Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Bölge ve son rötuşlar

Suudi Arabistan Krallığı ve Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanları, iki ülke arasında uzun süredir beklenen güvenlik anlaşmasına "son rötuşları" yapmaya yaklaştıklarını açıkladılar. Anlaşma kuşkusuz her iki ülke için de önemli ve bölgeye çeşitli alanlarda etkileri var.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu toplantısına katılımı sırasında: "ABD ile ikili anlaşmaları tamamlamaya çok yakınız” dedi ve ekledi: “Çalışmaların çoğu zaten yapıldı. Filistin cephesinde olması gerektiğini düşündüğümüz şeylerin ana hatlarına sahibiz.” Aynı konferansta ABD Dışişleri Bakanı Blinken de aynı soruya benzer bir yanıt vererek "Geçtiğimiz aylarda, hatta 7 Ekim'den önce bile kapsamlı çalışmalar yaptık. Herhangi bir anlaşmanın Filistin kısmına odaklanmak istiyoruz. Sanırım neredeyse tamamlandı” diye konuştu.

Her iki yanıtta da “Filistinlilerle ilgili kısım”dan bahsedildi. Bu durumda bahsedilen “son rötuşlar” yalnızca Suudi Arabistan-ABD ile mi ilgili, yoksa özünde Filistin meselesi mi var? bu konunun detayları şu an için net değil.

Gazze savaşı ile ilgili olarak tüm bölgenin çeşitli yönlerden “son rötuşların” eşiğinde olduğu artık açık. Bugün, Katarlı arabulucu her iki tarafa, yani İsrail ve Hamas'a karşı sabırsızlığını dile getirdi.  Mısır, ABD Başkanı'nın Mısırlı mevkidaşı ile yaptığı telefon görüşmesiyle yeniden ön plana çıktı.

Bugün ABD, İsrail Başbakanı Netanyahu'yu, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında verilecek bir tutuklama kararı korkusuyla korumaya çalışıyor. Netanyahu ise UCM’nin kendisi hakkında tutuklama kararı çıkarması durumunda ateşkes olmayacağını ima ediyor.

Aynı zamanda Netanyahu, sanki kuşatma altında olan Hamas değil de kendisiymiş gibi, Refah'ı işgal edip etmeme kararının "esiri olmaya" devam ediyor. Çünkü Refah'ın işgali onun uluslararası durumunu daha da karmaşık hale getirecek. Bir çözüm ya da ateşkesin olmadığı mevcut durgunluk hali de İsrail’deki aşırıcı hükümetinin koalisyonunu ve siyasi geleceğini tehdit ediyor.

Hamas'ın durumu ise Netanyahu'dan daha iyi değil. Katar'dan taşınma meselesinden açıkça bahsedilirken, belki de aktif bir şekilde müzakere edilirken, imajını parlatmak ve gelecekte Gazze'de iktidarda kalmak umuduyla Filistin Otoritesi’ne yakınlaşmaya çalışıyor.

İran'ın İsrail'e yönelik formalite saldırısına yanıt olarak İsrail'in İsfahan'ı hedef almasından bu yana İran'da apaçık bir sessizlik var. Tahran'ın şu anki temel arzusu İsrail'in Hizbullah'a saldırmamasını sağlamak ve yaklaşan müzakere masasında kendisine bir koltuk ayırmaya çalışmak.

Bu nedenle Husiler Kızıldeniz'deki saldırısını azalttı. Aynı zamanda İran, Irak'taki Haşdi Şabi güçlerini dizginledi. Nitekim Haşdi Şabi yetkilileri çeşitli açıklamalarla coğrafi çevredeki ve özellikle de Suriye'deki Amerikan üslerini hedef almama konusunda deklare edilen ateşkesin devam ettiğini vurguladılar.

Dolayısıyla yukarıdakilerin hepsi bize tüm bölgenin, Gazze'deki savaşın arka planına “son rötuşlar” yapmanın eşiğinde olduğunu söylüyor, hatta gösteriyor. Bu rötuşlar ya bir anlaşma ve bazılarının güvenli bir şekilde inmeyi başaramamaları nedeniyle ağaçtan düşmeleri ile sonuçlanır.

Yahut bazıları uçurumun eşiğine gelir ve onlar da kolay olmayan bedeller öderler. Ama tabi ki insani bedel, en önemli ve en ağır bedel olmaya devam ediyor. Sonuç olarak “son rötuşlar” aşamasıyla karşı karşıyayız ve bunların hepsi kötü değil.