Yarısı yerinden edilmiş, yarısı işkenceye uğramış bir halkı Allah'ın mutlu etmesi ve bu halkın hak ettiği istikrar, refah ve özgürlüğe kavuşması ümidiyle, Arap ve Arap olmayan tüm ülkeler Suriye'de yaşananlar konusunda bir tavır almayı bekliyor.
Bu nedenle dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin yaptığı açıklamaların tamamının son derece tedbirli, geleceğin neler getireceğini ve sonrasında yeni Suriye rejiminin resminin netleşmesini bekleyen açıklamalar olduklarını görüyoruz.
Öte yandan, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliği, İsrail de dahil olmak üzere herkese, Suriye'nin hiçbir ülke için kaygı verici bir platform olmayacağına, yıkılan altyapısını onarmakla, hatta Suriye halkının yıkılan güvenini ve psikolojisini yeniden tesis etmekle ilgileneceğine dair güven mesajları göndermeye önem verdi.
Şu ana kadar HTŞ’nin söylemleri önceden dikkatle düşünülmüş ve hazırlanmış görünüyor ve HTŞ’nin lideri el-Şera, yine buna hazırlıklı olarak herkese güven verecek şekilde bunları sunuyor. Ne var ki bunlar aynı zamanda bu rejimin doğasına dair spekülasyonlara da kapıyı açık bırakan söylemler.
Şera’nın dış dünyaya yabancı medya platformları aracılığıyla hitap etmeye önem vermesi, bu platformları seçmesi, Batı'ya güven verme ve zihinlerdeki önceki “el-Culani” imajını değiştirme konusunda istekli olduğunu gösteriyor.
Ardından Şarkul Avsat gazetesine verdiği röportajda Suudi Arabistan Krallığı'nın kalkınma vizyonuna hayran olduğunu ve onunla iş birliği yapacağını vurgulayan mesajlar verdi. Irak ve Lübnan'a güven veren açıklamalar yaptı ve karşılığında da Krallık Suriye’ye yardım eli uzatacağına söz verdi. İlk adım da enerji tedariki oldu.
Şera, Rusya ile ilişkilerin şu anda aynı kalacağını söyledi, Türkiye'den şükranla bahsetti. İsrail’le ise savaş istemediğini, dolayısıyla sınır anlaşmasının yürürlükte kalacağını belirtti. İsrail’e Esed yönetimi sırasında var olan statükoya dönmesi çağrısında bulundu.
ABD, Avrupa ile birlikte halen "Sezar Yasası" dahil yaptırımların kaldırılması konusunda bir karar vermeyi bekliyor. Ancak bu karara yönelik hazırlıkları açık ve buna önceden hazırlıklı görünüyor. Batılı heyetlerin art arda yaptıkları ziyaretler de bunu doğruluyor.
Şera orduyu yeniden kuracağını ve silahı devlet çatısı altında birleştireceğini söyledi. Ancak bu ordunun doktrinini, silahlanmasını ve politikasını belirlemeyi anayasayı yazacak komisyona bıraktı.
Suriye'nin içine gelince, Suriye'nin çok çeşitli dokusuna, azınlıkların haklarının ihlal edilmeyeceği ve Suriye'nin çok eski zamanlarda, milattan önce olduğu gibi, tüm Suriyelilere geri döneceği konusunda güvence vermeye çalıştığı mesajlar sundu. Hristiyanlara, Kürtlere ve Dürzilere medyatik olarak dikkatle hazırlanmış mesajlar verdi.
En sık sorulan sorular olan Suriye'nin ve rejiminin şekli, katı ve yasakçı mı olacağı, kişisel özgürlükler konusundaki tutumuna gelince, Suriye'nin aşırılıklarıyla Taliban gibi olmayacağını, kız çocuklarının eğitimine izin vereceğini vurguladı!
Burada yine spekülasyonlara kapıyı açık bıraktı. Zira görüldüğü gibi yeni rejimin kişisel özgürlükler konusundaki tutumundan genel hatlarıyla bahsetmiyor. Yasaların bu konudaki denetimlerinin ne ölçüde olacağının da yine anayasayı yazacak komisyona bırakılacağını söyledi.
Suriye'de sivil devlet talebiyle gösteriler yapıldı, Şam'da ise kadınların haklarına ve tercihlerine saygı gösterilmesini talep eden gösteriler oldu. Bunların hedeflerini ve kim tarafından kışkırtıldıklarını sorgulayanlar oldu. Ama müdahalede bulunulmadan kendilerini ifade etmelerine izin verildi ve bu, HTŞ’nin başarılı olduğu bir nabız yoklamasıydı.
Kendisiyle fotoğraf çekilmeden önce bir kızdan başını örtmesini istemesinin, başörtünün zorunlu olacağının göstergesi olup olmadığı sorusuna ise şu cevabı verdi: “Sadece kendisinden başını örtmesini istedim, onu zorlamadım çünkü bu kişisel bir durumdu. Beni ilgilendiren bir konuydu.” Geçici hükümet için yaptığı seçimler, yeni Suriye'ye liderlik edecek akımın siyasal İslamcı gruplardan olacağının bir başka göstergesi. Aradaki fark, Şera’nın seleflerimizin hatalarından ders aldık vurgusunda bulunması. Burada Mısır deneyimine atıfta bulunuyor olabilir. Yeni anayasa bunu gösterecek.
Kendisine “Bu anayasayı kim yazacak?” diye sorulduğunda, herkesin temsilcisi olacağını söyledi ki, sorun da burada yatıyor. Yeni Suriye'nin önündeki ilk meydan okuma, grup ve akımların anayasa hazırlama komisyonunda kimin yer alacağını, kendilerini gerçekten temsil edip etmediğini kabul etmeleri veya etmemeleridir.
İkinci meydan okuma, Türkiye'nin kazanımları, kontrol etmek istediği alanlar ve HTŞ’nin silahın sadece ordunun elinde olmasını talep etmesi halinde geri kalan grup ve örgütlerle mi çatışacağı yoksa Suriyeli bir Devrim Muhafızlarının oluşumuna mı tanık olacağımızdır.