Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Son gazeteci!

Ne zaman büyük bir kriz ya da savaş olsa, insanlara bir sürü asparagas haber ve yalan satan yeni bir ‘gazeteci’ görmeyeceğimizi sanıyoruz, ancak beklentilerimiz her seferinde boşa çıkıyor.

Peki neden her büyük krizde bu söz konusu gazeteci figürü tekrarlanıyor?

Kuşkusuz bu bir sonuç, sebep değil. İnsanların kendilerini rahatlatacak yanlış bilgiler duyma ihtiyacından kaynaklanıyor. Böyle durumlarda, bu yeni ‘gazeteci’ ortaya çıkar ve bir zafer arayışıyla insanların duygularını manipüle eder. Tüm şarlatanlık becerilerini kullanır ve beklentileri yükseltir. Büyük bir şöhret ve belki de çok para kazanır. Şok edici yenilgi geldiğinde ise geri çekilir. Zira işi bitmiştir. Bir sonraki savaşta yeni bir ‘gazeteci’ ortaya çıkar... Ve süreç böyle devam eder.

İnsanlar onun ortaya çıkmasını ve duygularını sömürmesini engelleyebilir mi?

Belki bir durumda gazetecilik anlayışı ve ucuz propaganda, şiir ve retorik arasındaki ayrım değişecektir. Gerçek gazetecilik acı ilaç gibidir; gerçekleri olduğu gibi sunar ve izleyicinin ve okuyucunun bunları süslemeden görmesini sağlar. Her türlü değişiklik, çarpıtma ve aldatma mesleğe ve insanlara ihanettir. Bu noktada, vücudunda kanser olan hastasını kandıran ve ona sağlıklı olduğunu söyleyen bir doktorun yaptığını örnek verebiliriz. Elbette sağlıklı olduğunu duymak hastayı neşelendirecek ve rahatlatacaktır, ancak kanser onu öldürecektir. Hastaya doğru bilgiyi gösterişsiz bir şekilde vermek ise iyileşmesine yardımcı olacaktır. Öfke duyacak ve inkâr etmek isteyecek, ama acı gerçeklerin mutlu yalanlardan daha iyi olduğunu anlayacaktır.

İşte bu yüzden, bu tür şarlatanlar gerçek gazetecilikte başarılı olamazlar, ancak bu tür karakterlere tapan ve onları yaratan ucuz gazetecilikte her zaman bir yer bulurlar. Doğru olmayan bilgiler söyleyip söylemediklerini umursamazlar, arkalarını kontrol etmezler ve sorumluluk hissetmezler. Aksine, bedeli savunduklarını iddia ettikleri çocukların kanı olsa bile, herhangi bir mesleki ve ahlaki sorumluluk duygusu olmadan daha fazla yalan söylemeye devam ederler. Onları destekleyen kişiler ise genellikle olay mahallinden uzaktadırlar ve zarif kıyafetlerine tek bir damla kan bile değmez.

Gazetecilikte yalan söylemek her zaman kötüdür, ancak savaş zamanlarında daha da kötüdür. Çünkü insanlar yanlış bilgilere dayanmanın bedelini hayatlarıyla öderler. Bazı insanlar (genel olarak hayatta, özel olarak da gazetecilikte) sizden hoşlanmasa da, sizi eleştirse de, size saldırsa da, yalan söylemek isteseler de (ki bu daha kolaydır) onlara doğru bilgiyi vermek önemlidir.

Neden bir Japon, Amerikalı ya da İngiliz ‘gazetecinin’ yayınlara çıkıp insanlara yanıltıcı bilgiler verdiğini göremiyoruz?

Cevap basit. Öncelikle söz konusu ülkelerde, uydurma ve yanlış bilgilere dayanan bu tür bir kişiliği kabul edecek bir basın yoktur. Bazen uydurma hikayeler ve yanlış haberler yazan gazeteciler olur, ancak bunlar her zaman ifşa edilir ve ardından kovulurlar. Medya kuruluşu da izleyicilerinden ve okuyucularından özür diler. Bu her zaman olur, en prestijli medya kuruluşlarında bile hatalar yapılır, yanlış bilgiler sızdırılır ve tatlı dilli düzenbazlar kuruluşa sızar. Ancak bu kişiler, kamuoyu önünde ifşa edildikten sonra uzaklaştırılırlar. Bir medya kuruluşu neden böyle bir şey yapar? Çünkü bu gazeteci, o kuruluşun güvenilirliğine zarar vermiştir. Ondan kurtulmak, en önemli varlığı olan güvenilirliğine verilen zararı telafi etme ve onarma girişimidir.

