Ürdün, Ortadoğu'da hiçbir zaman geçici bir hedef ya da ikincil bir ayrıntı olmadı. Bugün kendisini hedef alma çabaları derin ve uzun süredir devam eden olumsuz niyetlerin, tehlikeli bölgesel dengeleri manipüle etme yönünde yenilenen bir azmin yansıması. Ürdün makamlarının 15 Nisan 2025 tarihli duyurusu da bunu ortaya koyuyor. Bu duyuruya göre, ülkenin istikrarını sarsma amacıyla füzeler ve insansız hava araçlarını kullanarak Krallık içinde saldırılar planlayan Müslüman Kardeşler ve Hamas bağlantılı bir hücre çökertildi. Hamas'ın hücreye açıkça destek verdiğini açıklaması ve eylemlerini “Gazze ve Kudüs ile dayanışma” olarak nitelemesiyle kriz kısa sürede daha da kompleks bir hal aldı. Gazze ve Kudüs ile dayanışma, Ürdün'ü boyunduruk altına alma, ulusal yönünü ve siyasi önceliklerini değiştirme girişimlerinin uzun geçmişine eşlik eden bir argüman.
Haşimi Krallığı'nın Filistinlilerin büyük yüzdesini oluşturduğu- araştırmacıların tahminlerine göre bu oran yüzde 35 ile yüzde 65 arasında değişiyor- hassas bir demografik yapısı olmasına rağmen ne Müslüman Kardeşler ne de Hamas bu yapıyı kendi fitne ve yıkım projeleri için Truva atına dönüştürme konusunda sebepler bulamadı.
7 Ekim 2023 saldırısı ve bunun tetiklediği yıkıcı savaşın ardından daha ilk günlerden itibaren, Ürdün'e karşı kışkırtma, Filistinlilerin ve Ürdünlülerin gerçek çıkarlarını ve istikrarlarının temellerini hiçe sayarak, sokağı devlete ve kurumlarına karşı seferber etme amacıyla yükselen halk öfkesini istismar etmeye çalışanların olduğu aşikârdı.
Hedef, bir yanda direniş ekseni ve milisleri, diğer yanda ılımlı Arap ekseni ile bölgesel ve Batılı ittifakları arasındaki temas hattı olarak Ürdün'ün kendisiydi ve hâlâ da öyle. Ürdün'ün Kral İkinci Abdullah liderliğinde sahip olduğu istikrarı baltalamak, Körfez, Suriye, Irak ve Filistin'i birbirine bağlayan stratejik köprüyü yıkmak anlamına geliyor. Ürdün adı verilen stratejik bağlantı noktasında kesişen ılımlı Arap ittifaklar ağını dağıtıp, Körfez'in derinliğini hedef alan doğrudan bir tehdit açığı yaratmak demek.
Ürdün'e pusu kuranlar, ülkeyi dini ve duygusal açıdan hedef almayı, kolay ve etkili bir seferberlik malzemesi haline getirmeyi amaçlıyorlar. Müslüman Kardeşler ve Hamas füzeler, insansız hava araçları ve patlayıcılar aracılığıyla kendilerini kutsalların gerçek savunucuları olarak gösterirken, aslında bir devlet ve siyasal sistem olarak Ürdün'ün meşruiyeti hakkında şüphe uyandırmak için birlikte çalışıyorlar. Zira Filistin ve İslam sokaklarının liderliği yarışı ve direniş, barış anlatıları arasındaki daha geniş çatışma çerçevesinde kendi konumlarını güçlendirmeyi amaçlıyorlar. 7 Ekim saldırısı, özünde bu grupların ve destekçilerinin, o dönemde Arap dünyasında görülen barış hareketlerini baltalamaya yönelik doğrudan bir girişiminden başka bir şey değildi. Bugün de, ilk girişimlerinin başarısız olmasının ardından, farklı bir hile ile aynı sonuçlara ulaşmak için bu kez Ürdün'e karşı aynı senaryoyu tekrarlıyorlar.
Bu komplonun, Hizbullah ve Hamas'ın çökmesi, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından, oldukça karmaşık bir bölgesel bağlama dahil olması da tesadüf değil. Bu kayıplar, direniş ekseninin temellerini etkileyen derin bir dengesizlik anlamına geliyordu, dolayısıyla gerileyen ve stratejik kayıplarını telafi etmeye çalışan eksen üzerindeki baskıyı azaltmak için Ürdün'ün istikrarsızlaştırılmasına çalışılması gerekiyordu.
Ancak Ürdünlü hücre olayının en tehlikeli yanı, Krallığın siyasi ve sosyal dengelerini korumayı, çeşitliliğini ve demografik yapısını gözetmeyi amaçlayan bir hamleyle, rejimin İslamcılara siyasi alan açması ve İslamcıların son parlamento seçimlerinde İslami Hareket Cephesi Partisi aracılığıyla 31 sandalye kazanmasıdır. Ancak bu seçim zaferi, tüm İslamcıların mevcut siyasi oyunun kuralları içindeki rollerini kabul etmelerini sağlamadı. Bilakis Müslüman Kardeşler’i, siyasi katılımın sınırlarının ötesine geçerek rejimin yapısını sorgulamak, onun güvenliğini ve meşruiyetini zayıflatmak için geniş iç tabanını kullanmaya teşvik etti. Bu durum, ülkede 80 yıldır siyasi ve dini faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler'in yasaklanmasına ve bu örgütün fikirlerini herhangi bir şekilde yaymanın veya yayınlamanın suç sayılmasına yol açtı.
Bu anlamda, kendi sınır ötesi bağlantıları ve gündemi olan siyasi bir örgüt olarak Müslüman Kardeşler ile İslamcıların meşru bir siyasi taraf olarak iç demokratik oyuna katılımı arasındaki ayrımın sürdürülmesi konusunda Ürdün'ün karşı karşıya olduğu zorluklar büyüyor. Ürdün'ün toplumsal barışı korumak ile toplumsal tabanının çeşitliliğini kapsamak arasındaki dengeyi sağlamak için uzun zaman önce ustalaştığı ince ipler oyunu, bugün büyük risklerin ve eşi benzeri görülmemiş siyasi ve güvenlik zorluklarının yaşandığı yeni bir döneme giriyor.
Ürdün hedef alındığında tüm bölge fırtınanın merkezinde yer alır. Bu, tüm Ortadoğu'nun istikrarı için önemli olan Haşimi Krallığı'nın istikrarıyla ilgilenen herkesin bildiği bir derstir. Zira onun hedef alınması, birbirine karşıt iki anlatının, yani ılımlılık, barış ve istikrar anlatısı ile aşırılık, direniş ve gerilimi tırmandırma anlatısının çatışmasının açık tezahürüdür.
Dolayısıyla bu mücadele sadece bir rejim ile bir örgüt arasındaki bir hesaplaşma değil, aynı zamanda fikirlerin ve büyük vizyonların savaşıdır ve kazananı tüm bölgenin geleceğini belirleyecektir.