Sudan çatışmasının tüm tarafları ve Sudanlı aktivistler, uluslararası toplumun ve bölge ülkelerinin Sudan'a yardım etmekle ilgilenmediklerinden acı bir şekilde söz ediyorlar ve dünyanın önemsediği ve öncelik verdiği diğer bölgeleri örnek olarak gösteriyorlar. Aynı zamanda aynı tarafların uluslararası müdahaleyi reddettiklerini, Sudan'ın egemenliği konusunda coşkulu ve hamasetli cümleler kurduklarını da duyabilirsiniz. Peki, çatışmanın tarafları Sudan krizini çözmek için bölgesel ve uluslararası yardım istiyorlar mı yoksa bu taraflar bölgesel ve uluslararası çabalara gerek kalmadan Sudan'da bir çözüm bulma gücüne sahipler mi?
Geçmiş dönemin hadiselerini okumak bu sorunun cevabını aramaya çalışmaya tek başına yeterli ve yardımcı olmayabilir. Bunun için Sudan'daki savaşların ve krizlerin geçmişine, güneydeki savaşlardan Darfur ve doğu Sudan'daki savaşa, oturma eyleminin bastırılmasından sonra ortaya çıkan siyasi krizlere, sonra 25 Ekim 2021 darbesinden sonra yaşananlara, çerçeve anlaşmasına ve hatta bölümleri halen devam eden 15 Nisan savaşına dönmeliyiz.
Tüm bunlara baktığımızda Sudan'ın onurunu zedeleyebilecek acı bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu sonuç da Sudan'ın dış müdahale olmaksızın sorunlarını çözebileceği lehinde değil. Bahsettiğimiz tüm dönemlerde Sudanlılar sorunlarını tek başlarına çözmeyi bir kez bile başaramadılar ve ister bölgesel ister uluslararası olsun her zaman dış müdahaleye ihtiyaç duydular. Hem de 67 yıl önce, parlamentoda bağımsızlığı deklare etme konusunda nadir görülen bir ulusal oy birliği yoluyla, yeni oluşan devletlerini sömürgeciliğin pençesinden kurtarmayı başarmalarına rağmen.
Uluslararası müdahalenin sonuçlarının kendi çıkarlarına uygun olmadığını düşünen ve bu yüzden heder edilen ulusal egemenlik ve haysiyet için ağlayan, falanca kişiyi kovmak ve açıkça boykot etmek için yürüyüşler düzenleyen bazı insanların tantanalarına aldanmayın. Onların tarihi, Sudan tarihinin en karanlık ve en kara geçmişidir. Bu kişiler ile şu anda kampanyalar düzenleyen ve karar alma merkezlerini kontrol eden eski rejimin destekçilerini kastediyorum. Güney sorununun çözümüne yönelik müzakereler IGAD örgütünün arabuluculuğuyla başlamıştı, onlar önce karşı çıkıp reddetmiş sonra küresel düzenin tüm temsilcilerinin ve istihbarat servislerinin karşısında boyun büküp tekrar masaya oturmuşlardı. Machakos Protokolü'nü, ardından da Naivasha Barış Anlaşması’nı imzalamışlardı. Dahası Nasrettin Hoca’nın çivisi gibi olan ve A'dan Z'ye ABD elçisi tarafından yazılan, her iki tarafın temsilcilerine verilen ve onlar tarafından imzalanan Abyei Protokolü’ne de imza atmışlardı.
Darfur müzakerelerinin tamamı Abuja, Doha ve Addis Ababa'da uluslararası arabulucuların girişimleriyle gerçekleşmişti ve bunu yaklaşık 30 bin kişiden oluşan bir uluslararası gücün katılımıyla Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği ortak misyonunun (UNAMID) müdahalesi izlemişti. Daha sonra, yol haritası müzakereleri olarak bilinen süreçte, eski Güney Afrika Devlet Başkanı Thabo Mbeki'nin arabuluculuğu yoluyla siyasi anlaşmazlığı çözme girişimleri başlamıştı. Başkanlarının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in karşısına oturup kendilerini Amerikan baskısından kurtarması için yalvarması, utancın doruğunu oluşturmuştu.
