Seyyid Ali es-Sistani'nin Haziran 2014'te verdiği “yeterli cihat” fetvası, Irak'taki Haşdi Şabi Güçleri milislerinin liderlerinin, o zaman Irak’ta bulunan DEAŞ örgütüyle mücadele bahanesiyle takip ettikleri temelse, aynı mantık bu kesimlerin Seyyid Sistani'nin yeni açıklamasına da itaat etmelerini gerektiriyor. Zira DEAŞ ile mücadele için kurulan bu milis gruplar devlet otoritesi için bir felakete dönüşen, bazıları Irak’ı Tahran ile Tel Aviv arasında açıktan ve gizliden devam eden savaşın esiri yapmaya çalışan gruplardır.
Bir süre önce sadece Irak'ta değil Irak dışında da Şiilerin en meşhur otoritesi olan, Şii literatürünü okuyanların bildiği gibi, klasik Necef dini otorite çizgisini temsil eden büyük otorite Ali Sistani'nin yaptığı bir açıklamaya dikkat çekmiştik. Bu açıklama kısaydı ancak Irak'ta devlet otoritesine yönelik saldırılara karşı uyarmak için yeterliydi. Sistani'nin açıklamasında silahın sadece devlet ile sınırlandırılmasının gerekliliği de vurgulanmıştı.
Şimdi Al-Arabiya'ya konuşan Necef’teki dini otoriteye yakın kaynaklar aracılığıyla bu açıklama ile ilgili bir açıklama daha geldi ve söyledikleri arasında şu da vardı: “Sistani silahın yalnızca Irak devletinin elinde olmasını istiyor. Savaş ve barış kararı, hiçbir yabancı ülkenin rolünün olmadığı, egemen bir Irak kararı olmalıdır.”
Haberde dini otoriteye yakın olduğu belirtilen kaynak, Al-Arabiya'ya şöyle konuştu: “Sayın Sistani'nin açıklamasını derinlemesine inceleyen herkes, bu çağrının sadece Iraklılara yönelik olmadığını, aksine tüm bölgeye yönelik olduğunu görecektir. Özellikle bu kritik aşamada gençleri etkileyecek, ülkelerinin çıkarlarına, istikrarına ve güvenliğine zarar verecek eylemlere itecek duygusal ve kışkırtıcı konuşmaların yapılmasını istemiyor.”
Sistani’nin açıklamasını açıklayan bu kişilerin okumalarından çıkan sonuç, onun İsrail'in Lübnan ve Gazze'deki savaşlarının devam etmesinin, bu savaşların sonuçlarının Iraklı ve dedikleri gibi Iraklı olmayan devlet biçimlerinin çökmesine, otoritelerinin dağılmasına yol açmasından, denetimsiz milislerin artan rolünden, coşkulu gençlerin onlara katılmasından ve kaos çemberinin tüm bölgede dönmesinden korktuğudur.
Bu açıklamanın yaygınlaştırılmasının ve mümkün olan her yere, özellikle de “genç” Şii kitleye ulaştırılmasının gerekli ve kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Kaosun hakim olmasını, gençlerin fitne sunaklarına ve felaket alanlarına zorla sürüklenmesini önlemek için her türlü çabayı sarf etmemiz gerekiyor.
Bugün milis tufanından ve kumpas savaşlarından, ne kadar kusurlu, eski ve ne kadar reforma muhtaç olursa olsun, devlet gemisinden başka sığınacak yer yok. Sonuçta bu çöldeki tek elle tutulur gerçeklik bu.
Sistani'nin fetvasının teyit edilmesi ve pekiştirilmesi, özellikle dini otoriteye tutunan ve onun gölgesinde olduğunu iddia edenler için bir zorunluluktur.