Sudan’da yaşanan savaşın karanlık ve trajik bölümlerinden biri, kadına yönelik taciz ve cinsel şiddettir. Savaşın devam ettiği aylar boyunca tecavüz, cinsel şiddet, genç kızların kaçırılıp köleleştirilmesi vakalarına ilişkin raporlar, kanıtlar ve ifadeler yayınlandı ve bunlara yaygın uluslararası kınamalar da eşlik etti. Tüm bunlar Sudanlılar arasında yaygın bir şaşkınlık ve öfke hali doğurdu. Bu tehlikeli ve çirkin olguyu belgeleyen ve kınayan yeni raporların ve kanıtların yayınlanmasıyla birlikte mesele son birkaç gündür yeniden gündeme geldi.
Duyduğunuz ve korkunç olduğu için duyduklarınıza neredeyse inanamayacağınız kâbus gibi hikâyeler, yürek burkan anlatılar…
Son zamanlarda dolaşımda olan ses kaydında bir adam, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de Sudan’ın kuzeyinden kaçırılan genç kızların satıldığı pazara tanık olan bir tacirin tecrübesini anlatıyor. Bu kızların arasında, Nijer’den ve Çad’dan onu satın almak için geldiklerini söyleyen adamların pazarlığı esnasında ağlayan 11 yaşında küçük bir kız da varmış. Tacir ona acımış ve kurtarmaya karar vermiş. Bunun üzerine yaklaşık 4 bin 900 dolar ödeyerek, kızı kendi evine ve ailesinin yanına götürmüş. Kızla ilgilenmişler ve Hartum Bahri (Kuzey Hartum) bölgesinden olduğunu öğrenmişler. Kızdan ailesinin telefon numarasını alarak, kızlarının bilinmez ve karanlık bir akıbetten kurtulduğunu bildirmek için onlarla iletişime geçmişler.
Böyle bir pazarın varlığı, Darfur’daki sakinler ve kurumlarla, insan haklarıyla ilgilenen uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından da belgelendi.
Örneğin, Afrika Barış ve Adalet Araştırmaları Merkezi bu hafta, Darfur’da yer alan Havr-ı Cehennem’deki (Cehennem Vadisi) kadın pazarına ve cinsel köleliğe dair ayrıntılı bir rapor yayınladı. Raporda silahlı adamların Sudan’ın kuzeyindeki savaş bölgelerinden, özellikle de Hartum ve çevresinden kadınları kaçırıp Darfur’a götürdüklerine dair dehşet verici ifadeler yer alıyor. Rapora göre Darfur’a getirilen kadınlar, cinsel köle haline getiriliyor ve bazıları aynı amaçla satılırken, bazılarının da serbest bırakılmalarına karşılık fidye ödemeleri için aileleriyle pazarlık yapılıyor.
Merkezin müdürü Müsaid Muhammed, raporlarının delillerle, görgü tanıklarının ifadeleriyle ve gerek Sudan Ordusu aracılığıyla gerekse kaçıranlara fidye ödenerek serbest bırakılan ve sağ kurtulan kızların ailelerinden, tanıklardan ve mağdurlardan oluşan 45 kişinin verdiği röportajla desteklendiğini belirtti.
Üç aylık saha araştırmasıyla hazırlanan raporun hazırlık aşamasında merkezden araştırmacılar, Darfur’un çeşitli şehirlerinden, kasabalarından ve köylerinden vatandaşlarla iletişime geçti ve güvenlikleri için gerçek isimlerini belirtmeyerek onların tanıklıklarını aktardı.
Rapora göre araştırma esnasında bazıları zincirlenmiş halde olan kadınların ve genç kızların arabalarda görüldüğüne dair ifadeler ortaya çıktı. Bunların Hartum şehrinden kaçırılmış olması muhtemel. Darfur’un kuzeyindeki el-Faşir şehrinin batı bölgesinde yaşayan dört sivilin, kutular ve başka şeylerle dolu 70’den fazla Pick-up ve elleri zincirlenmiş genç kızların bulunduğu 10’dan fazla araba gördükleri aktarıldı.
