Sürrealist hareket, 1920'lerin ortalarında Paris'te şair André Breton tarafından başlatıldı. Şiirde bilinen, klasik olan her şeyin karşıtıydı ve ardından sanatın her alanına yayıldı. Zamanla akıldışı olan normalleşti ama akıldışı olmayı sürdürdü. İspanyol Pablo Picasso bizim için kafası karnında ve gagası komşusunun kuyruğunda olan kocaman bir güvercin resmi yaptı. İnsanlar bu “moderniteye” alıştılar ama güvercinler eski hallerini koruyarak Londra'daki Trafalgar Meydanı'nı doldurmaya devam ettiler. Aynı şekilde hüzün güvercini de Ebu Firas el-Hamdani'nin yanında feryat etmeyi bırakmadı.
Sürrealist ifadesi tuhaf, komik, hatta garip ve bazen de en korkutucu her şeyi ifade etmeye başladı. Bir ay önce Amerika Başkanı'nın Gazze halkını sınır dışı etme, burayı kendi ülkesinin devralması, ardından da oraya turistik kuleler ve rezidanslar dikme projesini açıklayacağı söylenseydi; anlık ve ardından düşünülmüş tepkiniz, Abdullah el-Kasımi'nin ünlü kitabının “Dünya bir akıl değildir” başlığı olurdu.
Bu dehşet verici sürrealizmde korkutucu olan ne boyutu ne de sahibinin önemi değil, onu bu dünyanın günlük yaşamında normal bir mesele olarak karşılayan Amerikalılar ve İsrailliler, özellikle de Gazze kıyısı projesi dışındaki sürrealistlerdir. Dahası dünya sadece bir akıl olmadığı gibi, aynı zamanda sadece bir kalp, bir bilinç veya bir yaratım da değildir. Bütün bir nüfusu konteynırlara, otobüslere ve taşıyıcılara yerleştiriyorsunuz, ardından onu tam teşekküllü bir turizm şirketine dönüştürüyorsunuz!
Aslında ABD, Avrupa ve diğer tüm farkındalık alanlarındaki ve insani standartlardaki diğer tepkileri de göz ardı etmemeliyiz. Hepsi dünyayı hayrete düşüren bu insani ahlak dışılık karşısında dehşete düştüler. Çılgın bir savaş, soykırımlar, insanlığın yok edilmesi ve cehennem azaplarıyla geçen bir yılın ardından, yenilikçi ve şefkatli insanlar için ideal çözüm, bir kıyı şeridinde denize sıfır yazlıklar, oteller, casinolar ve diğer eğlenceli şeylerle dolu bir vitrin inşa etmek olduğu açıkça görülüyor.
Trump'ın turizm projesinin Gazze’ye, halkına ve hatta Araplara hakaret olduğunu düşünenler büyük yanılgı içindedir. Bu, insani meselelerle ilgilenen herkese, tüm sözleşme ve anlaşmalara, insan hakları kurumlarına açık bir hakarettir. Bu önerinin sorumluluğu herkesten önce Amerikan halkına, sistemine, anayasasına ve uğruna savaştığını söylediği ilkelere aittir.