Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Gazze'yi hava yoluyla besleme çabaları

Gazze’ye havadan yardım ulaştırma, bunu yapan ülkelere teşekkür etmemizi gerektiren bir adım ve çaba. Ama aynı zamanda büyük, çok tehlikeli ve yarısı boşa giden bir çaba. Boşa gittiğini söylememizin nedeni, bu yardımların büyük bir kısmının denize düşerek dalgalar tarafından yutulması ve ayrıca İsrail'in havadan rastgele düşen yardımları kapmak için koşan ya da denize açılan onlarca insanın katliamına yol açması. Dolayısıyla havadan yardım ulaştırma yolunun faydaları çok küçük ve sınırlı kaldı.

Kanlı bir intikam savaşının yaşandığı, masum insanların kanlarının aktığı felaketzede Gazze’yi birkaç sınır kapısı olmasına rağmen ne karadan ne de denizden hiç kimse doyuramadı. Sınır kapılarının bazıları Gazze halkını aç bırakmak için silah ve teçhizat kaçakçılığı yapılması olasılığını bahane ederek kapalı tutan İsrail tarafından kontrol ediliyor. Kendi kontrolü altındaki kapıları kapatan İsrail, Avrupa Birliği’nin denetiminde olmasına rağmen güvenli olmadığını ve Mısır tarafından kapatıldığını iddia ettiği Refah Sınır Kapısı dışında, Gazze’nin bir sınır kapısı yokmuş gibi davranıyor. Dolayısıyla İsrail yardımlar konusunda dürüst olsaydı, Mısır'a asılsız suçlamalar yöneltmek yerine kendi kontrolündeki sınır kapılarını açardı.

İsrail savaş hükümeti, Gazze’nin dış dünyaya açılan çıkış noktaları olan dört sınır kapısının bulunduğu gerçeğinin üzerinden atlıyor. Bunlar Beyt Hanun, Refah, Kerem Şalom ve Selahaddin sınır kapılarıdır. Dolayısıyla İsrail'in Refah Sınır Kapısı’na ilişkin yalanları ve bahaneleri inandırıcılıktan uzak. Eğer Refah kapısından şüphe duyuluyorsa, İsrail neden tamamen kendi kontrolü altında olan ve yardımların denetlenip geçirilebileceği diğer üç kapıyı kapatıyor? İsrail'in Gazze'de ve ona komşu Filistin topraklarında öldürme, yalanlar uydurma ve aç bırakma yöntemlerini uyguladığını açıklamaya gerek yok. Gazze, bilhassa her yönden tel örgüler ve barikatlarla çevrili bir bölgede yaşayan 2 milyondan fazla Filistinli için büyük bir hapishaneye dönüştü.

Sınır kapılarını, Refah Sınır Kapısı ile sınırlandıran İsrail savaş hükümeti, İsrail’in tamamen kontrolü altında olan ve Erez adı verilen “Beyt Hanun” Sınır Kapısı’ndan ya da İsrail’in Karni olarak adlandırdığı el-Mintar Sınır Kapısı’ndan hiç bahsetmiyor. Neden başkası yokmuş gibi sınır kapılarını tek bir kapıya, yani Refah Sınır Kapısı’na indirgiyor? İsrail'in tamamen kontrol ettiği başka sınır kapıları da var ve eğer bu konuda dürüstse, savaş hükümetinin amacı Filistinlileri aç bırakmak değilse, bu kapılar aracılığıyla insani yardımların girişine imkân tanıyabilir. Kaldı ki yardım gönderenlerin çoğu, İsrail ile koordineli bir şekilde çalışıyorlar. Batı ve Arap ülkeleri başta olmak üzere kimileri Mısır’la koordineli çalışırken, kimisi de doğrudan İsrail’le koordineli çalışıyor.

Dolayısıyla bilhassa İsrail'in BM kuruluşlarının yardım sunma veya denetleme yetkisini elinden almasının gölgesinde, İsrail savaş hükümetinin yardımın niteliği ve kimliği konusunda yaptığı propaganda ve şüphe uyandırma çabası kesinlikle kabul edilemez bir mantıktır.

İsrail savaş hükümetinin Filistinlileri aç bırakmak istediği açık, bombalar ile ölmeyenler açlıktan ölecekler. İsrail, BM’ye bağlı ve tamamen bir insani yardım kuruluşu olan UNRWA başta olmak üzere, tüm insani yardım kuruluşlarını sınır dışı ettikten sonra Filistinlileri aç bırakma projesini başlattı.

Filistinlilerin çocuklarını aç bırakan, İsraillilerin çocuklarını ise yakıtı insan olan bir savaşa sürükleyen Netanyahu, oğlunu Kaliforniya'da savaş ateşinden uzakta tutuyor. Yargılanmaya karşı dokunulmazlığını uzatmak ve kendisine yönelik davadan güvenli bir şekilde kurtulmak için savaşı sürdürmeyi ve süresini uzatmayı hedefliyor.

İster Hamas ister Fetih veya başka örgütlerden olsunlar onurlu yaşama ve şu anda Gazze'de olmayan gıda ve su güvenliğine sahip olmak Filistinlilerin hakkıdır. Topraklarını geri almak ve barış içinde yaşamak hakkına sahiptirler. İsrail ordusunun Gazze'deki sivilleri, hastaneleri, camileri ve kiliseleri bombalaması meşru müdafaa hakkını aşmış, Filistinlilere karşı soykırım niteliğinde bir savaş suçuna dönüşmüştür.

İsrail yıkım, öldürme ve zorla yerinden etme konusunda ne kadar ileri giderse gitsin, Filistinlileri ancak öldüklerinde topraklarından söküp atabilecektir. Onlar, ayaktayken ölen heybetli hurma ağaçları gibidirler.

Dolayısıyla Ortadoğu'daki savaşı sona erdirecek ve Filistin sorununu çözecek en etkili çözüm, iki devletli çözüm olmaya devam ediyor. Bunun dışındaki her şey bir tümörü ağrı kesici ile tedavi etmek gibidir, hiçbir faydası olmaz ve çatışmayı bitirmez. Yakıtı, işgalin ve Filistin topraklarını en çok hak eden bir halka zulmün devam etmesi olan savaş ateşini söndürmez.

Açlık kâfirdir diyenler çok haklı.