Uzun zaman önce, geçen yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında biz gençtik ve uzay araçlarının yolculukları yeni olduklarından dolayı bize çok çekici gelirdi. Ne zaman Amerikan ya da Sovyet olsun uzaya bir araç fırlatılacağını duysak, televizyonların etrafında toplanır, insanlık için bilinmeyen bir dünyayı temsil eden uzaya araç fırlatma sürecini izlerdik.
Araç fırlatmak o dönemde hem hayal gücünü hem de zihni heyecanlandıran bir şeydi. Heyecanın doruk noktası, aracın kalkışa hazır hale gelmesiyle ve uçuş ekibini denetleyen mühendisin geri sayım sürecini başlatmasıyla başlardı. Sayım sıfıra ulaştığında araç yükseklere doğru yola çıkardı. Belki de bu yüzden geri sayım, benim için ve belki de pek çok insan için bir şeylerin olumlu yönde ilerlemesiyle ilişkilendirildi.
Ancak uzay dünyasının, araçlarının, geleneklerinin ve bilim adamlarının siyaset dünyası, tünelleri ve komplolarıyla hiçbir ilgisi yok. Bu nedenle siyasette geri sayım farklı bir anlam kazandı. Örneğin, bir siyasetçi için geri sayımın başladığını okuduğumuzda ya da duyduğumuzda, o anda bunun unutuluş uçurumuna düşme olduğunu biliriz. Belki de sonsuza dek sahneyi terk etme zamanının geldiğini anlarız.
İsrail'in Gazze Şeridi'nin Filistinli sakinlerine karşı kasıtlı bir imha savaşına sahne olan son altı ay boyunca, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için geri sayımın başladığını vurgulayan Batılı ve Arap medya haberlerini okumadığımız veya duymadığımız neredeyse tek hafta geçmedi. Bununla, nispeten uzun yıllar boyunca önemli bir aktör olarak işgal ettiği sahneden nihai ayrılışının yakın olduğu kastediliyor. Kanımca bu haberler, olaya ve beklenen sonuçlara ilişkin okumalar açısından doğruya en yakın olanı. Sahada olup bitenler ve günlük eylemler bunu güçlü bir şekilde doğruluyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun sadece sahneden ayrılmakla kalmayıp, büyük olasılıkla İsrail’de yolsuzluk ve ihmal, uluslararası yargı arenasında ise insanlığa karşı suç işleme suçlaması ile yargılanma yolunda olduğu tahminlerinin geçerliliğini güçlü bir şekilde pekiştiriyor.
Basında yayınlanan haberler, İsrail ve yurt dışındaki çeşitli televizyon kanallarındaki haber programlarında yapılan tartışmalar, İsrail Başbakanı'nın da dikkatinden kaçmıyor. Yorumcuların dediğine göre bu nedenle Hamas hareketine ve Gazze Şeridi'ndeki sivil halka karşı başlattığı savaşın devam etmesini istiyor. Ancak gözleri açık ve acele ile girdiği karanlık tünelin ucunda 6 ayın ardından küçük de olsa bir ışık göremedi.
“Hamama giriş bedava ama çıkış bedava değil” şeklindeki popüler Arap atasözü, Netanyahu'nun durumu için de geçerli. Yorumcuların da hemfikir olduğu gibi İsrail, Netanyahu'nun vaat ettiği gibi Hamas hareketi gibi inançlı ideolojik bir işgale direniş hareketini ortadan kaldıramaz. Bugünlerde ekranlarda yayınlanan Tel Aviv sokaklarındaki devasa gösteriler, İsraillilerin artık ne Başbakan'a ne de iktidar koalisyonuna inanmadığını doğruluyor. Tek istedikleri, kaçırılan rehinelerin sağ salim ailelerine dönmesi ve savaşın durması.
Bir Amerikan atasözü der ki: "Kaplan eti çorbası içmek istiyorsanız önce kaplan avlamalısınız." İsrail'in mevcut durumunda, söz konusu kaplan farklı, nadir bir türe ait ve bırakın avlayıp etini yemeyi, kendisini bulmak bile son derece zor. İsrail içindeki ve dışındaki yorumcuların da teyit ettiği gibi İsrail Başbakanı için geri sayım başladıysa, bu, sahneden çıkışının ve buna eşlik edeceklerin yerel ve uluslararası düzeydeki yansımalarının, hemen silinmesi kolay olmayacak siyasi etkiler bırakacağı anlamına geliyor. Bunlardan en önemlisi, İsrail'in 70 yıldan daha fazla süredir dünyayı ikna etmeye çalıştığı, bir ormanda yaşadığı ve etrafının onu avlamak isteyen yırtıcı hayvanlarla çevrili olduğu imajına damga vuran kara lekedir. Bu, maskenin düştüğü anlamına geliyor. Av/kurban maskesi 6 ay içinde silindi, arkasındaki diğer çirkin ama gerçek olan yüz açıkça görüldü ve dünyadaki tüm maskeler bu yüzü saklamayı başaramayacak.