Söz konusu ülkelerde ve saygın medyalarında şarlatanlara rastlamamamızın bir diğer nedeni de insanların gazetecinin rolünün kendilerine kaynaklarından doğru ve güvenilir bilgi sağlamak olduğunu görmeleri ve kendilerine yalan söylenmesini ya da gerçeklerin süslenmesini istememeleridir. Aksi takdirde, bir haber kanalını izlemenin ya da bir gazeteyi okumanın, hoşunuza giden bilgiden önce hoşlanmadığınız bilgiyi almak dışında ne anlamı olabilir ki?

Politikacılar, bakanlar, komutanlar, şirket ve kulüp başkanları gizlilik içinde çalışmaya çalışırlar ve basının rolü bu gizliliği ortadan kaldırmaktır. Onlar gerçeklerin bir kısmını söylerler, gazeteciler de geri kalanını ifşa eder. Onlar kitleleri manipüle etmek için duyguları kullanır, gazeteciler ise bu duyguları nötralize eder ve gerçeği (mümkün olduğunca) olduğu gibi sunar. Gazetecilerin rolü budur ve bu yüzden sevilmezler. Birçok tarafı kızdırırlar. Çünkü kendilerini ilgilendiren şeylere burunlarını sokarlar (bazıları ilgilendirmeyen şeylere burunlarını soktuklarını söyleyecektir), ancak meslekleri sorgulamaya ve dezenformasyon haplarını kolayca yutmamaya bağlıdır. En büyük sorun, gazetecinin yalanların kaynağı olması durumunda ortaya çıkar. Çünkü onun misyonu bunun tam tersini varsayar; yani başkalarını çelişkili ifadeleri ve yanlış bilgileriyle yüzleştirmek ve onlar için bir sözcüye dönüşmemek, kişisel ve entelektüel eğilimlerini ortadan kaldırmak ve bunları mesleğine sokmamak.

Söz konusu ülkelerde din, maneviyat, siyaset ve finans alanlarında aldatıcılar bulacağınız doğrudur. Çünkü bu alanlar doğru bilgiye değil; kurtuluşu dinde, zenginliği finans adamlarında, milliyetçilik duygusunu ve ulusal gururu siyasetçilerde arayanları takip etmeye dayanır. İnsanlar bu alanlara gözü kapalı ve derin duygusal ihtiyaçlarla uyuşturulmuş olarak girerler. Bu nedenle onları kolayca manipüle eden ve onlara hayal satanlarla karşılaşırsınız. Ancak gerçek ve aklı başında gazetecilik işi farklıdır. Zira gerçek gazetecilik doğruları bildirmeye dayanır. Bu nedenle de bu şarlatanlar mesleğin temelleriyle çeliştikleri için bu işte başarılı olamazlar.

Tıpkı bir şarlatanın prestijli bir hastanede çalışmasına izin verilemeyeceği gibi… Zira keşfedilecek ve kovulacaktır. Çünkü burada kalması hastaların ölümüne yol açacaktır. Bu şarlatanları sadece ucuz kliniklerde serbestçe çalışırken bulabilirsiniz. Fakir hastaların paralarını alırlar ve onlara hastalıklarını artıran tedaviler sunarlar. Gazetecilikte de aynı şey oluyor. Şarlatanların çoğaldığı ucuz bir klinikte (gazetecilik kurumunda) mi yoksa gerçekleri olduğu gibi sunan köklü bir hastanede mi çalışmak istersiniz? Size yalan söyleyen ve yanlış bilgi veren birini mi ararsınız? Yoksa içinde neler olup bittiğini bilerek sizi gerçekle yüzleştiren birini mi ararsınız? Arap okuyucu ve izleyicilerin gerçek gazeteciliğin rolünü anlaması, yeni ‘gazetecilerin’ ve şarlatanların ortaya çıkmasını engelleyecek olan şeydir!