Libya'nın başkenti Trablus'ta yaklaşık 3 hafta geçirdikten sonra, günlük yaşamın normalliğinin aldatıcı olduğunu ve bunun talihsiz, acı bir gerçeği, yani birleşik Libya'nın artık ikiye ayrılmış olduğunu gizleyen bir perdeden başka bir şey olmadığını kesin bir şekilde gördüm. Bunların biri doğuda ve güneyde Mareşal Halife Hafter ve oğullarının yönetimi altında, diğeri batıda Dibeybe ailesi ve silahlı grupların yönetimi altında. Bu gerçek ilk bakışta yabancı ziyaretçi tarafından görülmeyebilir, ancak birkaç gün sonra Libya Merkez Bankası dışında ikisini birbirine bağlayan hiçbir şeyin olmadığı kendisine aşikar olacaktır. Ne kadar çabalarsa çabalasın, kimsenin bu gerçeği inkar edebileceğini, kamufle edebileceğini düşünmüyorum. Bayan Stephanie Williams başkanlığındaki BM misyonu tarafından temsil edilen BM de durumun farkında ve bilincinde. Bu birinci gözlemim.
İkincisi, başkent Trablus'ta doğu Libya şehirlerinden çok sayıda yerinden edilmiş insan var. Öğrendiğime göre çoğu, Mareşal Hafter'in güçleri Bingazi’yi kontrol altına aldıktan sonra Trablus’a göç etmek zorunda kalmışlar. Mareşal Hafter ile çatışmaya giren ve savaşı kaybeden, liderleri farklı yerlere dağılan ya da göçmenler ile birlikte şehirdeki silahlı dini grupların kendilerine korunma ve sığınma imkanı sundukları Trablus’a göç eden dini gruplara verdikleri destek nedeniyle zarar görmemekten korkarak paralarını ve eşyalarını geride bırakıp şehirden ayrılmışlar.
Üçüncüsü, bir yandan eski Libya Merkez Bankası başkanı el-Sıddık el-Kebir'in görevinden alınmasının ülkedeki ekonomik aktivite üzerinde olumlu sonuçlar doğurduğu kesin.
Diğer yandan Libya Merkez Bankası'nın yeni başkanının onayladığı yeni mali tedbirlerin ardından ABD dolarındaki ani düşüş sonucunda serbest piyasa büyük sarsıntılar yaşamaya başladı. İlk kez döviz tüccarları, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, yasal olarak döviz satışı yapmalarına olanak tanıyan yasal lisanslar alma fırsatına sahip oldular. Döviz tüccarlarının, başkent Trablus ve Libya'nın diğer şehirlerindeki yaygınlıklarına rağmen, Albay Kaddafi'nin iktidara geldiği günlerden bu yana ruhsatsız faaliyet gösterdiğini belirtmekte fayda var.
ABD para biriminin fiyatındaki düşüş spekülatörler için büyük mali kayıplara yol açtı. Bu tür mali işlemlerin gerçekleştiği meşhur Halka Çarşısı onların bağırışlarından, koşuşturmacasından yoksun kaldı. Merkez Bankası'nın niyetinin yavaş yavaş resmi piyasa ile serbest piyasa arasındaki fiyat farkını kapatmak ve azaltmak yönünde olduğu görülüyor. Merkez Bankası ayrıca bankalara likidite sağlamak ve yaygın olan tefeciliği ortadan kaldırmak amacıyla yaklaşık 15 milyar Libya dinarı olduğu tahmin edilen büyük miktarda nakit paranın ulaştığını da duyurdu.
Dördüncüsü, 11 yıl süren bir aradan sonra Trablus şehri ilk kitap fuarının açılışına sahne oldu. İlginç olan, fuarı düzenleyen ve denetleyen tarafın Kültür Bakanlığı ya da kitapla ilgili resmi makamların değil, Başsavcılık olmasıydı. Başsavcı geçtiğimiz çarşamba günü fuarın açılışını yaptı.
Başsavcılığın fuarın hazırlık, organizasyon ve denetiminin sorumluluğunu üstlenmesi pek olumlu sonuçlanmadı, söylendiği gibi bir bardak suda fırtına koparılmasına neden oldu. Bunun nedeni ise pek çok kişinin bu fikre karşı çıkması ve bunu Başsavcılık ofisinin Kültür Bakanlığı'nın yetkilerine yönelik bir ihlali olarak görmesiydi. Fuarın Başsavcılığın organizasyonunda yapılmasına karşı çıkanların, Trablus hükümetinde Kültür Bakanlığı'nın ölü bir varlık olduğunu peşinen bildiklerini belirtmekte fayda var. Dolayısıyla bu fikri reddedenlerin pratik olması gerekiyordu; zira önemli olan fuarı organize eden kurum değil, nüfusu 3 milyonun üzerinde olan bir şehirde fuarın düzenlenmesidir. Başsavcılığa bu girişiminden dolayı teşekkür etmeleri gerekirdi. Zira fuara Libya'nın dört bir yanından ve birçok Arap ülkesinden çok sayıda yayınevi katıldı.
Beşinci ve son gözlemim, hava durumuyla ilgili kısa bir nottur; geçtiğimiz iki gün boyunca, uzun ve aşırı sıcak bir yazın ardından sonbahar mevsimi ilk kez yüzünü gösterdi. Trablus'ta zaman zaman elektrik kesintileri yaşandı. Sonbaharın ilk yağmurları canlandırıcıydı, ama aniden geldi ve trafiği biraz karıştırdı. Trablus ve diğer Libya kıyı şehirlerinin yağmurla dostane bir ilişkisi olmadığı ve yağmur sularının sokaklarını sular altında bırakıp, göle çevirerek felç etmesi nedeniyle kış mevsiminden nefret ettiği biliniyor.