Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Düşünülmesi gerekeni düşünmek

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'in bölgeye yaptığı ziyaretler Ortadoğu ritüellerinin bir parçası haline geldi. Rakamlara göre bölgeye yaptığı son ziyaret onuncu ziyaretiydi. Ziyaret programında beş Arap ülkesi yer alıyordu: Mısır, Suudi Arabistan Krallığı, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün. Listede İsrail yer almıyordu. Bununla ilgili görüşler bunun İsrail'e yönelik bir öfkeyi değil, ikili ilişkilerin önünü açan bir tür soğukluğu yansıttığını belirtti. Zira yeni bir ateşkes girişiminin garantisi yok. Ayrıca ABD başkanlık seçimleri, başkan adayı Donald Trump'a son dönemde kaybettiği ivmeyi yeniden kazandırabilecek bir başka suikast girişimine ilişkin söylentilerin ardından kızıştı. Basitçe söylemek gerekirse, ABD çok meşgul ve savaşın da savaşı bitirmekte başarısız olduğu bir dönemde müzakerelerin, müzakerecileri ve arabulucuları hayal kırıklığına uğratma becerisi için bir yarış arenası haline geldiği açık. Bunun birinci kurbanı belli; Gazze'deki Filistin halkı ve buna son olarak Batı Şeria'daki Filistin halkı da eklendi. Ancak bölgenin diğer halklarının kaybı da pek az değil. Mısır ve Ürdün hazır durumda bekliyor. Çünkü savaşların nasıl seyredeceğini kimse bilmiyor. Zira savaş Süveyş Kanalı'nı etkiledi, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen kaybediyor çünkü Husi milisleri, Haşdi Şabi, Hizbullah ve diğer sayısız milis grup üzerinden savaşa dahil oldu. İsrail, ABD ve Batılı ülkelerde itibar kaybetmesinin yükünden kurtulmak için Trump'ın gelişini beklerken şimdi dişini sıkması gerektiğini biliyor. Tüm bunlara ek olarak savaş, herkesin korktuğu ama kimsenin alevlenmeden önce durdurmaya çalışmadığı, İran'ın da dahil olduğu daha kapsamlı ve bölgesel bir savaş olasılığını da bünyesinde taşıyor.

Bölge bu nedenle sıcak bir tabakanın üzerinde duruyor, ancak ülkeler ve halklar liderlerinden çalışma, yaşama ve evlilik koşullarını iyileştirmeye ve küresel düzeylere yükseltmeye hazırlanmalarını isteyen gelecek nesilleri görmezden gelerek, bu durumda uzun süre kalamaz.  Son on yılda koşullarını değiştirme kararı alan Arap ülkeleri, savaşı durdurmak için rasyonel insanlardan oluşan bir kulüp oluşturdular. Savaşı durdurma çabalarında bu kulübü Mısır ve Katar temsil ediyor. Ancak sonuç, tam ve doğru bir çözüm bulma arayışı söz konusu olduğunda, bırakın barışı sağlamayı, savaşı durdurmayı bile imkânsız hale getiriyor. Bu durumda işler, Hamas ile devlet dışı silahlı örgütlerin eline kalmamalı. Kendi ülkelerinin ve tüm bölgenin kaderini onlar belirlemeliler. Zira onlar ne bir savaş kazanabiliyorlar ne de kazanmaya yönelik bir stratejileri var gibi görünüyor. Ne Hamas'ın ne de Hizbullah'ın 8 Ekim 2023 için bir planı yoktu. Kimsenin yanaşmadığı tek cephe ise Filistin halkı gibi hâlâ dizginleri tamamen liderlerinin eline bırakmış İsrail halkıdır. Bu durumda Filistin halkının lideri Sinvar, İsrail halkınınki ise Netahyahu’dur. Her birinin arkasında da on binlerce kişinin ölmesinde, şehirlerin ve altyapıların yok edilmesinde bir beis görmeyen fanatikler duruyor.

İsrail halkı, rasyoneller kulübünden kişilerin yaklaşması gereken halkadır. Bu kişilerse kahramanlık ve şehitlik destekçileri dışında herkesin bedelini ödediği ebedi bir savaştan herkesi kurtarmak için bir Filistin devleti kurma yönündeki gerçek çabanın, barışın ve olgunluğun destekçileri olan Arap yapıcılardır. İsrail halkının tamamı Netanyahu'yu ve onun beceriksiz grubunu desteklemiyor. Bazıları Filistinlilerin bazı haklarını kabul ediyor. Bazıları da ebedi savaşın halkların çıkarlarını gerçekleştirmeye yönelik bir strateji olmadığına inanıyor. Üçüncü bir grup ise zafersiz ve onursuz bir şekilde rehinelerin ölmesi ya da öldürülmesi nedeniyle savaşın misyonunu yerine getirmekte başarısız olduğunu düşünüyor. İsrail’de solcuların ve liberallerin halen kalıntıları var. Bir de barışın daha erken bir dönemde farkına varmadıkları ve akılsız radikal dini gruplara teslim oldukları için hem İsrail hem de Filistin tarafını suçlayan Arap İsrailliler var. Haaretz gibi çatışmaların sona ermesini ve barışın görüşülmesini isteyen gazeteler bulunuyor. Son olarak, bu cehennem savaşın çarkının durması için mucize bekleyen bir dünya var. Şimdi düşünülebilecek, Arap Barış Girişimi’nin ruhunu ve gücünü yeniden canlandıracak tarihi ve büyük bir seçeneğin Netanyahu'ya değil İsraillilere sunulmasıdır. Bu seçenek şudur; bölge artık ikiye bölünmüştür. Bir yanda imar ve barış isteyenler, diğer yanda savaş ve yıkım isteyenler bulunmaktadır. Karşı tarafa bu seçenek açık ve net bir şekilde sunulmalı ve Mısır'daki deneyimlerimize göre bu, aşırı sol ve aşırı sağ siyasi grupları ve sosyal medya tugaylarını kızdıracak. Ama diğer tarafta günlerin nasıl ilk güzel seyrine dönebileceğini düşünecek olanlar da olacak. Kısacası İsrail'e şu sunulacak; bu toprakların bir parçası olmak ve Filistinlilere devlet hakkı tanımak mı, yoksa daha fazla savaş mı istediğine karar vermek.