedenle Hizbullah, savaşa düşük bir maliyetle ve geniş çaplı, kapsamlı bir savaştan daha düşük bir çıta altında katılmayı tercih etti.
Hizbullah'ın başlattığı çatışmalara paralel olarak İran'a bağlı gruplar da ABD'yi Irak'tan ayrılma kararı almaya zorlamak amacıyla düzenledikleri saldırılarla ona katıldılar. Washington, Irak'taki üslerinin hedef alınmasına sert bir yanıt vermeyi seçtiğinde, Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti son derece zor bir duruma düştü. Amerikalıların Irak’tan düşmanlık atmosferi içinde ayrılması, Irak için büyük ekonomik kayıplara ve Irak kuvvetlerinin elindeki Amerikan silahları konusunda sıkıntılara yol açacaktı. Ancak Sudani hükümeti sonunda Uluslararası Koalisyon’un kendi topraklarından çekilmesi konusunu gündeme getirmek zorunda kaldı.
Biden yönetimi, İsrail'e mutlak desteğinin bölgede ve dünyada yol açtığı eleştirilere rağmen büyük patlamanın yaşanmaması nedeniyle rahatlamış görünüyordu. Ancak Kızıldeniz krizi onu, kaçınmak istediği şeyi yapmaya itti; o da, Refah Muhafızı misyonunun ciddiyetini vurgulamak için Husi mevzilerine hava saldırıları düzenlemek. Amerikan hava saldırıları, ABD ile Husiler arasındaki karşılıklı saldırıların 100 gündür devam eden açık savaşta ek bir eksen haline gelip gelmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor.
Blinken çıkmazdan kurtulmak için bir formül bulmaya çalışıyor. İsrail, kendisine “izin verilen süre” içinde savaşı sonuçlandıramadı. Hamas kapasitesinin üzerinde bir savaş yürütüyor ve paralel savaşlar her zaman geniş çaplı bir savaşa kayma riski taşırlar. Blinken'in görevi zorlu olmaktan da öte. Uzun bir savaşın herkes için maliyeti var. Ortadoğu'nun bir kısmı değişti. Amerikalı bakanın, Akdeniz kıyılarından Kızıldeniz kıyılarına kadarki bazı haritalarda Süleymani'nin parmak izlerini dikkate alması gerekiyor.
Süleymani, Saddam sonrası Irak'ın çehresinin şekillenmesine katkıda bulundu. Lübnan’dan Hizbullah’ın 2006’daki İsrail ile savaşına eşlik etti. Beşşar Esed rejimini kurtarmak için Vladimir Putin'i Suriye'ye askeri müdahalede bulunmaya ikna etmeye bizzat katıldı. Yemen ile ilgili detaylı konuşması, Yemen dosyasının daha erken bir dönemde masasında bulunduğunu tekit ediyordu.