Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan için mayınlı alternatif plan

ABD Sudan Özel Temsilcisi Tom Periello, bir barış anlaşmasına varmak için müzakerelerin yeniden başlatılmaması halinde herhangi bir Arap katılımından, nezaketen de olsa bahsetmeden, uluslararası ve Afrikalı güçlerin gönderilmesi için harekete geçilmesi olasılığını ima eden açıklamalarla, Sudan'daki sıcak savaş havuzuna büyük bir taş attı. Her ne kadar söz konusu güçleri “barışı koruma güçleri” olarak tanımlasa da, barış için zemini hazırlayacak bir ateşkes anlaşması olmadığı için, bunlar aslında barışı ve boyutları bilinmeyen yeni bir gerçekliği “dayatan” güçler olacaklar.

Periello, Cidde Platformu müzakerelerinin yeniden başlatılmasına öncelik verdi ve bir barış anlaşmasına varmak amacıyla uygun koşulların yaratılması için üç ila dört haftaya ihtiyaç duyulduğunu, bundan sonra müzakerelere devam etmenin daha zor hale geleceğini söyledi. Zorlaşacak olmasının nedenini, müdahalelerini artıracak dış tarafların bulunduğunu ve kendi ifadesiyle "bunların Sudan'ın hiçbir konuda çıkarlarını umursamayan, daha ziyade diğer bölgesel taraflara zarar vermek isteyen taraflar" olduklarını söyleyerek açıkladı. Tuhaf olan, Sudan savaşını en başından bu yana körükleyen başka tarafların da olduğu bilinmesine rağmen, İran dışında bir tarafın adını vermemesiydi. ABD ve uluslararası toplumun bu tarafların müdahalelerini durdurmak için gerçek bir çaba göstermemesi, Washington'un da kendi çıkarlarını dikkate aldığı ve belirli taraflarla olan çatışmaları hesabına Sudan’da bir uluslararası müdahalenin gerçekleşmesini istediği anlamına geliyor.

Periello, müdahale için siyasi bir iradenin olmadığını itiraf etti ve bu nedenle güçlerin gönderileceğini kesin bir şekilde söyleyemedi. Bunun yerine bunu bir olasılık olarak sundu ve "dünyanın alternatif bir plan, bir B planı düşünmesi gerektiğini düşünüyorum" dedi. Buradan yola çıkarak bu sözleri, müzakerelerin yeniden başlaması için baskı yapmak amacıyla el yükseltme girişimi olarak yorumlanabilir. Zira Periello, dünyanın başka konulara önem verdiğinin farkında. Cumhuriyetçi Parti'nin temmuz ortasındaki genel kurultayı, ardından Demokrat Parti’nin ağustos ortasındaki genel kurultayı ile birlikte ABD’nin seçim sezonuyla fazlasıyla meşgul olacağını da biliyor. Bu arada Başkan Joe Biden'ın sağlık durumu ile davaların peşini bırakmadığı rakibi Donald Trump'ın durumuyla ilgili soru işaretleri de artıyor.

Gerçek şu ki, dünya ve Cidde platformuna katılmasına rağmen Amerikan yönetiminin kendisi Sudan savaşına pek ilgi göstermedi. Kongre'de, Amerikan ve Batı medyasında, ABD yönetimi, savaşın sona ermesi için ciddi bir çaba göstermemekle kendisini suçlayan ciddi eleştirilere maruz kaldı. Bazı kesimler Gazze savaşının kendisini Sudan savaşından uzaklaştırdığını söyleyerek ABD'yi aklamaya çalışıyorlar ama bu eksik bir gerçeği gösteren bir açıklamadır. Çünkü Sudan savaşı Gazze savaşından altı ay önce patlak vermişti ve barış çabalarını ilerletmek için ne ABD ne de uluslararası düzeyde koordineli bir çaba, Mayıs 2023'te Cidde Deklarasyonu'nda mutabakata varılan hususlara uyulmamasını cezalandırmak için ciddi adımların atıldığını görmedik.

Buradan, ABD'nin uluslararası ve Afrika güçlerini göndermek ile tehdit eden yeni hamlesi, Sudan'ın silah elde etmek amacıyla Rusya ve İran ile ilişkilerini güçlendirme niyetine bir yanıt olarak okunabilir. Afrika'da Rusya ve Çin nüfuzunu baltalamaya çalışan Washington, Sudan'ın Moskova'ya Kızıldeniz'de bir üs vermesini veya İran ile ilişkilerini derinleştirmesini kesinlikle istemiyor.

Uluslararası güçlerin müdahalesi çağrısının ardındaki motivasyon, gerçekten insani kaygılar, yardımın felaketzedelere ulaşmasını sağlamak ve Sudan'daki kıtlığı önlemekse, Washington ve Batı, çok daha kötü durumda olan Gazze'ye yardım sağlamak için neden benzer bir adım atmadı?

Eğer çağrı amaçsızsa, örneğin Tigray bölgesinde 400 binden fazla sivilin ve yaklaşık 80 bin askeri personelin hayatına mal olan şiddetli savaş sırasında uluslararası ve Afrikalı güçleri Etiyopya'ya göndermeye yönelik uluslararası ve bölgesel bir aktivizmi neden göremedik?

Buna ek olarak, Sudan savaşının başlangıcından bu yana Batılı ülkelerin savaşı körükleyen taraflara gerçek bir baskı uyguladığını da görmedik. Dahası Darfur'a silah gönderilmesini yasaklayan bir Güvenlik Konseyi kararı olmasına rağmen Hızlı Destek Kuvvetlerine büyük miktarda silah desteği yapılıyor. Zira Darfur Hızlı Destek Kuvvetleri için sürekli bir tedarik hattına ve yurt dışından kendisine akan silah ve savaşçıların ana giriş noktasına dönüştü.  Bu da Sudan ordusunu, savaşın uzamasından sonra silah konusunda yaşadığı eksikliği gidermek için dış güçlere başvurmaya zorladı.

Afrikalı ve uluslararası güçlerin gönderilmesi bir çözüm değil, aksine Hızlı Destek Kuvvetleri’nin halihazırda geniş alanlar üzerindeki kontrolünü korumasını, nefes almasını ve sınırdan daha fazla silah ve savaşçının geçmesini sağlayacağı için işleri daha da karmaşık hale getirecek.

Çözüm bizzat Sudanlıların elinde ve aralarındaki kapsamlı müzakereler yoluyla olmalıdır. Birisi BM güçleri aracılığıyla harici bir çözüm umuyorsa bir kez daha düşünmeli ve Irak, Afganistan, Suriye, Libya ve diğer yerlerdeki askeri müdahalelerin sonuçlarından dersler çıkarmalıdır.