Bırakın siyasetçiyi ya da entelektüeli, aklı başında hiç kimse, tarihin çarpıtılmasının, ulusların çektiği acıların temellerinden, gerileme ve geri kalmışlıklarının nedenlerinden biri olduğuna karşı çıkmayacaktır. Tarihi tahrif etmenin birden fazla anlamı vardır; efsaneye, ideolojiye ve mitolojiye dayalı olarak açıkça yalan söylemek de buna dahildir. Bir diğeri şu meşhur sözdür: Tarih galipler tarafından yazılır, yani onu istediği gibi çarpıtır. Ülkelerin, halkların ve toplumların tarihlerindeki metne değil dipnotlara odaklanan zıt argüman da bu anlamlardan biridir.
Bölgemizde parti ve grupları adlandırmak için Batılı isimlerin kullanılması, tanımlama ve analiz için yararlanılan Batılı kavramların kullanılması yönünde birçok girişimde bulunulmuştur. Onlarca Batılı kavram, farklı dönemlerde ve birbirine karşıt taraflarca kullanılmıştır. Ancak bu tarafların kavramları tahrif etme ve yeniden inşa etme yöntemleri farklı olsa da, hepsi de kavramları orijinaliyle örtüşmeyen anlamlarda kullanmışlardır ve bu da yanıltmadır.
Suriye'de 50 yılı aşkın bir süre iktidarda kalan Baas Partisi, bu uzun yolculuğu içinde tek bir mezhep ve azınlığın vahşi ve diktatör partisine dönüştü. Bu dönüşüm Baas Partisi’ni asıl adından ve dayandığı anlamdan arındırdı. Onlarca yıl içinde kendisinden geriye sadece önemsiz isimler ve Arap milliyetçiliği ile Suriye milliyetçiliğinin yüzdürülen kavramları kaldı. Azınlıkların vahşetine dayalı bir aile yönetimine dönüştü. Baas Partisi yönetimi monarşik cumhuriyet gibi bir aileye ve miras bırakmaya dayalı bir yönetim haline geldi. Ama monarşilerin büyüklüğünden askerlerin oğullarına iktidarı miras bırakmak dışında hiçbir şey almamıştı. Bu, tarihin çarpıtılmasının yanı sıra düşüncenin de çarpıtılmasıdır.
İktidar rejimleri kendi muhalefetini yaratır ve tıpkı Baas Partisi’nin Suriye'de yaptığı gibi bazı Arap ülkelerinde de partiler kendi muhalefetlerini yarattılar ve bunlar isimleriyle ve hedefleriyle bilindiktir.
Bu ve daha fazlası demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi en yaygın kavramlar için de geçerlidir. Esed'in onlarca yıldır yaptıklarının bir benzerini Müslüman Kardeşler ve kökten dinci gruplar da yaptı. Bunun en açık örneği, örgütün 2011'den sonra Mısır'da iktidara geldiği dönemdi; bu dönemde bu kavramları sadece ve sadece Batı kamuoyunu kandırmak için gündeme getirdiği ortaya çıktı. Partizan yorumlar yaparak bu kavramları örgüte hizmet edecek şekilde şekillendirdi, tarihi ve düşünceyi çarpıtmak için büyük bir operasyona girişildi.
Sahva’nın (uyanış) bittiğ” fikri de son yıllarda yaygınlaşan bir efsanedir ve ilerleyen dönemlerde kusurlu olduğu, dünyadaki bütün olayların ve gerçeklerin, onun gerçekçi, bilimsel ve fikri açıdan çelişkili olduğunu gösterdiği ortaya çıkmıştır. Son yüzyılda dünyanın en çirkin diktatörlük rejimlerinden birinin devrilmesinin verdiği büyük sevinçle, düşünürler, araştırmacılar ve yazarlar, kültürlerine, bilgilerine, farkındalıklarına ve analizlerine dayanarak gelecekte beklenenin tehlikesini unutmamalılar. Çünkü bu, karar vericiye ve ilgili gözlemciye daha geniş görüş ve analiz açıları sağlar.
Politikacının doğası beklemek, ağırdan almak, pozisyon ve kararlarda çıkarları hesaplamaktır; bu, politikacının aksine elindeki delil ve kanıtlarla fikrini ifade eden araştırmacı ve yazarın meselesi değildir, çünkü o sadece kişisel görüşünü ifade etmektedir. Eğer haklıysa, yaşlı ve genç okuyucuları arasında itibarı artar, eğer hatalıysa, hatasını tek başına üstlenir. İnsanlık tarihindeki istisnai anlar ve modern tarihteki Nazizm, faşizm ve Bolşevizm gibi istisnai anlar dışında tarih ve coğrafya boyunca böyle olmuştur.
Kökten dinci öncelikler fikir ve kavramlar, Emevi Camii ve başka yerlerdeki vaazlar, siyasi, medyatik, kültürel ve felsefi söylemler şeklinde Suriye'de yeniden başını göstermeye başladı. Her ne kadar medya, kadınların başörtüsü, alkollü içkiler veya şarkı söylemek konusundaki tutum gibi kamusal görünümlere ve sosyal formalitelere odaklanmaya başlasa da, sorun bundan çok daha derin ve her düzeyde daha tehlikeli.
Bu aşamada sahneyi anlamak için üç sandığa odaklanılmalıdır. Birincisi Batılı ülkeler tarafından formalite olarak desteklenen oy sandığıdır. Tüm çağdaş ülkeler ve kökten dinci gruplar, Batılı destekçileriyle anlaşma içinde sandıkları manipüle etmekte ustalaştılar. İkincisi, kafa sandığıdır ve onlarca yıldır dini, politik, kültürel ve eğitimsel olarak manipüle edilmiştir. Üçüncüsü, duyguların provoke edildiği, musibet ve felaketlerin istismar edildiği kalp sandığıdır. Bunlar bugün Suriye'de tüm hızıyla çalıştırılan üç sandıktır.
Son olarak, geçmişte olup biteni, bugün olup biteni ve gelecekte ne olup biteceğini anlamak için, ister araştırmacı, ister diplomat, ister yazar olsun, ilgilenen kişinin kendisini modern ve çağdaş tarih, kişi ve grup isimleri, dini, siyasi, sosyal ve felsefi kavramlar, Ebu Katade el-Filistini, Ebu Muhammed el-Makdisi, Ebu Musab el-Suri, Ebu Basir el-Tartusi ve bunlara benzer daha birçok isim, aynı şekilde Müslüman Kardeşler ve el-Sururiyye gibi örgüt isimleri, keza modern kavramların nasıl manipüle edildiği konusunda yeniden eğitmesi gerekir.