Cuma Bukleyb
TT

Libya ve yolsuzluk sisteminin büyümesi

Libya'da son dönemde iki konu kamuoyunun ilgisini çekti. Bunlardan ilki 2024 yılı idari bütçesinin açıklanması, ikincisi Ahmed es-Senusi isimli bir gazetecinin hazırlayıp sunduğu, yolsuzluk vakalarını ortaya çıkaran “Bizim Paramız” adlı televizyon programı aracılığıyla ifşa olan bir yolsuzluk vakası. Gazeteci daha sonra Trablus'ta güvenlik servislerinden biri tarafından kaçırılıp tutuklandı ve ardından Başsavcılık Ofisi tarafından serbest bırakıldı.

Bütçe konusuna gelecek olursak, bunun Temsilciler Meclisi Başkanı Müsteşar Akile Salih ile Libya Merkez Bankası Başkanı el-Sıddık el-Kebir arasındaki ikili anlaşmanın sonucu olduğu ortaya çıktı. Bu, ikilinin tartışmalı mali konularda vardıkları ikinci anlaşma. İlk anlaşma, bu ikilinin aniden dolar kurunu yüzde 27 oranında yükseltme konusunda vardıkları mutabakattı. O zaman kur bütçede oluştuğu söylenen açığı kapatmak için yükseltilmişti. Parayı onay almadan  harcayıp açığa neden olan tarafın adı açıklanmadı ama elbette iyi biliniyordu ve tam olarak doğu bölgesinde Temsilciler Meclisi tarafından tanınan Usame Hammad başkanlığındaki ikinci hükümetti. Doların alım fiyatını 4,80'den 6,15 Libya dinarına çıkaran bu artış bu yılın sonuna kadar uygulanacak. Yani Libya vatandaşı mali açığı kapatmaya zorlandı ve ülkede iki hükümet olduğu ve bütçe mantık olarak tek bir hükümet için hazırlandığı sürece bu normal. Bir ülkede bütçe iki hükümet için oluşturulmaz!

İdare bütçesi konusu son zamanlarda Müsteşar ile Merkez Bankası Başkanı arasındaki ikili anlaşma sonucunda aniden gündeme geldi. Anlaşma sonucunda yaklaşık 180 milyar Libya dinarı olarak tahmin edilen 2024 yılı toplam idare bütçesinden ilk kez Bingazi hükümeti için 88 milyar Libya dinarı tutarında bir bütçe tahsis edilmesi onaylandı. Uzmanların görüşlerine göre bu, Libya tarihindeki en büyük idare bütçesidir. Bilindiği üzere 2024 yılının sona ermesine de yalnızca birkaç ay kaldı.

Bingazi hükümetine tahsis edilen bütçe, uluslararası toplum tarafından tanınan Trablus hükümetinin ikinci hükümeti açıkça tanıması ve Libya'nın bölünmüşlüğünü kabul etmesi anlamına geliyor. Libya'daki bölünmenin ayırt edici özelliği, Libya Merkez Bankası'nın her iki hükümete yönelik harcamalardan sorumlu olması.

Silah zoruyla dayatılan ve kabulle karşılanmayan oldu bitti, kabul edilen ve tanınan bir oldu bittiye dönüştü. Libya topraklarının birliğinden bahsetmek, Libya'nın bir ve bölünmez olduğunu tekrarlamak vs. artık hiçbir anlamı ve yeri olmayan, tekrarlanan ifadelerden ibaret hale geldi. Tek ve çok acı gerçek, Libya'nın fiilen sınırlar ve iki hükümet tarafından bölünmüş olduğu, meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin artık bir anlamı olmadığı ve kimsenin artık seçimlerin yapılacağına inanmadığıdır. Keza Doğu ve Batı Libya'da silahları ve adamları olanların kararları aldıkları ve uyguladıklarıdır. Devlet Konseyi ve Temsilciler Meclisi üyelerinin Arap başkentlerindeki toplantılarına ilişkin dolaşan haberler, otoritesini ve inandırıcılığını kaybetmiş iki meclisin varlığını meşrulaştırma aracından, hak etmeyen kişilere ödenen maaşlar, imtiyazlar ve harcamalar ile kamu hazinesinin boşaltılmasının iğrenç bir yolundan başka bir şey değil.

İkinci konuya gelince, Libyalı sosyal medya sitelerinde aktarılanlara göre hikaye basit; Ahmed Senusi adlı bir gazeteci, Libyalı bir televizyon kanalı olan "Al-Wasat TV" için Tunus'taki bir stüdyodan haftalık bir ekonomi programı yayınlıyordu. Program başarılıydı ve yaşanan yolsuzluk vakalarını takip etmesi ve ifşa etmesiyle öne çıkıyordu. Görünen o ki program yakın zamanda Ekonomi Bakanlığı'ndaki bir yolsuzluk vakasını doğrulayan ve Bakanın olaya karıştığını gösteren resmi belgeleri ifşa etmiş. Libya medyasında yer alan haberlere göre Bakanlık, kendi içinde belgeleri sızdıran kaynağı bulmak için güvenlik birimlerine adı geçen gazetecinin tutuklanması talebini iletti.

Gazetecinin Tunus'tan nasıl getirtildiği henüz belli değil ancak geldiği gün Trablus'taki evinin önünde yine bilinmeyen bir güvenlik birimi tarafından tutuklandı. Kaçırılma haberi internette hızla yayıldı ve gazeteciler, yazarlar, entelektüeller ve vatandaşlar bir araya gelerek, kaçıran tarafın açıklanmasını ve tutuklunun serbest bırakılmasını talep eden bir medya kampanyası düzenledi. Pek çok kişi uluslararası insan hakları örgütleriyle temasa geçti. Bu durum kendisini tutuklayan tarafın üzerindeki baskıyı artırdı. Bunun üzerine hızla Başsavcılığa teslim edilen şahıs, kanuna aykırı bir şekilde tutuklanması sebebiyle serbest bırakıldı.

Yasadışı gözaltı süresi boyunca güvenlik birimi gazeteciyi sorguya çekti, ondan itiraflar aldı, bir videoya kaydetti ve bu video haber amaçlı olarak internette yayınlandı. Böylece dava yolsuzluk ve ardından yasadışı adam kaçırma davasından, gazetecinin programı için "Bawabat Al-Wasat TV" kanalından aylık olarak aldığı meblağlar ile ilgili yaptığı açıklamalarla bağlantılı bir davaya dönüştürüldü ve elbette bu amacıma ulaşmayı başardı.

Dava, Libya'daki yolsuzluk sisteminin büyüdüğünü, artık dişleri ve pençeleri olduğunu gösterdi. Aynı zamanda kendi bünyesinde çalışan çeşitli kişiler arasındaki çıkar ittifakının yapılan anlaşmaları, suiistimalleri ve yağmalanan kamu paralarını gizlemek için betondan bir duvar ördüğünü de gösterdi. Hırsızların, yağmacıların, suçluların alması gereken hapis cezasının, yolsuzlukları ifşa etmeye çalışan herkesi bekleyen bir kader haline geldiğini ortaya koydu.