Bölge sakinlerinden biri, bu olgunun ilk kez Mayıs 2023’te, yani Hartum’da savaşın patlak vermesinden birkaç hafta sonra gözlemlendiğini, haziran ayında da artmaya başladığını belirtti.
Savaş devam ettiği ve diğer bölgelere sıçradığı sürece bu olgunun da devam edeceği muhakkak. Nitekim başka raporlar, başkenti Medeni geçtiğimiz aralık ayında Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından basılan el-Cezire eyaletinden silahlı adamların gerçekleştirdiği kaçırma vakalarından bahsediyor. Uluslararası Planlı Ebeveynlik Federasyonu (IPPF), Sudan Aile Planlaması Derneği Müdürü eş-Şefi Muhammed Ali’nin şu ifadesini aktardı:
“Savaşın başlamasının üzerinden 10 ay geçtikten sonra kadınlara yönelik şiddet oranları, özellikle de çatışmalarla bağlantılı cinsel şiddet, adam kaçırma, zorla ortadan kaybetme ve kadınları silahlı adamlara yardımcı olmaya zorlama eylemleri çok korkutucu bir şekilde arttı.”
Tüm uluslararası ve yerel raporlar, HDK’ye suçlama yönelttiği için bu hafta HDK bir açıklama yaptı. Bu açıklamada, Afrika Boynuzu Kadınlar İçin Stratejik Girişimi (SIHA) tarafından yayınlanan ve kadınlarla genç kızların zorla kaçırıldığına dair 104 vaka kaydeden bir raporu yalanladı. HDK, ‘uluslararası hukuka ve insani hukuka riayet ettiğini’, ‘bireylerin davranışlarını takip etiğini ve herhangi bir ihlale izin vermeyeceğini’ söyledi. Bununla birlikte Sudan Dışişleri Bakanlığı’na göre SIHA’nın raporu, 32 insan hakları uzmanının ve Birleşmiş Milletler özel raportörünün kadınlarla çocukları koruma ve cinsel şiddetle mücadele konularında yaptıkları açıklamaları destekliyor.
Kesin olan şu ki, bu savaş Sudanlıları sarsan pek çok olgu doğurdu ve bunun etkileri savaş sona erdikten sonra da uzun bir süre devam edecek. Nitekim kayıp kızlarının akıbetini halen bilmeyen aileler de var, acılarını gömmeye ve kadınların maruz kaldığı tecavüzleri gizlemeye çalışan aileler de. Ailelerin bu çabası, namus meselelerinde büyük hassasiyet gösteren, kendisine yabancı ve değerlerine aykırı oldukları için bu tür olayları reddeden Sudan toplumu içerisinde utanç yaşama korkusundan kaynaklanıyor. Bu yüzden bu mesele, mağdurlara ve ailelerine psikolojik ve tıbbi destek sağlamak ve bu tür olaylara karşı koymak üzere genel farkındalık oluşturmak için yetkili makamların özel ilgi göstermesi gereken meseleler arasında yer alacak. Zira en hastalıklı ruh hallerinin görüldüğü savaşlar devam ettiği müddetçe bu tür olguların kökünün kazınmasından bahsedilemez.
Sudan bu alanda yalnız değil; başka toplumlar ve ülkeler de bu sorunu yaşadı. Bizzat Sudan eski çatışma bölgelerinde, özellikle de çeşitli aşamalarıyla Darfur savaşında da bu tür uygulamalarla yüzleşti. Ama evet, bugünkü darbe daha büyük, çünkü daha geniş bölgelere ve daha önce bilinmeyen taraflara ulaştı. Bu da demek oluyor ki, bu olgularla mücadele ve mağdurlara yardım alanında faaliyet yürüten kurum ve kuruluşlara destek olmak için çabaların ve kaynakların seferber edilmesi gerekir.
Herhangi bir tarafın meydana gelen yaygın ihlalleri salt ‘sapma’ olarak tanımlaması kabul edilemez. Hele ki bu ihlaller, geniş çapta ve sistematik, bazen de intikamcı görünen bir tarzda meydana gelirken.
Bu savaşın açtığı derin yaraların hızla iyileşeceğini ya da Sudanlıların kolayca unutacağını zannedenler yanılıyor. Telafi yolu zor olacak. Hukuki sorgulama da bu yolun bir parçası olmalıdır.