Bu, uluslararası müdahalenin iyi ve gerekli olduğu ve onun safını tutmamız gerektiği anlamına mı geliyor?
Elbette hayır, aksine kendisi yan etkileri ve olumsuz tesirleri olan acı bir ilaçtır. Sudanlı liderlerin ülkelerinin ve halkının durumuna bakmaları, hatalarını kabul etmeye ve ülkeyi sefil bir duruma ulaştırdıklarını itiraf etmeye, daha sonra alçakgönüllü davranmaya, masaya oturmaya, ülkenin ve milletin menfaati için karşılıklı taviz vermeye karar vermeleri elbette bundan daha iyidir.
Söylediklerimiz, bunun yakın zamanda gerçekleşeceğine dair hiçbir göstergenin bulunmadığına dair bir çeşit temennidir. Bu nedenle, ülkeden geriye kalanların güvenliğini korumak ve yerinden edilmiş milyonlarca Sudanlı mültecinin hayatlarını korumak için tek alternatif, bölgesel ve uluslararası arabuluculuğu kabul etmek, bu çabalara ciddiyetle katılmak ve saygı duymaktır.
Cidde platformuna bölgesel ve uluslararası arabulucular akın etmişlerdi ama siyasilerin oyunları platformu işlemez hale getirdi ve o da ilerleyemedi. Ardından Sudanlı siyasiler alışveriş yapar gibi girişimlerden birini seçme politikasını uygulamaya koydular. Cidde’den IGAD girişimine yöneldiler, gizlice ve alenen kendisini övdüler ama el-Burhan ve Dışişleri Bakanlığı ‘şayet’ kelimesi ile dolu açıklamaları ve ertelemeleriyle hızla kendisine karşı çıktılar. IGAD girişimi doğrudan görüşme kararıyla onları kuşattığında Hamideti hiçbir açıklama yapmadan aniden ortadan kayboldu. Ardından kendisine yakın olanlar Burhan'a ve verdiği sözlere güvenmediğini, bu nedenle toplantıda arabulucuların bulunmasını şart koştuğunu söyledi. Bu, yutulması mümkün olmayan bir bahane ve temel doğrularla oynamaktır. Zira kırdaki çoban bile iki adam arasında güven olmadığını, aksi takdirde savaşın çıkmayacağını biliyor. Ancak iki taraf da görüşme konusunda anlaştığı sürece görüşmenin yapılması gerekiyordu. Öte yandan taraflardan biri görüşmeyi reddederse bölgesel ve uluslararası toplum kendisine karşı olası her türlü yaptırımı uygulama hakkına sahiptir.
En son maskaralık, geçtiğimiz Perşembe günü Entebbe'de düzenlenen acil IGAD zirvesinde yaşandı. Hamideti toplantıya katılırken, Ordu Komutanı Burhan ise toplantıyı boykot etti ve önce kendisi ile Hamideti arasında yapılması planlanan toplantının yapılmasını şart koştu. Bu sadece bir bahane, Entebbe'ye gitseydi toplantı orada yapılırdı, ya ikisi baş başa, ya da IGAD Başkanı ve belki diğer liderlerin katılımıyla.
Sudanlılar, uluslararası ve bölgesel topluma müdahale etmediği için hakaret ediyor, arabuluculuk yoluyla müdahale ettiğinde ise kaçıp ‘kazı aletlerini’ saklıyorlar. Kazı aletlerini saklamak, kendisine babasının cenazesini gömmesine yardım etmek için gelenlerden kazı aletlerini saklayan biriyle alay eden bir Sudan atasözüdür.
Eğer Sudanlı liderler Sudan için bir çözüm üretemiyor ve bu konudaki çabaları sonuçsuz kalıyorsa, o zaman bölgesel ve uluslararası arabuluculara gönülsüzce de olsa yardım etsinler. Kim bilir belki onlar bir çözüm üretmeyi başarırlar.